Bu suçu takip edecek bir savcı yok mu?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın odasının dinlendiğinin anlaşılmasından sonra Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbaratı’nda görev değişikliği yapılmış, yeni gelen yöneticinin incelemesiyle de “portatif baz istasyonu olarak çalışan, GSM sinyallerini kendisine yönlendiren bir cihazın” kayıp olduğu anlaşılmıştı.

Haberin Devamı

Milliyet’ten Tolga Şardan’ın bununla ilgili haberi üzerine ben de “Bu yasadışı aracın nasıl olup da Emniyet tarafından satın alınıp, kullanılabildiğini” sormuştum.
Cumartesi günü Sabah’ta yayımlanan haberden öğreniyoruz ki meğerse kayıp cihazların sayısı 1 değil, 11 imiş!
Şimdi aynı soruyu bir kez daha soruyorum, sayı değişikliği vesilesiyle.
Ülkemizdeki yasalara göre “iletişimin nasıl takip ve tespit edileceği” çok açık:
MİT, polis ya da jandarma dinleme kararı için savcıya gidecek, suç şüphesi ile ilgili elindeki belgeleri ve bilgileri onunla paylaşacak. Savcı ikna olursa dinleme izni almak için mahkemeye gidecek. Yargıç bu talebi uygun görürse, mahkemenin kararı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na tebliğ edilecek. Dinleme ve takip TİB’in kanalı açmasıyla başlayacak.
Bunun dışındaki her yöntem yasadışı ve anayasal bir hakkın ihlali olduğu için de ağır bir suç.
Emniyet İstihbaratı’nın kayıp 11 cihazı ise bütün bu yasal sürece gerek duyulmadan dinleme ve takip yapılabilmesine olanak sağlıyor.
Mahkemelerin dinleme izinlerini kolayca ve hatta kimliklerin doğruluğunu bile kontrol etmeden verebildiğini biliyoruz.
Ama buna rağmen Emniyet yasadışı dinleme ve takip yapabilmek için tam 11 cihazı alabilmiş.
Bu cihazları çalıp götürmek kuşkusuz ki bir suç.
Ama böyle cihazları Emniyet’e almak ve kullanmak da en az onun kadar suçtur.
Bu cihazlar nasıl alındı? Örtülü ödenek mi kullanıldı? Satın alma emrini kim verdi? Bu cihazlarla yasadışı olarak kimler dinlendi?
Normal bir hukuk devletinde yeri yerinden oynatacak bir skandal bu.
Ve öyle görünüyor ki bu cihazların satın alınmasından ve kullanılmasından hükümet de haberdarmış, şimdi feryat etmelerinin nedeni ise “silahın” karşı tarafın eline geçmiş olmasından başka bir şey değil.

Haberin Devamı

Maliye Bakanı uyuma vergi kaçağı var

HALKBANK Genel Müdürü’nün evinde ayakkabı kutularına, çekmecelere saklanan yaklaşık 4.5 milyon dolar, genel müdürün ifadesine göre imam hatip lisesine bağışlanmak için toplanan paraymış.
Genel Müdür “kayıt derdi çıkmasın” diye parayı evinde tutuyormuş.
Müdür Bey doğruyu mu söylüyor, rüşvet parasına kılıf mı yaratıyor, kararı verebilecek makamda değilim. Buna mahkeme karar verecek.
Ama bu vesileyle bir suç ihbarında bulunabilirim: Müdür Bey doğru söylüyorsa ciddi bir vergi kaçakçılığı suçu söz konusu.
Hatırlayacaksınız, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni iş yapamaz hale getirmek için Maliye bu derneğe 2 milyon liralık vergi cezası kesti.
Bağış toplamak için yapılan faaliyeti gelir getirici faaliyet olarak yorumladığı için.
Bakalım vergi dairesi şimdi Müdür Bey’in de peşine düşecek mi?
Not: Ülkenin dört bir yanından “kredi kartı ile yardım toplayan” cami yaptırma derneklerinin bilgileri ve fotoğrafları geliyor. Okuyucular, bu faaliyetler için de vergi incelemesi yapılıp, yapılmadığını, kaç derneğe ÇYDD’ye kesilen türden vergi cezası kesildiğini merak ediyorlar. Maliye Bakanlığı’na bununla ilgili olarak sorduğum soruya da halen cevap gelmedi.

Haberin Devamı

Alacakaranlık bir ülke olduk

AKP hükümeti rüşvet operasyonundan sonra adli görevdeki polis ve jandarma ile soruşturma yürüten savcıların amirlerine bilgi vermelerini zorunlu kılan bir yönetmelik değişikliği yaptı.
Böylece, yürütme, yargının yetkisi altında olan bir alana açık müdahale olanağı bulacak.
Bu, Anayasa’dan kaynaklanan yargı bağımsızlığına müdahaledir.
Başbakan Erdoğan’ın tek adam olma hırsını ve özlemini gerçekleştirme yolunda atılmış yeni bir adımdır.
Ve aynı zamanda hukukun da katledilmesidir.
Kaynağını kanunlardan alan bir yetkinin yönetmelikteki değişiklikle ortadan kaldırılabilmesi nasıl mümkün olabilir?
Türkiye her geçen gün bir “alacakaranlık ülkesine” dönüşüyor.
Bir taraftan devlet içinde yuvalanmış bir cemaat, diğer yanda kendisini her türlü hukuk kuralının üstünde gören bir hükümet.
Böyle bir ülkede huzur içinde yaşayabilmek mümkün mü?

Yazarın Tüm Yazıları