Paylaş
TBMM’ye sunulan teklifte, daha önce açıklanan teklife oranla tek önemli değişiklik, Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi’ne “iki sade vatandaş ataması” kuralının kaldırılması olmuş.
Haberlere göre bu değişiklikten vazgeçilmesinin nedeni Cumhurbaşkanı’nın bunu uygun görmemesi imiş.
Taslak daha ortaya çıkmadan önce de, taslak ortaya çıktıktan sonra da AKP sözcülerinden işittiğimiz şey “uzlaşma arayışı” idi.
Taslak açıklandığındın beri değişik çevrelerden bilim adamlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve muhalefetin taslağa yönelik bazı eleştirileri oldu.
Ama taslakta değişen tek şey Cumhurbaşkanı’nın iki sade vatandaşı Anayasa Mahkemesi üyesi olarak seçmesinin kaldırılması oldu.
Yani “uzlaşma” arayan arkadaşlar sadece Cumhurbaşkanı ile uzlaşmış bulunuyorlar. Buna da hiç şaşırmadım.
Belli ki taslağa yönelik eleştiriler hiç dikkate alınmamış, muhtemelen okunmamış bile.
AB yetkililerinin de paylaştığı en önemli eleştiri, değişikliğin referanduma sunulması halinde oylamanın paketin tümü üzerine yapılacak olmasıydı.
Bu konudaki Venedik Komisyonu kararı da dikkate alınmamış.
TBMM’ye sunulan haline bakarak artık şunu söyleyebiliriz: Bu Anayasa değişikliği her yönüyle AKP’ye ait bir değişiklik olacak.
Yani toplumun önemli kesiminin benimsemediği, zorla dayatılmış bir değişiklik.
Üzerinde geniş bir uzlaşma olmayan bir değişikliğin Türkiye’yi nasıl sıkıntılara sokacağını da ileride birlikte yaşayacağız.
Bakla ağızda daha fazla duramadı
AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, geçen gün Yeni Şafak’ta yayımlanan söyleşisinde şöyle dedi:
“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun oluşumu ve işleyişi, yargıda kapalı devre bir kast sisteminin oluşmasına, yargıda imtiyazlı, ayrıcalıklı bir zümrenin oluşmasına imkân veriyor. Yapılmak istenen düzenleme, kapalı devre kast sisteminin işleyişine son vermektir.”
Başından beri bu değişiklik isteğinin yargıya müdahale etmek amacını taşıdığını söylüyoruz.
AKP sözcüleri ise değişikliğin geniş bir demokratik açılım için yapıldığını ileri sürüyorlar.
Değişiklik paketinin içine birbiriyle ilgisiz birçok konunun doldurulmasını eleştiriyoruz, bunun “asıl amacı” gizlemek için yapıldığını söylüyoruz.
AKP sözcüleri “Hayır” diyorlar.
Ama sonunda bakla ağızda durmuyor.
Bozdağ’ın sözleri, değişikliğin esasen yargıyı hedef aldığını çok güzel özetliyor.
Üzerine söylenecek söz bırakmıyor.
Yoktan var edilmiş ‘son’ şehir!
Sabah kentte tur atarken dilime “Ankara Marşı” takıldı: “Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin, var olsun toprağın taşın Ankara!”
Astana’nın bir başkent olarak yeniden inşasına başlanalı 10 yıl oldu.
Tıpkı Ankara gibi bir bozkırın ortasında bir şehir kuruluyor.
Eskiden burada küçük bir yerleşim varmış, şimdi 600 bin kişilik bir kent var.
Kentte gezerken kendimi “Sim City” oyununun içinde dolaşan “insanlara” benzettim.
Önceden planlanarak açılan ve hepsi birbirini dik açı ile kesen geniş caddeler, bir düzen içinde yerleştirilen devlet binaları, onları çevreleyen yerleşim alanları, alışveriş merkezleri, oteller ve parklar. Elbette anıtlar da ihmal edilmemiş.
Yeni kentin merkezinde Başkanlık Sarayı var. Onun arkasında kongre merkezi, önünde uzanıp giden bölgede ise devlet daireleri.
Başkan, sarayında oturduğu yerden tümünü kolaylıkla görebilir, kim işe zamanında geliyor, kim erken çıkıp evine gidiyor, rahatlıkla izleyebilir!
Kentin inşaatı halen sürüyor. Ekonomik kriz nedeniyle yavaşlamış ama faaliyet durmamış.
Çok sayıda Türk şirketi ve Türk işçisi yepyeni bir kentin inşasında önemli görevler üstlenmiş.
İlk bakışta “denizi olmayan ama çok soğuk” bir Dubai izlenimi de uyandırıyor. Kentin yüksek binalar ve dev inşaat vinçlerinden oluşan bir silueti var.
Mimari bir özen kente hâkim olmuş, ileride “Türkik” olduklarını hatırlayıp, bunu bozmazlarsa tabii!
Astana, “yoktan var edilen son şehir” olarak ilginç bir deneyim yaşıyor.
Bu yılın eylül ya da ekim ayında Türk Milli Takımı, Avrupa Şampiyonası elemeleri için Kazakistan ile Astana’da bir maç yapacak.
Gezmek için yeni rotalar arayanlar için ilginç olabilir. Yarın biraz da bu konuya gireriz.
Paylaş