Paylaş
Gazetedeki haberin başlığı şöyleydi: “Şarkıcı Linet, çocuk yapacak erkek bulamıyor.”
Linet Hanım’ın bir soyadı vardır mutlaka ama demek ki böyle ünlenmiş, soyadının yazılmasına gerek görülmemiş.
Bu durumda ‘şarkıcı’ diye vurgulanması da tuhaf kaçıyor: Mesleğinin haberde belirtilmesine gerek duyulduğuna göre demek ki o kadar da tanınmış değil.
Mesela hiçbir gazetede ‘şarkıcı Ajda Pekkan’ yazıldığını göremezsiniz. Çünkü herkes bilir ki Ajda Pekkan şarkıcıdır.
Gazetelerimizde zaman zaman böyle hatalar olabiliyor. Mesela ‘tanınmış oyuncu feşmekân’ gibi ifadeler! Gerçekten tanınmış bir oyuncu ise bunu yazmaya niye gerek görüyoruz? Yazma ihtiyacını duyduğumuza göre demek ki ‘tanınmış’ sıfatını hak edecek kadar tanınmış da değil.
* * *
Neyse, konumuz bu değil. Linet Hanım, çocuk yapacak bir erkek bulamadığı için bir sperm bankasına müracaat etmeyi tasarlıyormuş, haber bunu anlatıyor.
Seda Sayan’ın kulaklarını çınlatıp değişik meslek gruplarındaki erkekleri işaret edecek değilim.
Zaten Linet Hanım da bunu söylerken ‘gönlüne göre birinin bulunamadığını’ anlatmak istiyor.
Acaba aynı durumda kaç kadın var şu koca dünyada? Ya da bir türlü gönlüne göre birini bulamadığını, bulamayacağını düşünen kaç erkek?
İstatistiksel olarak bunların birbirleriyle karşılaşma ve birbirlerine bayılma olasılığını hesaplamak mümkün olmalı ama hayat bu tür hesaplara sığmıyor işte.
Samanlıklar da seyran olamıyor çünkü gönüller birbirini bulamıyor.
Sizce böyle biri aramızda dolaşıyor olabilir mi?
Linda Howard, ‘Bay Mükemmel’ isimli romanında, romanın kahramanı dört kadını iş çıkışı bir barda buluşturuyordu.
Dört kadın gecenin sonunda ellerinde bir peçeteye yazılmış ‘mükemmel bir erkekte bulunması gereken özellikler’ listesiyle evlerinin yolunu tutuyordu.
O listeye göre mükemmel bir erkekte bulunması gereken özellikler şöyle:
“Dürüsttür, yalan söylemez. Aldatmaz. Kibardır, naziktir. Güvenilir biridir. Düzenli bir işi vardır. Başarılıdır. Esprilidir, mizah duygusu gelişmiştir. Çok parası vardır. Yakışıklıdır ve yatakta muhteşemdir.”
* * *
Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama böyle biri sokaklarda aramızda dolaşıyor olabilir mi?
Varlarsa da durumun anlaşılmaması için gayet iyi rol yapıyor olmalılar ki hiçbirini fark edemiyoruz.
Linet Hanım gibi aradığı ‘mükemmel erkeği’ bir türlü bulamayan kadınların sorunu acaba bu mükemmel erkeklerin kendilerini iyi kamufle etmeleri mi?
Kadını yüceltmek için erkeği aşağılamak
Kadınlar Günü vesilesiyle yayımlanan mesajlara, sosyal medyada paylaşılan videolara ve altına espriler yazılmış fotoğraflara bakarsak, zaten mükemmel bir erkekten söz edebilmek de mümkün değil. Bir oksimoron bu: Mükemmel erkek!
Bu da başka bir tür cinsiyetçilik sanırım.
Kadın cinsini kutsamak ve yüceltmek için erkek cinsini aşağılamak, küçümsemek.
Galiba Kadınlar Günü’yle ilgili olarak kafamız biraz karışık.
* * *
Gerçi bu karışıklığı o kadar da önemsemiyorum.
Sonuç olarak toplumumuzdaki kadın sorununa dikkat çeken bir işlevi var, bunu önemsiyorum.
Ama mesela bu günü bir tür Sevgililer Günü’ne çevirmek isteyen şirket ilanlarına da tahammülüm yok.
Hep şunu merak ediyorum: Bu ilanları veren şirketlerde kadınlar, kendileriyle aynı işi yapan erkekler kadar ücret alabiliyorlar mı?
Bir üst pozisyona terfi zamanı geldiğinde aynı işi yapan erkek mi tercih ediliyor, kadın mı?
Aynı işi yapan iki kişiden biri işten çıkarılacaksa bu kadın mı oluyor, erkek mi?
“Kocasının geliri var, kadını çıkaralım” mı diyorlar, “Karısının geliri var, erkeği çıkaralım” mı?
Kadınlar Günü’nü ilanlarla kutlayan şirketler gelecek yıl bununla ilgili bağımsız bir kuruluşça denetlenmiş bir raporu yayımlasalar ve örnek olsalar ne kadar iyi olur.
Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır
Zaman zaman sohbet etme olanağı bulduğum genç ve bekâr kadınlar, ‘bütün iyi erkeklerin kapılmış olduğuna’ inanıyorlar.
Böyle düşündükleri için de bir yılgınlık içinde ‘aramayı’ bırakıyorlar sanki.
Bayezid-i Bestami’ye atfedilen bir sözü tekrarlayacağım: “Aramakla bulunmaz ama bulanlar da sadece arayanlardır.”
* * *
Dışardan baktığımızda ‘mükemmel erkek’ diye tanımlayabileceğimiz tipler de aslında mükemmel olmayan biz sıradan erkekler gibiler.
Emin olun ki onlar da eşlerini ihmal ediyorlar, uzun süredir eve bir demet çiçekle gelmediler.
Televizyonun karşısında uyukluyorlar, maç seyrederken “Önümden geçme” diye söyleniyorlar. Hiçbiri gün ortasında ansızın arayıp eşlerine “Seni seviyorum biliyorsun değil mi?” demiyor.
* * *
Sizce bu yapılması çok zor olan bir şey mi?
Durduk yerde, haftanın herhangi bir gününün herhangi bir saatinde sevgilisini, eşini arayıp bir-iki güzel söz söylemek erkeklere neden zor geliyor?
Paylaş