Benim gibi sevecek, ömür boyu sürecek!

GEÇEN gün bir “iş yemeği” yedim.

Haberin Devamı

Benim yemekli iş toplantılarım tahmin ettiğiniz gibi pek sıkıcı geçmiyor.
Yaptığım iş nedeniyle genellikle eğlenceli insanlarla karşılaşıyorum ve elbette şu durum da benim suçum sayılmaz: Yayıncılık ve reklam dünyasında artık işleri yönetenlerin çoğu genç, akıllı, okumuş kadınlar.
Yönettiğim yayınevinde 350 kişi çalışıyor ve onların da yüzde 62’si yine eğitimli, çalışkan, akıllı genç kadınlar.
Bu girişi övünmek için yazmadım tabii.
Ama birazdan okuyacağınız “öykünün” nasıl olup da benim kulağıma kadar gelebildiğini merak edecek olan en azından bir kişi tanıyorum.
Az önce de söylediğim gibi benim yemekli iş toplantılarım hiç sıkıcı geçmez.
İşle ilgili konuları yemekleri ısmarlarken konuşur, bitiririm, sonra masayı paylaştığım kişilerle medeni insanlar olarak değişik konularda sohbetler ederiz.
Geçen gün de öyle oldu.
Yemekte masayı paylaştığım iki genç ve hoş hanım ile geleneklere uygun olarak önce günün magazin dedikodularına giriştik, sonra araya biraz Recep Tayyip Erdoğan’ın sarayının dekorasyonu ile ilgili görüşler serptik, sarayın perdelik kumaşlarının saray sakinlerince nasıl değerlendirilebileceğine ilişkin tahminlerde bulunduk, oradan hop diye son dolunayın ne kadar muazzam olduğuna geçtik.
Ben bilmiyordum, memleketimizin genç kadınları arasında yeniayı karşılamak ile ilgili bir ritüel oluşmuş.
Yeniay çıkarken bir kâğıda dilekler yazılıp denize atılıyor, dolunay sırasında da bu kez korkular bir kâğıda yazılıp yakılıyormuş.
Bir tür “cadı ayini” diyeceğim ama yemek arkadaşlarımın süpürgelerinin olmadığını, benim gibi normal otomobillere bindiklerini gördüm.
“Ne tür dilekler” diye sordum, sağ tarafımda oturan sarışına.
“Genellikle bir sevgili isteniyor” diye yanıtladı, sonra da bir arkadaşının yazıp kendisine “kontrol etmesi için” verdiği böyle bir kâğıtta yazılı olanları anlattı.
“Nasıl yani” dedim, “bu bir sınav, sen de öğretmen misin?”
“Yok canım” diye yanıtladı sarışın, “bir şey eksik kalmasın diye?”
Şimdi bu kâğıtta yazan ve aklımda kalan dilekleri aktarıyorum, buyurun birlikte okuyalım:
“Zengin bir sevgili, beni çok seven, şımartan, hediyeler alan, iyi eğitimli, en az 2 yabancı dil bilsin, güzel zevkleri olsun, seyahat etmeyi, gezmeyi bilsin, çok yakışıklı olsun, ailesi düzgün olsun, düzenli bir işi olsun, gözü dışarıda olmasın, göbekli ve kel olmasın, spor yapsın, cimri olmasın, aklına güvenebileyim vs.”
Gördüğünüz gibi memleketimizde dürüst kadınlar hâlâ var!
İş lafa gelince kadınların birçoğunun aradığı şey gerçek bir aşktır.
Anket yaparsanız kimse “Yakışıklı olsun, zengin olsun, bana değerli mücevherler alsın” demiyor: “Saf bir aşkla beni sevsin yeter!”
Peki, hep böyle diyorlar da kendileri için gerçekten deli divane olan erkekleri neden çoğu kez görmezden geliyorlar?
Belki de anketörlerden utandıkları için, kendilerini daha akıllı ve kültürlü göstermek için böyle yanıtlar veriyorlar, bilemiyorum.
“Yazdım kâğıda, attım ummana” dileklerinin sahibinin “dürüst” olduğunu söylememin nedeni bu işte.
İçinden geçen gerçek istekleri yazmış, “Gören ne der” diye sahtekârlık yapmamış.
Ama bu mektubu “gören” değilse bile “duyan” birisi var ki o da ben oluyorum, bu işin dedikodusunu yapmak istiyorum.
Dikkat ettiğiniz gibi dilekler içe dönük, tek yönlü: Beni sevsin, bana mücevher alsın, beni uzaya götürsün vs. gibi!
Şöyle dilekler yok: “Sevebileceğim, âşık olup uğruna gerekirse her şeyi feda edebileceğim, onun varlığıyla huzur bulacağım, kollarıyla beni sardığında heyecandan titreyeceğim, omzuna başımı koyduğumda her şeyi unutabileceğim bir sevgili istiyorum vs.”
Bunları istemiyor, belki aklına da gelmiyor, daha çok işin maddi yönüne ve kendi refahına odaklanmış.
Aslında aradığı âşık olacağı, âşık olan ve birlikte her şeyi unutabileceği birisi değil.
Aradığı daha çok “iyi bir çocuk”!
İyiliği biraz parasından, biraz cömertliğinden, biraz saflığından, biraz aptal âşıklığından kaynaklanan bir tip.
Aslında yola böyle çıkıyorsanız “Erkekler ne ister peki” diye de düşünmeniz gerekir.
Bu sorunun yanıtı, hanımlar, üzülerek söylüyorum ki çok derin ve felsefi anlamlar içermez.
“Mükemmel erkek” tipinin vereceği yanıt ile “hiç de mükemmel olmayan erkek” tipinin vereceği yanıt çok büyük olasılıkla birbirinden ancak nüanslarla ayrılabilir. Nüansı yaratan da değişik ebatlardaki yuvarlakların karşı tarafta yaratacağı tepkilerin farklı farklı olmasından ibarettir.
Benim görüşüme değer veriyorsanız, şunu söylemeliyim ki bir erkeği bir kadın için mükemmel yapabilecek şey, karşılıklı aşk ile ilgilidir.
Tersi de doğrudur tabii, bir kadını, bir erkek için “mükemmel kadın” yapacak şey de aynı şekilde karşılıklı aşk ile ilgilidir.
Eğer böyle karşılıklı bir aşk varsa da ne göbeğin önemi kalır, ne selülitin, ne de alınamayan mücevherlerin.
Gelecek yeniay için belki yararı olur diye, Halit Çelikoğlu’nun sözleri üzerine, Necdet Tokatlıoğlu’nun nihavend şarkısı Zeki Müren’den geliyor, buyurun dinleyelim ve düşünelim:
Bugün neden böyle şarkılar bestelenemiyor acaba?
Besteci olmadığı için mi?
Yoksa, bunu dinlerken sözlerin ve müziğin anlamını gerçekten hissedecek kadınlar ve erkekler mazide kaldığı için mi?
“Yılları durduracak Güneşi doğduracak Dünyamı dolduracak
Bir sevgi istiyorum.
“Deli gibi sevecek
Ömür boyu sürecek Gözlerimde tütecek
Bir sevgi istiyorum.
“Halimi anlayacak Derdime katlanacak Benimle ağlayacak
Bir sevgi istiyorum.
“Benim gibi sevecek
Ömür boyu sürecek Gözlerimde tütecek
Bir sevgi istiyorum.”
(http://www.izlesene.com/video/zeki-muren-bir-sevgi-istiyorum/7237289)

Yazarın Tüm Yazıları