Paylaş
Havuz medyasında, Cumhurbaşkanı’na yakın gazeteciler alenen “Başbakan Ahmet Davutoğlu ile işlerin yürümediğini” filan söylüyorlar.
Başbakan da bunları “AKP’yi medya aracılığıyla dizayn etme çabası” ile suçluyor.
Ben, Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın arzusu hilafına bir işe girişeceğini hiç düşünmedim.
Çünkü siyasi olarak Davutoğlu’nun gücü, Cumhurbaşkanı ile kıyaslanabilecek durumda değil.
O da tecrübeli bir akademisyen olarak bunu değerlendirebilecek durumdadır diye düşünüyorum.
Ama yine de öyle görünüyor ki “bir şeyler” olup bitiyor.
Mesela Cumhurbaşkanı, Hırvatistan’da şunu söyledi: “Başbakanlığım döneminde Schengen’in Ekim 2016’da uygulamaya gireceği açıklandı. 4 ay öne çekmenin kazanım gibi sunulmasını anlayamıyorum. Küçük şeylerin, büyük kazanım gibi sunulmasına üzülüyorum.”
Cumhurbaşkanı’nı üzüntülere gark eden bu konunun sahibi Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan başkası değil.
Mesela Davutoğlu’nun, Merkel’in Türkiye gezisi sırasında şu sözleri söylemesinin üzerinden daha bir hafta bile geçmedi:
“En önemli husus Geri Kabul Anlaşması’nın devreye girmesiyle birlikte vize muafiyetinin de haziran ayında devreye girmesidir.”
Cumhurbaşkanı’na göre “küçük şey”, Başbakan’a göre “en önemli husus” olmuş durumda.
Bu “iki başlılık” görüntüsünü başkanlık sistemi tartışmalarına malzeme olsun diye özellikle mi yapıyorlar, yoksa gerçekten aralarında böyle temel konularda bir anlaşmazlık mı var, bilemiyorum.
Ama şuna da dikkatinizi çekmek isterim.
Başbakan’ın “tam başkanlığı benimsiyorum dersem kendimi inkâr etmiş olurum” sözleri Cumhurbaşkanı’na soruldu, o da şöyle yanıtladı:
“Onu bana değil, Ahmet Bey’e sormanız lazım.”
Bu yanıtın kendisi bile Cumhurbaşkanı’nın bir kırgınlığını ifade ediyor olmalı.
Öyle görünüyor ki bir şeyler var ama belli ki tam adını koymamız için bir süre daha beklememiz gerekecek.
BİR ADIM İLERİSİNİ DÜŞÜNEMİYORLAR
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu’nun “hodri meydan” demesiyle başlayan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Anayasa’ya aykırı ama biz de varız” demesiyle hızlanan “dokunulmazlıkları bir defalık kaldırma” hazırlıklarında yine bir problem çıktı.
Bu kez problem “Paralel savcılar” tehlikesiymiş!
İktidar partisi, dokunulmazlıkların kaldırılması ile birlikte savcıların talimatlarıyla parti liderlerinin, milletvekillerinin tutuklanmasından endişeleniyor.
Bunun için söz konusu dokunulmazlık dosyalarıyla ilgili olan 200 savcı incelemeye alınmış.
Eğer bu savcılarda bir “Paralel kuşkusu” doğarsa, görev yerleri değiştirilerek “tehlike” önlenecekmiş.
Bunu nasıl yapacaklar çok merak ettim.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bana bile neresinden baksanız beş–altı tekzip yolladı, “bağımsızız” dedi.
Bağımsız HSYK’ya ya da bağımsız cumhuriyet başsavcılarına siyasi emir mi verilecek, “şu savcıların görev yerlerini değiştirin” diye?
HSYK böyle bir emir alınca ne yapacak? Elinin tersiyle itecek mi, yoksa “baş üstüne, emriniz olur” mu diyecek?
Emir kabul edecek tabii, bunu biliyoruz.
Sadece bu bile Türkiye’de siyasetin nasıl yapıldığını gösteriyor.
Alelacele kanunlar yapılıyor, anayasa değişiklikleri öneriliyor ama bu yapılırken bir adım ötesini düşünen yok.
Akıllar başa sonradan geliyor ama bu arada ok da yaydan çıkmış bulunuyor, bu kez onu düzeltmek için bir başka şey bozuluyor.
Hayatımız da bu yapbozlar arasında geçip gidiyor, önemli hiçbir sorunumuz çözülemiyor.
GÜNDEM KUYRUKÇULUĞU SORUNU
AKP, kendi anayasa önerisi için tam gaz çalışıyor.
Bir yandan partide bir yazım komisyonu kurulmuş, Başbakan ile toplantılar yapıyorlar.
Anayasa nasıl olacak, girişinde ne yazacak, sistem nasıl olacak tartışıyorlar.
Diğer yandan Saray’da da Cumhurbaşkanı’nın bir “meşveret meclisi” olduğunu öğrendik.
Cumhurbaşkanı da bu danışmanlar ordusuyla çalışıyor. O da kendine göre bir anayasa hazırlama peşinde.
Yakın bir gelecekte muhtemelen iki öneri birleşecek, Saray’ın istediği şekil verilecek ve karşımıza AKP’nin anayasa önerisi çıkacak.
Bu arada muhalefetin bir hazırlığı olduğunu ise hiç duymuyoruz.
MHP zaten kendi âleminde, kongre olacak mı, seçim yapılacak mı belli değil. Bu arada anayasa ile filan ilgilenecek durumları zaten yok.
HDP deseniz, hendek siyasetinin tuzağına düştü, yakında dokunulmazlıklarla uğraşmak zorunda kalacak, varlığı ile yokluğu anlaşılmıyor.
CHP ne yapıyor, duyan var mı?
Öyle görünüyor ki AKP’nin anayasa önerisi ortaya çıktığında, muhalefet partileri o önerinin yarattığı gündemin peşine takılacaklar.
Bir kez daha gündemi ellerinden kaçıracaklar, sadece itiraz eden parti konumunda kalacaklar.
Ve bu yaptıklarına da “muhalefet” diyecekler.
Paylaş