Barışçı iftar sofrasına bile tahammül edemediler

RAMAZAN başladığından beri İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde daha önce hiç tanık olmadığımız bir iftar düzeni oluştu.

Haberin Devamı

Adına “Yeryüzü sofrası” deniliyordu ve bugüne kadar birbirine çok yabancı oldukları varsayılan değişik görüşteki insanları bir araya getiren, tamamen gönüllü katılımla yürütülen ilginç bir olaydı.
Sosyolog Nilüfer Göle www.t24.com.tr haber sitesinde bununla ilgili ilginç bir değerlendirme yazdı. İlgilenenler metnin tümünü t24’te okuyabilirler.
Ben buraya Göle’nin yazısından küçük bölümler aktarıyorum:
“Antikapitalist Müslüman gençlerin çağrısıyla sokak ortasında boydan boya uzanan iftar sofrası seküler Müslümanlarla, dindar Müslümanları bir araya getiren yeni bir kültürel havzanın habercisi. Türkiye coğrafyası ve tarihinden yükselen ve demokratik muhayyileyi dönüştüren bir pratik. Sanmıyorum küresel darbeci-komplocu el kitaplarında yer alsın. Bir ilk”.
“İftar sofrasına oturan Gezi Parkı gençliği, Müslüman akranlarıyla empati kurarak, onların vasıtasıyla belki de ilk defa oruç tutmaya heveslendi... İslami habitus da değişime uğradı. Kentlere taşındı, yeni bir entelektüellik ve farkındalık kazandı, kendi burjuvazisini ve seçkinlerini yaratırken ister istemez seküler eğitim ve kapitalist tüketim kodlarını içselleştirdi”.
“Yeryüzü iftar sofrası seküler Müslümanlar ile dindar Müslümanların bir aradalığını, dahası birincisinin ikincisinden öğrenme arzusunu gösteriyor. Beyaz Türkler için İslami habitus tek provayla edinilecek bir şey değil. Ama bugün İslam’ı hor görmek şöyle dursun, yeniden öğrenmeye ‘niyetlendiler’ ”.
“Nasıl ki Müslüman gençler örtüleriyle seküler sınırları ihlal ettiler, bugün de seküler gençler dini sınırları ihlal ediyorlar. Seküler yaşam bilgileriyle iftar sofralarına oturuyorlar. Muktedir değil itiraz edebilen Müslümanlar tarafından misafir ediliyorlar. Bir zamanlar seküler aydınların Kemalizme itiraz ettikleri ve Müslümanları üniversitelerde bilgiye ortak ettikleri gibi”.
Elbette bu görüşe katılanlar olacağı gibi, katılmayanlar da olacaktır ama unutmayalım ki bu satırların sahibi toplumumuzun yakın geçmişteki değişimini anlamlandırmaya çalışan, bunun üzerine düşünen bir sosyologdur. Bunun için de görüşleri değerlidir, önemsemek gerekir.
Ve bu “yeryüzü sofrası” pazar akşamı polis tarafından engellendi.
Bir iftar sofrasını gaz bombasıyla, tomayla dağıtamayacakları için de kendilerince uyanıklık ettiler, polis araçlarını İstiklâl Caddesi boyunca yolun ortasına park ederek sofranın kurulmasını engellediler.
Rastlanabilecek en barışçı bir girişim karşısında bile hükümetin tavrı bu!
Ve bütün bunları yapanlar, sonra da kalkıp demokrat olduklarına inanmamızı bekliyorlar!

Haberin Devamı

Yaşasın Türk adaleti

Haberin Devamı

-DÜN Hürriyet’te “halkı isyana teşvik” suçu işlediği gerekçesiyle tutuklanıp, Metris Cezaevi’ne gönderilen bir “suçlunun” fotoğrafı vardı. Gözaltına alınmasından hemen önce çekilmiş.
Kucağında bir tomar bayrak var, onlara sarılmış, belli ki biraz da hırpalandığı için hareket edemeyen, bir vatandaşın omzuna yaslanmış orta yaşlı bir erkek. Bir bayrak satıcısı!
Beş çocuğuna bakmak için sokaklarda dolaşıp bayrak satan bir işportacı!
Faiz lobisinin adamı olmadığı kılık kıyafetinden belli. Telekinezik güçlerini kullanıp, memleketi başsız bırakacak olsa, bu gücünü önce kendisini refaha çıkarmak için kullanırdı. Dış mihraklarla konuşabilecek yabancı dili de yok.
Ama tutuklu olarak yargılanacak, çünkü polis öyle olduğuna karar vermiş.
Onunla da kalmamış, memleketin savcısı, yargıcı da polis gibi düşünmüş, “Bu adam halkı isyana teşvik etti, atın içeri!”
Ne diyeyim: Yaşasın adalet!

Haberin Devamı

Ustanın gözleri keskin çıkmadı!

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, Boğaz’a yapılacak üçüncü köprü güzergâhında bazı değişiklikler yapılmış olmasını şöyle açıklıyor:
“Mesela kuş yollarına rastlandı Riva Deresi’nde. Orada hafif yolu değiştirdik. Kaynak sularına rastlanan bölgeler oldu, değiştirdik. Böyle mecburi ufak tefek değişikliklerin plana işlenmesi lazım”.
Gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanan, televizyonlarda dakikalarca gösterilen bir görüntü hatırlıyorum: Başbakan bir helikoptere atlamış, yanında bakanları. İstanbul’un üzerinde uçmuş, üçüncü köprünün ve çevre yollarının geçeceği yerleri tespit etmiş!
“Meğerse gözleri o kadar iyi görmüyormuş” diye düşündüm, Ulaştırma Bakanı’nın bu sözlerini okuduktan sonra!
Bu tipik bir durum: Başbakan her şeyi herkesten iyi biliyor. Mühendislikse mühendis, jeologluksa jeolog!
Siyaset bir vizyon işidir, doğrusunu söylemek gerekirse Başbakan’da böyle vizyoner bir yön var.
Ama siyasetçinin işi vizyonu ortaya koyduktan sonra, kenara çekilmek ve işi uzmanlarına bırakmak, işin yürütülmesini sağlamaktan ibarettir.
Uzmanlığa, bilime saygı duymak bir siyasetçiyi sadece yüceltir.
Buna saygınız yoksa böyle olur işte!

Yazarın Tüm Yazıları