Bakan Şahin için ’istifa’ zamanı

ADALET Bakanı Mehmet Ali Şahin’in bu son olaydan sonra kendi siyasal kariyeri için yapabileceği en doğru hareket istifa etmek olmalı.

Önce olayı hatırlayalım:

Bakan Şahin, 26 Nisan 2009 tarihinde yaptığı açıklamada Almanya’dan gelen yeni "Deniz Feneri" dosyası için aynen şunları söylemişti:

"Deniz Feneri diye nitelenen Almanya’da bitmiş veya şu anda yeniden başlatılmış bir soruşturma ile ilgili geçtiğimiz Cuma günü 11.15 civarında Türkiye’nin Almanya Büyükelçiliğinden bize bir evrak geldi. Bakanlığımız, ilgili genel müdürlüğümüz evrakları inceliyor. Tabii tercüme edecek."

Bunun ardından Frankfurt Savcılığı ise söz konusu dosyanın "yeni olmadığını" ve zaten ikili anlaşmalar gereği Türkçe’ye çevrilerek yollandığını açıkladı.

Ve Bakan Şahin dün Frankfurt Savcılığı’nın açıklamasını doğruladı ve "Cuma günü gelen dosyanın hem Almancası var hem Türkçesi var. Cuma günü bana geldiğinde arkadaşlarımız içeriğiyle ilgili bana bilgi vermemişlerdi. Dün bilgi aldım ayrıca bu dosyanın Türkçesini de göndermişler" dedi.

Ortaya çıkıyor ki Deniz Feneri dosyası tercüme bahanesiyle oyalanmış.

İki olasılık var: Ya bakan, bakanlığına hákim değil, gelişmelerden sonra haberdar oluyor, ya da bakan bir soruşturmayı "tercüme" bahanesiyle ertelemeye çabalıyor.

Bunlardan hangisi doğru olursa olsun bir siyasetçinin artık o koltuğu işgal etmemesi gerekir.

Kamuoyunu aylardır meşgul eden bir dosya, bakan tarafından böyle takip ediliyorsa, kimsenin bilmediği işlerin nasıl yürüdüğünü tahmin etmeyi de sizlere bırakıyorum.

Ecevit’in ’son 24 saati’ tartışması

DSP’den ihraç edilen milletvekili Ahmet Tan, DSP Genel Başkanlığı’ndan istifa eden Zeki Sezer’in yeniden aday olacağını savundu ve "Sezer, aday olmadan önce Bülent Ecevit’in komaya girmesinden önceki 24 saatte yaşananları açıklasın" dedi.

"Bildiklerimi bir açıklarsam yer yerinden oynar" havasında bir açıklama gibi geldi bana.

Bu konuşmadan, normal bir mantık yürütme ile çıkaracağımız sonuç şu: O son 24 saatte yaşananlar, Zeki Sezer’in siyasi geleceği açısından olumsuz şeyler içeriyor olmalı.

Yine normal bir mantık yürütmeyle, Zeki Sezer’in böyle bir şeyi açıklamayacağını tahmin etmek de zor değil.

Öte yandan Ahmet Tan’ın iması konuya kendisinin de vakıf olduğunu düşündürtüyor.

O zaman sormak gerek: Siz neden açıklamıyorsunuz?

DSP, küçüle küçüle yok olma yoluna girmiş bir parti.

Belli ki bu partinin yeni isimlere, yeni söylemlere ve yepyeni bir programa gereksinimi var.

Bu yapılmazsa bankadaki para zaman içinde eriyip yok olunca ortada parti filan da kalmayacak.

DSP’lilerin kayıkçı kavgasını bir kenara bırakıp, buna yoğunlaşmaları daha doğru olur derim.

Ecevit, bu ülkenin tarihinde önemli bir yere sahip, saygıyla anılmalı ama günümüzün siyasi kavgalarında çerez haline de getirilmemeli.

Ve şunu da söyleyeyim: Bülent Ecevit’ten bu partiye bir yarar gelecektiyse, partinin iktidardan baraj altına düştüğü seçimde gelirdi.

Onun için Ecevit’i artık rahat bırakın!

Olacak o kadar televizyonu

İSTANBUL’daki "polis operasyonunu" izleyen bir arkadaşım şöyle bir yorum yaptı: "Olacak o kadar televizyonu gibi!"

Yaşı çok genç olanlar belki hatırlamayabilirler, bir zamanlar televizyonda yayımlanan böyle bir komedi programı vardı.

Levent Kırca ve Oya Başar’ın bir televizyon kanalını konu alan paradilerinde böyle operasyonlar olurdu.

"Çatışmayı seyretmek için torununun elinden tutup olay yerine gelen dede" görüntüsünün bir benzerini o programda da görebilirdiniz.

Tam ateş hattının içinde haber için her şeyi göze alan acar muhabir Hamit El Sabah ve tam teçhizatlı kameraman Cevat Kelle de o programın tipleri arasındaydı.

İstanbul’daki operasyonu televizyondan naklen izlerken onları da hatırladık.

Bu operasyon, başından sonuna başarısızlıklar ve acemiliklerle dolu bir operasyon olarak tarihe geçecek.

Dünkü Hürriyet’te operasyon sırasında yapılan zincirleme hataları anlatan haberlerden ders alınacağını ve bundan sonra benzer can kayıplarını yaşamayacağımızı ümit edelim.

Ancak şunu da söylemek zorundayım ki bu İstanbul’da polisin yaptığı ilk hata değil.

Belli ki polisi yöneten kişi ya da kişiler bu çapta bir kentin emniyetini sağlama konusunda ya yetersizler ya da çok tecrübesizler.

Hükümetin de kendisine bundan artık bir ders çıkarması ve bu kentin yönetiminde nasıl bir hata yaptığını düşünmesi gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları