Paylaş
Yabancı medyayı “önyargılı, müdahaleci ve taraflı” olmakla suçladı.
Artık görüyorum ki haklı!
Çünkü kendisi bütün takipçilerinin de onaylayacağı gibi esasen bir “dünya lideri” ama yabancı medya bunu görmezden geliyor!
Amerikan Forbes dergisi, her yıl “dünyanın en güçlü isimleri” diye bir liste yapıyor.
Ve bu listede, “dünyanın en güçlü 20 ekonomisinden” birine sahip olan Türkiye’nin “dünya lideri” Cumhurbaşkanı yok!
Birinci sırada, geçen yıl olduğu gibi yine Putin var!
Kim bilir, belki aslı liste birincisi olduğu için “çakmasını” listeye almamış da olabilirler tabii, ben bununla ilgili bir yorum yapmak istemiyorum!
Listenin “taraflı” olduğunu şuradan anlıyoruz ki Mehmet Barlas’ın “Kendisini hâlâ süper güç zannediyor” diye tarif ettiği Almanya’nın lideri Merkel bile listenin beşinci sırasında!
Yetkilerinin azlığı nedeniyle AKP’li Burhan Kuzu tarafından “Zavallı Obama” diye tarif edilen ABD Başkanı da listeye ikinci sıradan girmiş.
72 kişilik listede yok yok!
IŞİD’in lideri (Cumhurbaşkanımız Arapça kısaltmasını tercih ettiği için DAEŞ diyor) Ebu Bekir El Bağdadi bile listenin 54. sırasında!
Listede Lakshmi Mittal gibi şirket sahipleri, FİFA Başkanı Blatter gibi sivil örgüt yöneticileri bile var ama bizim “dünya lideri” yok!
Netanyahu bile 26. sırada, düşünün artık!
Derginin internet sitesinde listeyi iyice taradım, belki atlamışımdır diye, yok yok!
Sonra uyandım tabii!
Baktım ki liste 72 kişide bitiyor. Demek ki bizim “dünya lideri” 73. olmuş ama listede görünmesin diye yetmiş ikinci kişide kesivermişler!
Ne de olsa önyargılı, müdahaleci ve taraflı bir yabancı medya söz konusu!
Bir de uyarı: Bu liste ile ilgili tek haber Sabah’ta yayımlandı. Yoksa, Sabah’ta da bir “paralel sızma” mı var?
Utanıp susmayı deneseniz?
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Soma’da 301 işçinin katledildiği maden işletmesi ile ilgili olarak İş Güvenliği Genel Müdürü ve madende teftiş yapıp her şeyi normalmiş gibi gösteren müfettişler için soruşturma izni vermedi.
Nuray Babacan’ın haberine göre Bakan diyor ki: “Beni ve bürokratlarımı sorumlu tutmak sorunu çözecek mi? Bu tür olayların tek sorumlusu biz miyiz?”
Faruk Bey’in başında bulunduğu bakanlık, bir kanun ile kuruldu, ikinci maddesinde bakanlığın görevleri tek tek sıralanmış.
Bu kanuna göre Çalışma Bakanlığı’nın görevleri arasında şunlar da var:
“İş sağlığı ve güvenliğini sağlayacak tedbirlerin uygulanmasını izlemek, çalışma hayatını denetlemek, işyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önleyici ve koruyucu hizmetleri yürütenlerin niteliklerini belirlemek, eğitimlerini ve sertifikalandırılmalarını sağlamak.”
Yani kanun diyor ki işçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak, bunun için gerekli önlemleri almak, riskleri önlemek ve bu personelin eğitimini sağlamak “Çalışma Bakanıyım diyerek” kırmızı plakalı otomobille ortalıkta gerinerek dolaşan kişinin görevidir!
Bunu bakan tek başına yapmayacak herhalde. Doğru adamları bu işlerin başına getirecek ki onlar işlerini düzgün yapsın, işçiler üç kuruşluk güvenlik önlemleri ihmal edildiği için ölüp gitmesinler!
Ve Bakan Bey diyor ki: “Bu tür olayların tek sorumlusu biz miyiz?”
Hadi düşünelim, bakalım sorumlu kimmiş?
İşyerinde yeterli güvenlik önlemi alınmamasından işyeri sahibi sorumlu.
Ama bazı iş sahipleri, daha fazla kâr için ya da önemsemedikleri için bu tedbirleri almayabiliyorlar, bunu biliyoruz.
İşyeri sahibini elindeki yasa ve yönetmelikleri kullanarak buna mecbur edecek olan kim? Kanuna göre Çalışma Bakanlığı!
Demek ki sorumlu bizzat Faruk Bey’in başında bulunduğu bakanlık. O işyerlerini denetleyecek müfettişler, onların amirleri ve en nihayetinde de siyaseten sorumlu olduğu için bizzat Çalışma Bakanı!
Bakanlık imkânlarından yararlanırken keyfine bakmak ama buna karşın sorumluluk söz konusu iken “Ben sorumlu değilim” demek olmaz.
Evet Bayım, bu işçilerin ölümlerinden siz sorumlusunuz, istifa etmiyorsunuz ama hiç olmazsa utanıp susmayı deneyin!
Nasreddin Hoca bankacı olursa!
EVİNDE ayakkabı kutuları içine istiflenmiş, bir bölümü hamam kesesine doldurulmuş durumda 4.5 milyon dolar civarında bir para bulunan eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, görevdeyken madencilik, seramik ve enerji üretiminde faaliyet gösteren bir şirkete 575 milyon dolar kredi vermiş.
Daha sonra kredi geri ödenmemiş tabii, hatta o şirketin sahibinin kredi kartlarının bile borç yüzünden kapatıldığı iddia ediliyor.
Şirket başka bankalara olan kredi borcunu ödemediği gibi çalışanlarının sosyal güvenlik primlerini de iç etmiş.
TBMM KİT Komisyonu’nda, Halkbank hesapları tartışılırken bu kredi de gündeme gelmiş ve yeni genel müdüre “nasıl tahsil edeceği” sorulmuş.
Yeni müdürün verdiği yanıt, bahçe çitine dikenli çalı dikip, geçecek koyunları bekleyen Nasreddin Hoca’yı hatırlattı bana.
Şöyle diyor: “Şirketin gümüş madeni bankamıza rehinli. 2032 yılına kadar 5 bin 404 ton gümüş çıkaracağız ve parayı tahsil edeceğiz.”
Şirketin madem böyle, 5 milyar dolarlık rezervi olan bir madeni vardı, neden kendisi işletip de bankalara borcunu ödemedi, onu açıklamamış ama.
Bu şirketi gerçekten çok merak ettim, “Acaba hangi Müslüman kardeşimizin şirketi” diye.
KİT Komisyonu bunu açıklasaydı hepimiz öğrenirdik, iyi de olurdu, başka Müslüman kardeşlerimize de örnek oluştururdu!
Paylaş