ANKARA’dan Esenboğa Havaalanı’na giden yol üzerindeki üç katlı bir binanın yola hákim yan cephesini boydan boya kaplayan bir afiş var.
Afişin üzerinde AKP’nin amblemi, bir erkek fotoğrafı ve dev yazılar yer alıyor.
Yazıları okuyunca afişin "Antalya AKP Milletvekili aday adayı" bir şahsa ait olduğunu anlıyorsunuz.
Ankara’da havaalanına giden yolun üzerinde Antalya’dan milletvekili aday listesine girmek isteyen bir kişinin afişinin ne işi olabilir diye düşünmek mümkün ilk önce.
O yolu kullanan kaç Antalyalı seçmen var ki bu afiş işe yarasın? Hiçbir "CPT" hesabına sığmayacak bir reklam gibi görünüyor.
Ama konu Türkiye ve Türk siyaset düzeni olunca, AKP aday adayının reklámını en doğru yerde yaptığını söylemek gerek.
Çünkü Türkiye’de milletvekili aday listelerini belirleyen "ön seçmenler", seçim çevrelerinde değil, Ankara’da yaşıyorlar.
Parti genel merkezlerini ele geçirmiş küçük kliklere kendinizi tanıtabiliyor, onların desteğini sağlayabiliyorsanız, listelerde iyi bir yer ediniyor ve seçilme şansına sahip olabiliyorsunuz.
Bir kere seçildikten sonra tekrar seçilme şansınızın devam edebilmesi de bu küçük kliklerin gözünden düşmemenize bağlı oluyor.
Böyle olunca da milletvekilleri, partilerin lider kadrolarının emir kuluna dönüşüyor. "Parti disiplini" denilen şey de o kadronun çizdiği sınırların dışına çıkmamak sayılıyor.
"Cumhurbaşkanını halk seçsin" çığırtkanlarının, "milletvekili adaylarını da halk seçsin" taleplerine rağbet etmemelerinin nedeni de bu zaten.
Çünkü bu düzen iktidarlarını sürdürebilmelerine ve bir kere ele geçirdikleri koltukları hiç bırakmamalarına yarıyor.
Ankara’daki afişin sahibi, bu çıplak gerçeği hepimizin gözünün içine sokmak için mi afişini oraya astı, bilmiyorum. Ama hiç sanmıyorum.
Devlet kesesinden seçim mitingi
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının "Biz istesek mitinglerde daha çok insan toplarız" sözlerinin "boş laf olmadığı", Erzurum mitinginden sonra anlaşıldı.
Dün Akşam’da yayımlanan bir haber, AKP’li bakanların, mitinge kalabalık çekmek için bir gün önce 200 bin yeni liranın Erzurumspor’a bağışlandığını anlatıyordu.
Böylece Erzurumsporluların tepkisi, desteğe dönüştürülebilmiş.
"At binenin, kılıç kuşananın" atasözünün doğruluğunu gösteren ilginç bir örnek.
Öte yandan "AKP seçim kampanyasına Erzurum’da başlayacak" deniliyordu. Nitekim Erzurum çıkarması da bunu doğrular nitelikteydi.
Şimdi ortaya çıkıyor ki miting "Erzurum Valiliği ve bazı kamu kurumlarınca" organize edilmiş.
Açıklamayı yapan AKP olduğuna göre bu bilgi de doğru olmalı.
İlginç bir başka not da mitingde Işın Karaca’nın şarkısının "korsan olarak" kullanılması.
"İşte yeni Türkiye" şarkısının bestecisi ve söz yazarı Ercan Saatçi de şarkıdan "Atam izindeyiz" bölümünün makaslandığını söylüyor.
"Valilik" ve "bazı kamu kurumlarının"Ata’nın izinde olmamalarını doğal mı kabul etmeliyiz, yoksa bu kurumlar AKP yöneticilerine hoş görünmek için mi bu bölümü çıkardılar şarkıdan?
İnsan merak ediyor, ister istemez.
Haberlere bakılırsa AKP’nin "devlet kesesinden seçim mitingleri" zincirleme sürecek.
Daha ilginç icatlara da hazır olalım!
Belediyecilikte Gökçek devrimi!
PAZARTESİ günü yaptığım Ankara yolculuğundan sonra şunu söyleyebilirim: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, aslında belediye başkanı değil, spordan sorumlu devlet bakanı olmalı.
Ankara’da şehir içinde öyle yollar yapılmış, öyle tüneller kazılmış, yollar gidiş-geliş olarak öyle bölünmüş ki her şey insanların işlerine, evlerine yürüyerek gitmelerine göre planlanmış gibi. Çünkü yan sokaktaki evinize otomobille gitmeye kalksanız daha uzun sürüyor!
Sadece yürümenin yeterli bir spor olmadığı da düşünüldüğü için yayaların bu tek yönlü, devasa yollardan geçebilmeleri için yaya geçitleri de yapılmamış.
Ankara’da kaldığım beş saat içinde gördüğüm tek şey caddelerde koşuşturan insanlar oldu.
Diyebilirim ki eğer iyi koşamıyorsanız sakın Ankara’ya gitmeyin, giderseniz de hep aynı kaldırımda kalın, karşıya geçmeye teşebbüs etmeyin.
Gördüğüm o ki Ankaralılar biraz tık nefes olmuşlar ama ziyanı yok, yakında nefeslerinin açıldığını, bacak kaslarının güçlendiğini görecekler.