Paylaş
Tarafsız araştırmalar bu bilgiyi doğrulamıyor ama ne gam!
Amaç seçmeni manipüle etmek ve bu işte üzerlerine de yok!
Bunlardan bir tanesi AKP’nin “yüzde 47’ye oturmasının
nedenini” şöyle açıklıyor:
Seçmen istikrar istiyor!
Bunu okuyunca kendimi gülmekten alamadım.
Çünkü eğer AKP, hayalini kurduğu gibi bir çoğunluğu elde ederse, Türkiye’yi bekleyen istikrar filan değil, ağır bir rejim tartışması olacak.
Uzunca bir süre yeni anayasa ve sistem tartışmalarıyla uğraşacağız.
HDP, baraj altında kalırsa, ciddi miktarda oyun temsil edilemediği bir Meclis, sistemi değiştirecek anayasayı yapacak.
Bunun yaratacağı gerilimin nasıl sonuçlanacağını şimdiden öngörebilmek mümkün değil ama toplumun bir yay gibi gerileceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Arkasından bizi bir anayasa referandumu bekleyecek.
Anayasa, AKP’nin istediği gibi değişirse bu kez yeni anayasaya göre bir başkan ve Meclis seçmek için yeniden sandığa gitmemiz gerekecek.
Siyasi tansiyonun yükseleceği, seçim ekonomisi ile ekonomik dengelerin altüst olacağı bir dönem bekliyor bizi.
İstikrar filan, palavra!
Türkiye uçmayı bırakın yürüyemez bile
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’a bakılırsa, Türkiye’nin bir türlü “uçamamasının nedeni”, parlamenter sistem.
Eğer başkanlık sistemi olursa Türkiye uçacakmış, önünde kimse duramayacakmış vs.
Dün Taha Akyol, YÖK Başkanı’nın kendisine aktardığı bilgileri yayımladı.
YÖK Başkanı, temel bilimler eğitimi ile ilgili bazı sayılar da vermiş.
Durum dehşet verici!
2010–2014 yılları arasında biyoloji okuyan öğrenci sayısı 7 binlerden, 1242’ye inmiş.
Aynı dönemde fizik okuyanlar 3 binlerden 447’ye, kimya okuyanlar 7 binlerden 1366’ya, matematik okuyanlar ise 9 binlerden 3 bin 547’ye inmiş bulunuyor.
Bu rakamlara bakınca şunu söyleyebiliriz: Türkiye, bırakın uçmayı, yakında yürüyemez hale gelecek, kimse şaşırmasın!
Temel bilimler gelişmeden bir ülkede hiçbir şey gelişmez.
Bütün buluşların, icatların, aklınıza gelebilecek her türlü gelişmenin altında sağlam bir temel bilimler eğitimi ve üretimi yatar.
Öğrenciler neden bu bölümleri seçmiyorlar?
Nedeni çok basit: İş olanakları kısıtlı, devletin bu konuda bir eğitim ve istihdam politikası yok.
12 yıldır tek başına iktidarda olan partinin eğitim denilince aklına sadece imam hatiplerin sayısını arttırmak geliyor.
Bu nedenle temel bilimler eğitimi alanların sayısı ve kalitesi giderek azalıyor, Türkiye bilimsel bilgi üretemiyor.
Böyle bir ülkenin ne orta gelir duvarını aşabilmesine olanak vardır ne de bugünkü durumunu uzun vadede koruyabilme olanağı.
Ama bu kimin umurunda, varsa yoksa bir “tek adam yönetimi” kurma hevesi, toplumu tek tipleştirecek bir eğitim sistemi kurma arayışı.
Saray’da imparatorlara layık çay!
MUHALİF münafıklar Beştepe Sarayı’nın bin odasından, bir bardağın kaç lira olduğundan, Saray bahçesine yapılan bıldırcın kümeslerinden filan söz ediyorlar ama meğerse Saray’daki yaşam son derece sade ve mütevazı imiş.
Bunu Ayşe Olgun’un, Yeni Şafak’ın pazar ekinde yayımlanan dev araştırmasından öğrendim.
Şöyle yazıyor:
“Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın mutfağı oldukça mütevazı. Anadolu’nun geleneksel mutfağından farkı neredeyse yok. Bir kâse çorba veya bir çeşit yemek ve salatayla kurulan sofralar ancak misafir olunca şenleniyor.”
Saray’ın mutfağında bol miktarda kurutulmuş meyve ve sebze bulunuyormuş.
Ev yapımı sirkeler asla eksik olmuyormuş.
Emine Hanım, “limon ve elma kabuklarını ziyan ettirmiyor, bunlardan temizlik ve gıdada kullanılmak üzere ev yapımı sirke kurduruyor”muş.
Gördüğünüz gibi tasarrufa son derece dikkat edilen bu Saray’da, Olgun’un yazdığına göre “bol bol Rize’nin beyaz çayı” içiliyormuş!
Bunu daha önce hiç duymamıştım, araştırmacı gazetecilik damarım kabardı ve internete girdim.
Bu çay “imparatorların çayı” olarak biliniyormuş, kilosu da 4 bin lira!
Eh, çaya bu kadar para harcayınca elma kabuklarından sirke ile bütçeyi dengelemek gerekiyor tabii!
Zeytin ve hurma çekirdekleri de atılmıyor, bunlardan “soslar” hazırlanıyormuş ki hiç duymamıştım.
Araştırdım tabii, çekirdeksiz zeytin ve hurmadan yapılan soslardan söz ediliyor da çekirdeklerinden yapılan sosa rastlayamadım. İlginç bir reçete olmalı!
Emine Hanım, Mali Cumhurbaşkanı’nın eşine de bu tasarruf önlemlerini öğretmiş. “Mangoyu kurutup saklayın” demiş.
Mali için yararlı bir bilgi olsa gerek bu.
Sonuç olarak söyleyebilirim ki Saray’da öyle her önüne gelen şey yenilmiyormuş, bunu böylece bilin!
Paylaş