Ona göre FETÖ, PKK gibi terör örgütleri “Hayır” dedikleri için, vatandaşların “Evet” demesi gerekiyor.
Ve Başbakan, bu ülkede son seçimlerde 5 milyon oy almış olan partiyi, HDP’yi de bu gruba dahil ediyor.
Başbakan’a önerim, “Evet” kampanyasını yürütürken böyle bölücü bir yaklaşımı bırakmasıdır.
Referandumda iki seçenek var: Evet ya da hayır.
İki seçenekli bir seçimde insanlar başka gerekçelerle aynı oy tercihinde bulunabilirler.
Ve bu tercihlerden birini kullanmak, sizin hiç uzlaşamayacağınız bir başkasının başka gerekçelerle aynı tercihi kullanmasıyla alakalı değildir.
Ben farklı gerekçelerle “Hayır” diyebilirim, başkası başka gerekçelerle “Hayır” diyebilir.
Nitekim aynı şey evet oyu verecekler için de geçerlidir.
Sonrası da beklediğimiz gibi gelişti. Topu kendisine bırakan rakibine karşı Beşiktaş bildiğimiz baskısını kurdu, Talisca ile iki şut da buldu ama Volkan izin vermedi.
İki ekip de hocalarının kendilerine verdiği görevi eksiksiz yapınca geriye hata yapacak bir oyuncu beklemek gerekiyordu ki bunu da Tosiç yaptı, haklı bir kırmızı kart gördü, sonrasında da kırmızı kart görmüş boğa davranışları sergiledi.
Bu düzeyde bir oyuncunun nasıl olup da böylesine şuursuz olabileceğini biz dar gelirliler anlayamıyoruz tabii.
Beşiktaş 10 kişi kalınca işinin çok zorlaşacağı belliydi nitekim de öyle oldu.
Bir hızlı atakta Van Persie en kolay gollerinden birini attı.
Bu golde asisti belki de Cenk Tosun’a yazmak gerekiyor, her pozisyonda yere düşmeye bu kadar meraklı olmasaydı keşke.
ABUK SUBUK HAREKETLER
Oğuzhan için de bir şey söylemek istiyorum: Bu yaşında Beşiktaş gibi çok önemli gelenekleri olan bir kulüpte koluna bant takma fırsatı da bulmuşsun, gelişmeye çok uygun yeteneklerin de var. Niye abuk sabuk hareketler yapıp hakem ile oynuyorsun?
İlk âşık olduğu kadın, Felice Bauer ile 1912’de yakın arkadaşı Max Brod’un evinde tanışmıştı.
Brod’u hayırla yâd etmek gerekiyor ki Kafka’nın kendisine yaptığı “Ben ölünce yazdığım her şeyi yak” vasiyetini dinlememişti. Kafka’nın birçok eserinin günümüze kalmış olmasını sağlayan Brod’un vasiyete ihanetiydi.
1919’da, sinemada gördüğü bir başka kadına âşık oldu: Julie Wohryzek.
Milena Jesenka’ya âşık olup, onunla mektuplaşmaya başlaması, hemen ertesi yıla denk geliyor.
Cafe Arco’ya, en sevdiği şeyi, üzerine adeta bir krema dağı sıkılmış sıcak çikolatayı içmek için gitmiştir ve bir masada tek başına oturmaktadır.
Masasına gidip tanışma cesaretini Milena gösterir, ne de olsa bir gazeteci tabii!
Milena, Kafka’nın Almanca yazdığı eserlerini Çek diline çevirmek istediğini söyler, karşılıklı adreslerini verirler.
Milena, Kafka’
AKP ise bunun tersinin doğru olduğunu, Meclis’in daha da güçleneceğini, böylece yasama ile yürütme arasında tam bir güçler ayrılığı gerçekleşeceğini iddia ediyor.
Ancak referanduma sunulacak olan düzenleme, tam tersine Meclis’in denetim yapamaz hale gelmesine neden olacak.
Mevcut Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı, 184 milletvekilinin önergesiyle sadece vatana ihanet suçlamasıyla yargılanabilir.
Oysa yeni düzenlemede Cumhurbaşkanı’nın göreviyle ilgisi olsun olmasın, vatana ihanet konusu olsun olmasın yargılanabilmesi önce 360 milletvekilinin oyunu gerektiriyor.
Nuran Çakmakçı’nın, Hürriyet’te dün ve bugün yer alan haberleri, bu acı gerçeği anlatıyor.
Geçen yıl öğretmen olmak için sınava giren adaylardan 27 bin 863 matematik öğretmeni, 50 sorudan ortalama dokuzunu doğru yanıtlayabildi.
Fizik öğretmenleri 50 sorudan 15 soruya, kimya öğretmenleri ise 50 sorudan 17 soruya doğru yanıt verebildi.
Diyebilirsiniz ki “Bunlar öğretmen adayları, sınavı geçemedilerse zaten öğretmen olamazlar”.
Orada diyor ki “Yargı bağımsızlığının güvencesi milli iradedir. Güvence, milli uzlaşma bilincidir. Güvence demokrasinin erdem ve emniyet duvarıdır”.
Prof. Dr. Yalçın güzel sözler söylüyor. Fakat “demokrasinin erdem ve emniyet duvarı” ancak bir “temenni” olarak anlamlı.
Anayasalar söz konusu olduğu zaman dilekler, iyi niyetler, beklentiler işin içine karıştırılmamalıdır.
Anayasalar, bağlayıcı metinlerdir ve uygulayanın kişisel iradesinden bağımsız olarak kendi kurallarına uyumun güvencesini de yaratmalıdır.
“Yargı bağımsızlığının güvencesi milli iradedir” denildiği zaman, bunun mekanizmalarının da Anayasa’da yer alması gerekir.
Anayasa değişikliği eğer referandumda kabul edilirse, partili Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği bir yargı düzeni geliyor.
“Partili Cumhurbaşkanı iyi niyetli olur, bu yetkiyi kendi anlayışına göre bir yargı kurmak için kullanmaz” diyemeyiz. Bu ülkenin gerçeklerini hepimiz biliyoruz.
Değişiklik gerçekleşirse, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinden ikisi, Cumhurbaşkanı’nın tayin edeceği Adalet Bakanı ve Müsteşarı olacak. Geri kalan üyelerden 4’ünü de Cumhurbaşkanı bizzat seçecek. Etti mi 6.
Hasan Aydın isimli terörist, 8 sanıklı El Kaide davasında, örgütün sınır sorumlusu İlhami Balı ile birlikte yargılanmış.
2012’de açılan dava, 2015’te sonuçlanmış ve Hasan Aydın, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmış.
Aydın’ın, Adana’da işlettiği telefon bayisinden örgütsel amaçlarla kullanmak için başkalarının kimlik bilgileriyle telefon hatları çıkarttığı tespit edilmişti.
Aynı dava dosyasında, Aydın’ın, El Kaide’nin Suriye sorumlularından Marouf Ossi ile Adana’da buluştuğu ve piknik yaptığı bilgisi de var.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu, Hasan Aydın’ın yargılanması sürerken, sekiz ayın sonunda yani 3 Aralık 2012’de tahliye edilmiş olması.
El Kaide, bir terör örgütü ve Türkiye’de de büyük katliamlar yapmış bir örgüt.
Ve bu örgütün üyesi olduğu belli olan, örgüt üyelerine rahat iletişim için başka isimlerle telefon hattı çıkartan, örgütün Suriye sorumlusu ile Türkiye’de buluşabilen bir kişi Hasan Aydın.
Ve nedense mahkeme, bu örgüt üyeliğini dikkate almadan, Aydın’ı sekiz ayın sonunda salıvermiş.
Evet istatistikler belki önemli ama futbolu çekici kılan da o istatistiklere isyan eden insan unsuru.
Maçın birinci yarısında izlediğimiz şey buydu. Kayserispor şut attı, çalım attı, dönen topları kazanmayı başardı ve Deniz’in, Volkan Demirel’den dönen şahane şutunu tamamlayan Umut, işlerin nasıl gelişeceğinin ipucunu verdi.
Gol, maçın peşin galibi diye görülen Fenerbahçe’yi kendine getirdi. O dakikadan sonra bir ekip olduklarını hatırladılar, devre arasına ikinci golü bularak da gidebilecek baskıyı kurdular.
Ancak gole kadar ne oynamak istediklerini ben anlamadım, eminim kendileri de bilmiyordu.
“Lens’i yoralım” diye bir planları var gibiydi, artık bu nasıl bir oyun planıysa!
“Lens getirsin, birisi içeriye vursun” artık herkesin ezberlediği bir plan ve bunu bozmak çok kolay.
Bu sonuçtan sonra Fenerbahçe’nin şampiyonluk için şansının kalmadığına ilişkin çok yorum okuyacağız.
Ancak, haftalar önce, Fenerbahçe için bu sezon iyi sonucun üçüncülük olacağını yazmıştım.