Mehmet Y. Yılmaz

Cumhurbaşkanı değişir mi?

19 Nisan 2017
ŞİMDİ merak edilen konulardan biri de şu:

Cumhurbaşkanı, referandum sonuçlarına bakıp ülkenin diğer yarısı ile uzlaşmaya yönelik birleştirici bir dil mi kullanacak, yoksa o kesimi tümden yok mu sayacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğer AKP iktidarının ilk yıllarındaki gibi davranıyor olsaydı, bu soruya olumlu bir yanıt verebilirdik.

Ancak iktidarının son yedi senesinde kullandığı dil de değişti, izlediği politika da.

Artık birleştirici olmak gibi bir derdi yok, tek hedefi partisine oy verenleri bir arada tutabilmek, kaymaları önlemek.

Yazının Devamını Oku

Alacakaranlık

18 Nisan 2017
ABD’de yayınlanan Foreign Affairs dergisinde, Türkiye’deki referandum sonuçlarını değerlendiren Michael J. Koplow, makalesini şöyle tamamladı:

“Şafaktan önce hava karanlık olabilir, fakat son zamanlardaki karanlık Türkiye’yi gece yarısından önceki karanlığa yaklaştırıyor.”

Referandumda kabul edilen Anayasa değişikliklerinin özüne bakarsanız, Koplow’a hak vermemek mümkün değil.

Bu değişikliklerle, dünyada bir eşi daha olmayan “Türk tipi başkanlık sistemine” geçiyoruz ve bu sistem güçler ayrılığını yok ederek, gücü merkezileştiren bir sonuç yaratacak.

Yargı bağımsızlığını kaybedecek, siyasi otoritenin emrine girecek. Yasama organı, aynı zamanda parti genel başkanı da olacak olan Cumhurbaşkanı’nın iki dudağının arasında hareket edebilecek. Sınırlanamayan, kontrolsüz bir yürütme gücü her şeye hâkim olabilir.

“Bağımsız” YSK’nın referandumdaki tutumuna bakarsanız, bir de “bağımlı” hale gelmiş YSK’nın, gelecek seçimlerde nelere kadir olabileceğini de gözünüzün önünde canlandırabilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, referandum sonuçlarının belli olmasının ardından “irticalen” yaptığı balkon konuşması da yeniden seçildiği takdirde bu yetkiler ile neler yapabileceğinin ipuçlarını da veriyor.

Sahip olduğu yetkiyi sonuna kadar kullanacak, yeni Anayasa’nın verdiği güçle muhalefeti iyice bastırmak isteyecek.

Bir tür “Yaptıklarım, yapacaklarımın teminatıdır” durumu bu.

Yazının Devamını Oku

Herkesin kaybettiği bir sonuç

17 Nisan 2017
BİR referandumu daha geride bıraktık. Bu bir maç olsaydı, çıkan sonuca bakarak hangi takımın kazandığını söyleyebilirdik.

Ancak bu bir maç değil.

Türkiye’nin geleceğini oyladık ve tam ortadan ikiye bölündük.

Kazanan da yok, kaybeden de yok.

Kaybeden gelecek ile ilgili umutlarımızdır. Bu şahane ülkede, birlikte, huzur içinde yaşama umutlarımızdır.

Uzun yıllardır şunu tartıştık: Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede demokrasi olur mu? İslam ile demokrasi bir arada yaşayabilir mi?

Bu yazıyı yazdığım saatte henüz kesin sonuçlar belli olmamıştı.

İtirazlardan sonra elbette her şey değişebilir. Ancak bunların benim söylemek istediklerimle bir ilgisi yok.

Sorunumuz temel olarak şudur: Türkiye’nin siyasal İslamcıları, gerçek bir demokrasi istiyorlar mı, istemiyorlar mı?

Yazının Devamını Oku

‘Evet’ mi, ‘Hayır’ mı karar sizin

15 Nisan 2017
YARIN referandumda “evet” ya da “hayır” diyeceğimiz Anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak hâlâ kararını verememiş bir kitlenin bulunduğunu bütün araştırma şirketleri doğruluyor.

Kısa sorularım var. Bu soruları yanıtlayarak ne yönde oy kullanmanız gerektiğini bulabilirsiniz.

1- Yeni sistemde Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olacak. Cumhurbaşkanı’nın bir partiyi mi, hepimizi mi temsil etmesini istiyorsunuz?

2- Cumhurbaşkanı, sınırsız sayıda Cumhurbaşkanı Yardımcısı tayin edebilir. Canı kimi isterse onu bakan yapabilir. Bu seçilmemiş kişilerin, yürütme yetkisini kullanmasını uygun buluyor musunuz?

3- Cumhurbaşkanı hastalık, ölüm gibi nedenlerle görevini yapamaz hale gelirse, seçilmemiş bir kişinin Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmasını uygun buluyor musunuz?

4- Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini bizzat kendisi seçecek. Geri kalan üç üyeyi de başkanı olduğu partinin çoğunluğu ile Meclis’te belirleyecek. Cumhurbaşkanı’nın, kendisini yargılama yetkisi de olan Anayasa Mahkemesi’nin tüm üyelerini seçmesini doğru buluyor musunuz?

5- Cumhurbaşkanı, bütün hâkim ve savcıları tayin edecek kurulun 13 üyesinden 6’sını bizzat seçecek. Geri kalan üyeleri de Meclis’te genel başkanı olduğu partinin oylarıyla belirleyecek. Hâkimlerin ve savcıların belli bir siyasi görüşe mensup olarak görev yapmalarını doğru buluyor musunuz?

6- Cumhurbaşkanı, valileri, kaymakamları, bütün yüksek bürokratları herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan tek başına tayin edecek. Partili bir cumhurbaşkanının, bir parti devleti yaratmasını uygun buluyor musunuz?

7- Cumhurbaşkanı, partisinin genel başkanı olarak partisinin il başkanlarını ve ilçe başkanlarını da seçecek.

Yazının Devamını Oku

Devlet değil, bir kişi güçlenecek

14 Nisan 2017
AKP’nin gazetelere verdiği ilanlar dizisinin dünkü başlığı “Cesur millet, güçlü devlet” idi.

Milletimizin cesareti övündüğümüz bir şey ve tarihimizde bunun birçok örneği de var.

Ama bunun pazar günü yapılacak referandum ile nasıl bir ilgisi olabilir?

Gözü kapalı bir şekilde “evet” oyu verilmesi istendiği için olabilir mi?

Ve buna ne kadar “cesaret” denilebilir?

Referandumun sonucunda Anayasa’yı değiştirme kararı çıkarsa, bu karar devletimizi nasıl daha güçlü kılacak?

Birdenbire sahip olmadığımız teknolojileri mi üretir hale geleceğiz?

Yeni teknolojiler ile ilgili patent sayımız mı artacak?

Topraklarımızın her yerinden petrol mü fışkıracak?

Yazının Devamını Oku

Bu kafayla Anayasa değişmez

13 Nisan 2017
CUMHURBAŞKANI Başdanışmanı Prof. Dr. Şükrü Karatepe, referandumda oylayacağımız Anayasa değişikliği ile ilgili olarak “Uygularız 3 sene 5 sene, baktık olmuyor, toplanır parlamento tekrar değiştirir” dedi.

Prof. Dr. Şükrü Karatepe, bir Anayasa hukukçusu. Gördüğünüz gibi isminin önünde de “profesör” yazıyor. “Anayasa Hukukuna Giriş” isimli bir ders kitabı da var. Teorik olarak ciddiye almamız gereken birisi yani.

Ama bir de söylediği söze bakın.

Anayasa dediğimiz şey, bir devletin yönetim biçimini belirleyen, milletin egemenliği hangi organlar eliyle kullanacağını gösteren ve vatandaşların haklarını tanımlayan bir hukuki metin.

Bütün hukuki metinlerin üzerinde, temel kurallar getiren bir ana kanun.

Bir boyacı küpü değil.

“Boyadın, beğenmedin, yeniden boya” belki bir kazak için söz konusu olabilir ama bir devletin temel yasası yapılırken ya da değiştirilirken söz konusu olamaz.

Devleti yönetenlerin ifadelerine bakarsak, Türkiye bir “beka sorunu” yaşıyor.

Bağımsızlığımız, egemenliğimiz, toprak bütünlüğümüz tehdit altında.

Yazının Devamını Oku

'İstikrar', öngörülebilir olmaktır

12 Nisan 2017
BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye’deki belirsizlikler ortadan kalkınca normalleşme süreciyle birlikte bu etkiler de değişecek. Referandumun siyasi belirsizliği ortadan kaldırmasıyla Türkiye’nin uzun vadeli görünümü muazzam şekilde pozitife dönüşecek” de dedi.

 Türkiye’de aslına bakarsanız 2002 seçimlerinden beri bir “siyasi belirsizlik” yok.

15 yıldır aynı parti seçimi uzak ara kazanıyor, muhalefet partilerinin de görünür gelecekte kendilerini yenileyip iktidara talip olmaya çalışacaklarının bir işareti yok.

Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca çok az rastlanan bir siyasi istikrar içindeydi, gerçek bu.

Nitekim AKP iktidarının ilk yıllarında AB ile ilişkileri geliştirme çabası, daha çok demokrasi ümidinin varlığı her alanda kendini olumlu olarak hissettiriyordu.

Yazının Devamını Oku

Afişler gerçeği yansıtmıyor

11 Nisan 2017
CUMHURBAŞKANI, Başbakan ve MHP Genel Başkanı’nın yürüttüğü “evet” kampanyasında son günlerde öne çıkan şey, “hayır” kampanyası yürüten parti ve kişilerin “yalan” söylediği.

Referandum ile değiştirilmek istenen yeni Anayasa’nın nelere yol açabileceğine ilişkin eleştirileri çürütmeye yönelik açıklamalar yerine, kısaca “yalan” deyip geçiyorlar.

Böyle yapıyorlar çünkü kendileri de gayet iyi biliyor ki söylenenlerin hiçbiri yalan değil.

Tam tersine, AKP’nin afişlerde ve ilanlarda kullandığı sloganlar esasen gerçeği hiç yansıtmıyor.

Tam tersine gerçeği örtmeye, perdelemeye yönelik yöntemler bunlar.

Mesela, AKP’nin kampanya afişlerinde ve gazetelerde yayımlanan ilanlarından birinde şöyle bir slogan var:

“Güçlü ve yetkili Meclis. Kanunları sadece Meclis yapıyor.”

Türkiye’nin yıllardır nasıl yönetildiğini bilmeyen bir uzaylıya bir anlam ifade edebilir bu belki ama gerçek şu ki kanunları, Türkiye’de de zaten Meclis’ten başka kimse yapmıyordu.

Darbelerin geçiş dönemleri bir kenara bırakılırsa, bütün kanunlar Meclis’te yapıldı. Herhangi bir kurum ya da kişi kanun yapmadı, yapamazdı da zaten.

Yazının Devamını Oku