Paylaş
“Dağlıca’ya çok yakın olan 3 bin 500 rakımlı bölgede, Doski Vadisi olarak bilinen İkiyaka Dağları’ndaki 9 stratejik nokta güvenlik güçlerince ele geçirilerek teröristlerden temizlendi.”
Bölgeyi bilmeyen, sınırın nereden geçtiğinden habersiz bir yabancı bu haberi okumuş olsaydı şunu anlayacaktı:
Demek ki Türk güvenlik güçleri, kendilerine ait olmayan bir bölgeye harekât yapıp ele geçirmişler!
Hayır, böyle bir şey yok tabii.
Türkiye’nin “ele geçirdiği bölge” zaten Türkiye sınırlarının içinde, Türkiye’ye ait bir toprak parçası.
Geçen gün de Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Cizre’ye gitmek istedi.
Cizre Emniyet Müdürü, Kamalak’ın güvenliğini sağlayamayacağını, can güvenliklerini tehlikeye atmamak için de yanına koruma veremeyeceğini söylüyor.
Kamalak, sorumluluğu kendi üzerine alan bir yazı imzalayınca, Cizre’ye girmesine izin veriliyor.
Cizre de Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer alıyor. İçsavaşın sürdüğü Suriye’de ya da parçalanmış, kimin hangi bölgeyi kontrol etmediği tam olarak belli olmayan Irak’ta değil.
Ama kente gidecek bir siyasi parti genel başkanının can güvenliği taahhüt edilemiyor, ancak sorumluluğu kendi üstüne alırsa kente girebiliyor.
Örneklerin sayısını o kadar çok arttırabilirim ki bu köşeyi doldurmaya yeter.
Bu ülkeyi 13 yıldır AKP hükümetleri yönetti.
Ve geldiğimiz noktada ülkenin bir bölümünü yeniden ele geçirmek için askeri operasyon gerekiyor, memleketin bazı kentlerine polis yardımıyla bile girmek mesele oluyor.
Şimdi Başbakan’ın konuşmalarına bakıyorum, AKP sözcülerinin açıklamalarını dinliyorum, anlıyorum ki 1 Kasım’da tek başlarına iktidar olabilirlerse memlekete huzur gelecek, her kente rahatça girip çıkılacak, ayrılıkçı terör sona erecek vs.
İyi de 13 yıldır aklınız neredeydi? Başka bir ülkede mi yaşıyordunuz? Başka bir ülkenin mi hükümetiydiniz?
13 yılda yapma 90 gün içine sıkış!
-AKP hükümetlerinin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ilk 90 gününün çok önemli olacağını söyledi.
Babacan şöyle diyor:
“Bu ilk 90 günde bazı şeyler yapıldı yapıldı. Yapılamazsa hiçbir zaman yapılamayacak durumuna düşülebilir, ondan sonra 2019 seçimleri beklenebilir. Özellikle işgücü piyasaları, ürün piyasalarıyla ilgili olsun, yolsuzlukla mücadele, rekabet, şeffaflıkla ilgili reformlar olsun, bunlar çok hızlı yapılması gereken konular. Bu etik kurallar, etik kurallara uymayanlarla ilgili yaptırımlar, bunları Meclis açıldıktan hemen sonra birkaç hafta içinde yaptınız yaptınız; yapamazsanız uygulamanın kendisi artık benimseniyor, ‘Doğrusu buymuş’ diyor herkes. Bir gevşeme oluyor.”
Demek ki Türkiye’nin 2019 seçimlerine kadar zaman kaybetmemesi için yapılması gerekenler şunlarmış:
-İşgücü ve ürün piyasalarında reformlar.
-Yolsuzlukla mücadele ve şeffaflıkla ilgili reformlar.
-Etik kurallara uymayanlara getirilecek yaptırımlar.
-Serbest rekabet ile ilgili düzenlemeler.
Babacan bunların vakit geçirilmeden, 90 gün içinde yapılması gerektiğini de söylüyor ki sonra iş işten geçiyormuş!
Babacan önümüzdeki seçimde milletvekili adayı ve partisi iktidara gelirse bütün bunları 90 gün içinde yapacak, böylece Türkiye kurtulacak, ekonomi büyüyecek, milli gelir artacak!
Yine aynı soruyu sormak zorundayım:
İyi de 13 yıldır tek başınıza iktidardaydınız neden bu reformların yapılmasını bugüne kadar ertelediniz de önümüzdeki 90 güne sıkışıp kaldık?
Elinizi tutan mı vardı?
Yeniden iktidara gelirseniz bu reformları yine ertelemeyeceğinize nasıl inanacağız?
Karakol 70 metre uzaktaymış!
KIRŞEHİR’deki HDP İl Binası ve 4 işyerinin yakılması, yağmalanması ile ilgili CHP tarafından hazırlanan raporu İsmail Saymaz dün Hürriyet’te yayınladı.
8 Eylül’deki olaylar belediye araçlarından yapılan “şehitlere saygı yürüyüşü” çağrısı ile başlıyor.
Valilik bu sırada HDP İl Merkezi önünde olağan güvenlik önlemlerinden başka bir hazırlık yapmıyor. O da kapıda duracak iki-üç polisten ibaret!
Kalabalık toplanınca nereden çıktığı belli olmayan beyaz gömlekli kişiler işyerlerini ve il binasını yakmak üzere kalabalığı kışkırtıyor.
Polis bütün bu olaylar sırasında ortada yok. Bunu zaten güvenlik kamerası kayıtlarından da görmüştük.
Daha da ilginci yakılan işyerlerinden birinin karakola uzaklığı sadece 70 metre!
Eylemler gece yarısına kadar 6-7 saat sürüyor.
Ve güvenlik güçleri bu süre boyunca kimseye dokunmuyor, engel olmuyor. Olay yerindeki bir TOMA da sıcak havada serinlesinler diye göstericilerin üzerine fıskiye yapıyor!
Ve bütün bu olaylardan sonra sadece 16 kişi tutuklanıyor. Eldeki kamera kayıtlarında vandallık yapan, işyerlerini ateşe veren, taş atan yüzlerce kişinin görüntüsü var ama tutuklanan sadece 16 kişi!
Vali, CHP’li milletvekillerine “olayların sonuçlarının öngörülemediğini” söylüyor. “Zaten daha fazla önlem alacak güvenlik gücü de yok” diyor.
Merak ettim Kırşehir’de bir jandarma alayı yok mu? Elbette var ama o sırada Vali neden onları göreve çağırmamış, bilmiyoruz.
Kırşehir’de bir askeri garnizon var, Vali onları göreve çağırmayı akıl etmiş mi?
Etmemiş olmalı ki eldeki güvenlik gücünün yetersizliğinden yakınıyor.
Belli oluyor ki Kırşehir’de vatandaşın can ve mal güvenliği sadece Allah’a emanet!
Ve Kırşehir Valisi hâlâ o koltukta oturmaya devam ediyor.
Paylaş