Paylaş
Katolik Kilisesi’nin lideri Papa Franciscus da rahatsız olmuş ve “Ayasofya’yı düşünüyorum ve büyük acı duyuyorum” demişti...
Birileri Papa Franciscus’un rahatsızlığını, birileri müzeye dönüşümü, birileri Fatih’in vasiyetini gündeme getirerek halkı kutuplaşmaya götüren yeni bir yol keşfetmeye çalışıyor...
*
Papa Franciscus’a en güzel cevabı İslam dini araştırmalarıyla tanınan Almanya’nın tanınmış Cizvit papazlarından Felix Körner veriyor...
İnanan kişilerin Ayasofya’nın mabet olarak kullanılmasından rahatsızlık duymaması gerektiğini söyleyen Körner diyor ki:
Cami kararı, dindar bir insanı üzmemeli!
*
“Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine dindar bir insanın üzülmesine anlam veremediğini” belirten Körner, Papa Franciscus’a soruyor:
Atatürk tarafından laiklik nedeniyle sadece bir ziyaret yeri olarak kullanılan ve artık mabet olarak kullanılmayan bir müzenin şimdi tekrar bir ibadethane haline geldiğini düşündüğünüzde sizi üzen ne olabilir?
Dindar birisine bu acı vermez, bu sadece mutlu edebilir.
*
“Batı Hıristiyanlığı olarak biz, Osmanlılar yaklaştıkça Doğu Roma’yı umursamadık. 1453’te şehri ve dolayısıyla Hıristiyanlık için Ayasofya’yı kaybettik” diyen Körner şöyle devam ediyor:
Ayasofya’nın cami olması için Türkiye yargısı ve hükümeti bir karar vermiştir...
O zaman herkes aynı Sultanahmet Camisi’ndeki gibi oraya bir ücret ödemeden girebilecek. Orada dua da edilebilecek.
*
“Hıristiyanlık sonuçta bir kiliseyi kaybetti mi, kaybetmedi mi?” şeklindeki bir soruya ise Körner diyor ki:
Bence bu ikiyüzlülük. Bu beni rahatsız ediyor çünkü biz, kutsal bilgelik kilisesini 1453’te kaybettik.
Bu arada kutsal bilgelik de Hazreti İsa’nın kendisidir, o zamandan bu yana orası cami.
Ondan sonra asıl biz oranın müzeye çevrilmesi dolayısıyla orayı ikinci kez kaybetmiştik.
Şimdi orayı bir kez daha kaybetmedik.
İnançlı insanlar olarak böyle görmeliyiz, orayı tekrar kazandık.
Ayasofya’dan yükselen ‘namaza davet’ çağrısını kabul edip şunu söyleyeceğiz, “Memnuniyetle bu camiye bir toprak talebi olmadan gideceğiz, bu yeri Müslümanlar ile veya tek tek ibadetimiz için manevi bir dürtü ve manevi taşıyıcı olarak kullanmak istiyoruz.”
Ben böyle görüyorum.
*
“Papa, kendisine ve Ortodokslar ile diğer piskoposlara acı verdiğini söylüyorsa, neden acı verdiğini de açıkça belirtmeleri gerekir” diyen Körner:
Böyle bir yerin, dinler arası tanıklık için nasıl kullanılabileceğini düşünüyoruz.
Örneğin, Hıristiyanlar olarak bilinçli şekilde orada dua etmeye davet edildiysek, tıpkı Hazreti Muhammed’in Medine’deki Hıristiyanları 7. yüzyılda camisine dua etmeye davet ettiği gibi...
*
Küreselleşme tellallığı yapanlar Papaz Felix Körner gibi evrensel bir bakışı yakalayamıyor...
Kısacası, yaşadığımız olayların yalancı bir tanığı olmak istemiyorsak kimin neye inandığıyla değil, neyin doğru oluşuyla daha çok ilgili olmalıyız...
Ve empati yaparak karar vermemiz gerekiyor...
Yaraları kaşıyarak gündemi yangın yerine çevirmenin kimseye bir yararı yok...
Özellikle böylesine hassas bir konuyu siyasi arenaya çekerek tartışmaya ve halkı kutuplaştırmaya da kimsenin hakkı yoktur...
Ayasofya isteyene müze, isteyene camidir...
Haliyle her iki kesimin yarasını, acısını ve içindeki yangını söndürecek bir karardır...
Adalet de budur...
Demokrasi de...
Çokseslilik de...
Yeni vaziyet alışlara da gerek yok...
Vaziyetten vazifeler çıkartmaya da...
Paylaş