Paylaş
26 Aralık 1991 yılında SSCB dağılmıştı...
Ve güya soğuk bir günde ‘Soğuk Savaş’ sona ermişti...
*
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri kurulmuştu...
Bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi...
‘Demir Perde’ sınırlardan çekilmiş ve hürriyete kavuşmuşlardı...
Yaşadıkları kirli hatıralardan ders alamadıkları için bir türlü devlet kurmayı başaramadılar...
Oligark şebekelerine, güçlü bürokrat yapılarına ve aile hanedanlıklarına olağanüstü ayrıcalıklı imkânlar tanıyarak meseleyi çözdüklerini sandılar...
Ve demokrasiye bir türlü geçemediler...
*
Merhum Özal, Demirel, Türkeş ve Erbakan’ın dahil bu ülkelere ve yönetimlerine çok şey anlatmalarına rağmen yine de eski alışkanlıklarını sürdürmeye devam ettiler...
Yani, Rusya ile olan askeri, ekonomik ve kültürel bağlarını yönetilebilir bir seviyeye getiremediler...
Demokratik yapıyı güçlendirmek ve halkın gücünü, sevgisini kazanmak yerine sistemlerini kişilerin üzerine inşa ederek kendilerini ‘kahramanlaştırma’ sürecini tercih ettiler...
Asker Akayev, İslam Kerimov, Nursultan Nazarbayev, Saparmurat Türkmenbaşı örnek liderler olmak yerine kendilerini, kahramanlaştırma hikâyelerine kaptırdılar...
Kimi kitap yazdı kimi her yere heykellerini dikti...
*
Moskova’da dahi Lenin ve Stalin’in heykellerinin yıkılışından bir ders çıkartamayanlar, aynı filmin başrol oyuncusu oldular...
Ve bugün kendi heykelleri de yıkılıyor...
Devlet kurmanın ve halkı bir arada huzur içinde yaşatmanın bina, gökdelen, köprü, yol ve barajdan ibaret olduğunu, güçlü ordu ve polis teşkilatı kurarak meseleyi çözdüklerini düşünenler, bu filmin de bir gün biteceğini ve büyük kalabalıkların salonu terk edeceğini anlayamadı...
Oysa büyük kalabalıklar demokrasi, özgürlük ve refah toplumu olmayı arzuluyordu...
Lakin öfkeli kalabalıkların her geçen arttığını da göremiyorlardı...
*
Kazakistan’da bu olayların bir gün yaşanabileceğini tahmin dahi edemediler...
Ve olaylara da bizzat kendilerinin aldıkları kararların zemin hazırladığını da...
Kiril alfabesini ve Rusça’yı resmi bir dil olmaktan çıkartarak aslında Rusya’yı ülkesine gelmesi için bir davetiye gönderdiğini de düşünemediler...
Tıpkı Kuveyt’e giren Saddam’ın ABD’yi Irak’a çağırdığı gibi...
Sokaktaki çocuklara bile sorulsa üçte bir nüfusunun Rus asıllı olduğu bir ülkede, bu kararın ülkeyi daha büyük bir felakete sürükleyeceğini söylerlerdi...
Ne yazık ki kendilerini büyük devlet binalarının içine hapsederek, sokakta kimin ne düşündüğünü okuyamayan halleriyle, kuyuları kazılan bir ülke haline geldiklerini hâlâ da anlayabilmiş değiller...
*
Bundan sonra ne olacak?
Çarşamba günkü yazımızda...
Paylaş