Paylaş
Ve korkuları...
Ya da sevinçleri...
80 öncesi karaborsa günleri yaşanmıştı...
Ve haliyle stokçulukla köşeyi dönerek büyüyen bir sermaye yapısı...
Demir.
Çimento.
Şeker.
Kahve.
Tütün.
Yağ.
Un.
Kömür.
Odun.
Benzin.
Mazot.
Gazyağı.
Tüp.
Ve çay gibi daha nice şeylerin yokluğunu bilen bir nesil...
80 öncesi yokluk günleri yaşanmıştı...
Ve haliyle yokluğun krizini fırsata çevirerek zenginleşen bir kesim...
Elektrik.
Su.
Telefon.
Ve konut gibi daha nice şeylerin yokluğunu bilen bir nesil...
Korkularıyla büyüyen bir neslin hayatında bir kibritin bile ayrı bir yeri vardı...
Kalemin, defterin, kitabın, gazetenin ve bir ayakkabının dahi...
“Yokluğuyla ilgilenmeyenlerin varlığıyla ilgilenme hakkını” her kim kendisinde görüp de kullanmaya kalkıştıysa, kalkışanlara karşı da isyankâr bir duruş sergiliyordu.
Günümüzdeki neslin korkuları arasında yukarıda saydıklarımızın hiçbiri artık bir korku değil.
Aslında, bir ülkenin nereden nereye geldiğinin de, kronolojik kalkınmasının da bir hikâyesidir bu.
Şehirlerin, kasabaların bile yolu, suyu, elektriği yoktu...
Seçimlerde her siyasi parti bu üç şeyi vaat ediyordu...
Bugün öyle bir yerdeyiz ki, havaalanı bile söylense kimilerine bir şey ifade etmiyor.
İngiltere’de cep telefonu kullanan 2 bin 100 kişi üzerinde bir araştırma yapılmış...
Ve en büyük korkularının cep telefonuyla iletişim imkânından yoksun kalma korkusu olduğu ortaya çıkmış...
Aileleri ve arkadaşlarıyla sürekli iletişimde olma arzusu çağın yeni fobisini doğurmuş...
Bu korkunun adı da İngilizce “no mobile phobia”dan kısaltılarak söylenen nomofobi...
Araştırmaya göre...
İki kişiden biri telefonunu asla kapatmıyormuş.
10 kişiden biri de işleri dolayısıyla her zaman ulaşılabilir olmak istiyormuş.
Erkeklerin yüzde 58’i, kadınlarınsa yüzde 48’i, şarjları bittiğinde, kontörleri tükendiğinde, telefonlarını kaybettiklerinde veya kapsama alanı dışına düştüklerinde endişelerinin arttığını söylemiş...
Evet, olağanüstü bir bağımlılığın tarifini, analizini yapmanın zamanı.
Kapsam dışı kalmanın korkusuyla yüzleşmekten kaçanlar kendilerine bile yalan söylemeyi başarabiliyor...
Bir gün ya gerçekten kapsam dışı kalırsak?
Kendimize mi döneriz yoksa kendimizi dahi unutur muyuz?
Herkes kendine sorup cevabını kendine vermeli...
Paylaş