Paylaş
Billur sesli Suriyeli vokalistleriniz olacak; siz izin verirseniz… Etrafınızdaki insanların mail kutuları onlardan gelen şarkı sözleriyle dolu olacak, “Demet Hanım’a ulaştırabilir misiniz?” notlarıyla gönderilmiş…
Çocukluğundan beri sizi izlemiş makyaj sanatçıları size makyaj yapmak için can atacaklar, iş isteyecekler… Belki de bir tanesinin işlerine, Youtube kanalına hayran kalacaksınız ve işe alacaksınız.
Belki bundan sonraki albümlerinizden birinde Arapça bir şarkı söyleyeceksiniz. O kadar çok hayranınız olacak ki bu ülkede; onlara kendi dillerinden ulaşmak isteyeceksiniz.
Bu, hep böyledir Demet Hanım…
Dünyanın her yerinde tarihler boyunca böyle olmuştur.
Azınlık hissettirilenlerin sahneyle, sanatla kurduğu bağ ve bu ‘var olduğunu göstermeye’ duyduğu ihtiyaç her zaman ‘çoğunluk’tan daha güçlüdür.
Ve onlar da var olduklarını göstermenin en orijinal, en takdire şayan yollarını bulacaklardır; tıpkı onlardan önce tarihin önümüze koyduğu binlerce ‘azınlık’ hikayesi gibi…
Siz talep ediyorsunuz, #Dönsünler diyerek bizzat onları muhatap alıyorsunuz konunun başka hiçbir muhatabı yokmuş gibi…
Evet, konu tam olarak bu galiba…
Almayı tercih ettiğiniz muhatap.
Getirenler değil, getirip kaderine terk edenler değil, tehdit unsuru olarak kullananlar değil, ‘Anlaşırsak yardım ederiz’ koşuluyla mevzuya yaklaşan Avrupa Birliği değil…
Bizzat onlar… Onlar dönsünler!
Fakat dönmeyecekler.
Çünkü şu an tam olarak o ‘rahatsız’ olduğunuz Suriyeli, evine nasıl döneceğini bilmiyor, evi bıraktığı yerde mi; ondan da bihaber.
Çok kısa bir araştırma veya birkaç derinlemesine röportaj okursanız, burada kalmanın onların seçimi olmadığını da hemen kavrayabilirsiniz. Burayı hepsi bir ‘durak’ olarak görüyor. Bir süre ‘durduktan’ sonra Avrupa’ya gidebilecekleri ya da evlerine dönebilecekleri bir ‘durak’…
Fakat görünen o ki; buradalar…
Ortadoğu böyle bir yer çünkü… Bir kere gittiyseniz, bir kere gönderildiyseniz dönmek o kadar da kolay olmuyor. Bize yine geçmiş hikayeler bunu söylüyor…
Kalacaklar o yüzden.
Yemeklerini yiyeceksiniz, sofralarına oturacaksınız, birlikte şarkılar söyleyeceksiniz.
Sonra birisi çıkacak, “Sen değil miydin #SuriyelilerEvineDönsün yazan?” diyecek seneler sonra…
Üstelik bu, 1998’deki gibi bir ödül töreninde değil de, bizzat ‘doğrulanmış’ Twitter hesabınızda yaşandığı için “Ben o sırada tuvaletteydim” de diyemeyeceksiniz.
Ve çok gecikmiş bir özür dileyeceksiniz büyük ihtimalle.
Belki de bunun için 14 sene beklemenize gerek yoktur Demet Hanım…
Bugün, tam da bu öfke birileri tarafından çok yanlış yerlere yükseltilirken “Hata ettim, nereye gideceğini bilemedim” demeniz çok daha kıymetli.
Zira siz de çok kıymetlisiniz, siz de bir varoluş hikâyesisiniz.
Bence hiç 14 sene geciktirmeyin, şimdi özür dileyin Demet Hanım.
Paylaş