Paylaş
Amerikan Tıp Derneği 2013’te obeziteyi resmen bir hastalık olarak kabul etti. Ancak geçen 8 yılda obezitenin sebeplerini anlamayla alakalı fazla bir değişiklik olmadı. Birçok insan obeziteyi hâlâ çok fazla kalori tüketmek ve yeteri kadar hareket etmemekten kaynaklanan bir karakter kusuru olarak görüyor. Ancak obezite bu ikisinden çok daha karmaşık.
ABD Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Anketi üzerine yapılmış bir çalışmadan alınan veriler, ABD’deki yetişkinlerin vücut kitle indeksinin 1988 ve 2006 arasında yükselmesine rağmen tüketilen kalori ve harcanan enerjinin değişmediğini gösterdi.
Bununla birlikte, tüketilen kalorinin kalitesi (yüksek glisemik indeksine karşı düşük glisemik indeksi) de toplam miktar kadar önem taşıyor. Nature yayınındaki bir çalışmaya göre, genetik yalnızca, insanların kilosundaki yaklaşık yüzde 2.7’lik farklılığı açıklıyor. Bu da şu demek oluyor: Obeziteyi izah ederken belirtilen en yaygın iki unsur; alınan/verilen kalori ve aile geçmişi, tek başına bu günümüz epidemisini açıklamaya yetmiyor.
KİMYASALLARA DİKKAT
Peki ya obezite epidemisine katkıda bulunan diğer faktörler neler? Bunları bilmek size nasıl yardımcı olabilir?
Harvard Üniversitesi T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi “Doğum öncesi ve çocukluk yıllarının etkileri; çok fazla televizyon izlemek; çok az fiziksel aktivite ve yetersiz uyku; yemek ve fiziksel aktivite ortamımız en büyük etkenlerdir” diyor.
Bu da demek oluyor ki annenizin size hamile kalmadan önce ve hamileyken yedikleri, bebekken ilk yemek deneyimleriniz gibi unsurlar sağlıksızsa bu, vücudunuzu çocukluk ve yetişkinlikte obeziteye hazırlıyor.
Ayrıca açık havada hiç fiziksel aktivite yapmamak obeziteye katkı sağlıyor. Fast-food dükkânlarıyla dolu olup sağlıklı beslenme seçeneği sunmayan yerlerde yaşamanın da etkisi büyük. Bunların üzerine sağlıklı beslenmenin pahalı olduğu düşüncesine (ki bu yanlış bir düşünce) kapılıp yemek yapmaktan da kaçınıyorsanız, kilo problemlerine giden yola daha da yaklaşıyorsunuz...
Bir de ‘obezojen hipotezi’ diye bir şey var. Bu düşünce, çevremizdeki kimyasalların (obezojen) obeziteyi kolaylaştırdığını söylüyor. Peki ya sanıklar kim? Kasa fişleri, plastik, kişisel bakım ürünleri ve gıdalarda olan, hormonları bozan maddeler, cilt ve bağırsak biyomunuzu değiştiren temizlik ürünlerindeki anti-bakteriyeller, gıda ve havada tortu bırakan böcek ilaçlarıyla su ve havada bulunan çeşitli atıklar...
Belli ki obeziteye sebep olan birçok faktör var. Biyolojik, genetik, sosyal, çevresel ve davranışsal... Nasıl ki kalp hastalığını, yaşam tarzı değişiklikleri ve belki de ilaçla önlemeye veya iyileştirmeye çaba gösteriyorsanız, aynısını obezite için de yapabilirsiniz.
5 ADIMLIK BİR PLAN...
1- İlave şeker, şurup ve basit karbonhidrat içeren besinlerle kırmızı ve işlenmiş eti, yumurta sarısını dolabınızdan çıkarın. Tam tahılları ve meyve-sebzelerdeki kompleks karbonhidratları tüketin. Yeni, sağlıklı tarifler deneyin.
2- Günde 10 bin adım atmayı hedefleyin. Oturma sürenizi kısıtlayın. Her 30 dakikada bir esneme hareketleri ve basit spor hareketleri yapmak için ayağa kalkın.
3- Her gece sessiz, karanlık ve serince bir odada, 7-8 saatlik kaliteli bir uyku uyumaya çalışın.
4- Endokrin bozucu kimyasallardan kaçının. Kasa ve ATM fişlerini almayın. Parfümlü ürünlerden uzak durun ve gereksiz yere anti-bakteriyel ürünleri kullanmayın. Gıda saklamak için plastik yerine cam, parşömen kâğıdı gibi alternatifler kullanın. Konserve gıda tüketiminizi azaltmaya çalışın. Alev geciktirici ürün uygulanmış mobilyaları tercih etmeyin.
5- Kilonuzla alakalı doktorunuza danışın. Size iyi gelebilecek direnç egzersizlerini ve hangi ilaçların size yardımcı olabileceğini sorun.
Paylaş