PAZAR günü Kurban Bayramı. Bu, aynı zamanda, yeni bir yılın başlangıcı.
Bu yıl, Kurban Bayramı ile yeni yılı birlikte idrak edeceğiz. Kaç yılda meydana gelebilecek bir buluşma! Biri aşkımızın ve şükrümüzün kurbanı, diğeri ömrümüzün kurbanı. Geride kalan her yıl bizi bir adım daha sona yaklaştırıyor.
Ömrün yoluna bir sarı yaprak daha düşüyor. Ömür kredimizden bir yılı daha kullanmış oluyoruz. Dini günler ve bayramlar ise yaşadığımız dünyevi hayatı mana ikliminde renklendiren çiçekler. Onlar bizim yol ve yön fenerlerimiz. Ömrümüzü o mana ikliminin yeşerttiği vahalarda yürüyerek bereketlendirebiliriz. O nedenle, her iki buluşmayı bu idrak çerçevesinde yapmanın tadına varmalıyız.
* * *
Tabii, bu iki günün çakışması nedeniyle okuyucularımdan bu yönde sorular alıyorum. Bir kısmı Kurban Bayramı ile yılbaşını bir arada kutlamanın tereddütlerini dile getiren sorular: "Bu iki anı birlikte kutlamak bizi günaha sokar mı?" Hemen söylemek gerekir ki, her şeyi kabında ve ölçüsünde, masumiyetine halel getirmeden yaparsak neden sakıncası olsun? Dinimiz bu manada yapılan kutlamalara sınır getirmiş, ancak yasak koymamıştır.
Ayrıca, hemen her Kurban Bayramı’nda kurbanın dini hükmü, bedelinin infak edilmesinin kurban yerine geçip geçmeyeceği, kesim esnasında meydana gelen hoş olmayan görüntüler gibi hususlar tartışılmaktadır. Kimi kurbana "vacip", kimi "sünnet" derken, halkın zihni bir de bu ikilemle bulandırılmaktadır. Kurbanın meşruiyetini hadislerde görüp, Kur’an’da bulamadıklarını söyleyenler de var. Halbuki Kur’an’ın içerisinde bu olayın çözümlendiğini görmek mümkündür.
Tabiatıyla kurban, Hac Suresi’nde yer aldığından bazı bilginler o ayetlerin hacdaki kurban (hedy) ile ilgili olduğunu söylemişlerdir. Oysa ki Hac Suresi 33. Ayet’e kadar hac kurbanıyla ilgili hususları hükme bağladıktan sonra, "Biz her ümmete kurban kesmeyi meşru kıldık ki kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine Allah’ın adını alsınlar" ayetiyle artık genel manada kurbanla ilgili hükümlere geçmektedir. Hemen ardından 36. Ayet’te, "Biz o büyükbaş hayvanları da Allah’ın nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda nice yararlar vardır" denilmesi, bu ayetin hac dışında Kurban Bayramı’nda kesilen kurbanla ilgili olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, Kur’anda da bunun temeli vardır.
Aslında kurban, farklı şekillerde olsa bile Adem’le birlikte başlamıştır. İbrahimi dinlerdeki kurban olayına baktığımızda; kurbanın diğer kutsal kitaplarda da yer aldığını görürüz. Örneğin, Levilerde güvercinin ve domuzun dışında her hayvanın kurban olabileceği açıklanmaktadır. Hıristiyanlıkta da I. Petros ve Marcos kitaplarında da kurbanla ilgili bilgilere rastlamaktayız.
Kurban bedelinin infak edilmesinin kurban yerine geçip geçmeyeceğine gelince; Kur’an’da sadece oruç tutamayacak olanların oruç yerine fidye vermeleri öngörülmüştür. Yani bir ibadete bedel olarak infak sadece burada söz konusudur. Fıkıh kitaplarında kurbanın bayram günlerinde kesilmemesi halinde bedelinin tasadduk edilebileceği yazılıdır. Bu açıdan bakıldığında, bedeli ancak aslı imkánsız olduğunda yerine getirilecek bir durumdur. Dolayısıyla bedelini tasadduk etmek, dinen kurban kesmiş olmak yerine geçmemektedir.
Kesilecek kurbanların, hem kurban sahiplerinin yemesi, hem de sıkıntı içindeki yoksullara gıda ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla dağıtılması 34. Ayet’te şöyle ifade edilir: "Onlar (kesim için) sıraya dizildiklerinde üzerlerine Allah’ın adını anınız, cansız halde yere serildiklerinde ise onlardan hem kendiniz yiyiniz, hem de ihtiyacını gizleyen ve gizlemeyen yoksulları doyurunuz. İşte onları şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik." Şu halde sırf bir emrin şekli olarak yerine getirilmesiyle yetinip, kurban etlerinin heder edilmesi veya dağıtılmayıp sadece kesen tarafından tüketilmesi Kur’an’ın ruhuna uygun bir uygulama değildir.
* * *
Kurban kesimindeki düzensizliklere ve kötü görüntülere son vermek amacıyla, başkanlığım döneminde bir Bakanlar Kurulu kararı ve ona dayalı olarak bir yönetmelik yürürlüğe sokulmuş, böylece buna bir disiplin getirilmiştir. Mekke’de hacılarımızın ise 1984 yılından bu yana İslam Bankası aracılığıyla kurbanları kestirilmekte, kurbanlar yerinde değerlendirilerek yoksul ülkelere gönderilmektedir.
Bayramlar ülkemizde barış ve sevginin güçlendirilmesi, toplumsal dayanışma ve huzurun pekiştirilmesi açısından müstesna zaman dilimleridir. Aziz milletimizin ve İslam áleminin mübarek Kurban Bayramı’nı ve yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum.
SORALIM ÖĞRENELİM
Emlak komisyonculuğundan kazandığım paranın haram olduğunu söylüyorlar. Bu doğru mu?
Nadir TOPRAK
Bir mülkün satışında aracı olan kimsenin alıcı veya satıcıdan, yahut her ikisinden aralarında mutabık kaldıkları ücreti alması caizdir. Aralarında bir ücret belirlememişlerse örfe göre belirlenen ücreti alır.
Her yıl Kurban Bayramı’nı Kuşadası’nda geçiriyorum. Kimileri seferi olduğum için kurban kesmemem gerektiğini söylüyorlar. Doğru mu?
İrfan MAHMUTOĞLU/VAN
Her bayram Kuşadası’na gitmeniz, kurban kesmemek için bir gerekçe sayılamaz. Bulunduğunuz yerde kesebileceğiniz gibi, vekálet vermek suretiyle de kurbanınızı kestirebilirsiniz.
Affedilmeyen günah var mıdır? Kur’an’da geçen "nasuh tövbesi" hakkında bilgi verir misiniz? Ölen kişi için dua etmek fayda sağlar mı?
Elif T.
Yüce Allah kendisine şirki, yani kendisine ortak koşmayı bağışlamaz. Bunun dışında bütün günahları bağışlayacağını Kur’an-ı Kerim’de haber vermiştir. Nasuh tövbesi, içten ve samimi bir pişmanlıkla yapılacak tövbedir. Nasuh tövbesinde şunlar bir arada bulunmalıdır: Geçmiş günahlara pişmanlık, farzları yerine getirme, haksız kazançları geri verme, hak sahipleriyle helalleşme, bir daha günahlara dönmemeye kesin karar verme. Nitekim, Kur’an-ı Kerim’de "Ey iman edenler! Allah’a nasuh bir tövbeyle tövbe edin" buyurulmuştur. Dirilerin duası ölülere fayda sağlar. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, "Rabbim! Beni, anne ve babamı ve müminleri kıyamet günü bağışla" şeklinde dua etmek tavsiye edilmiştir. Bir hadiste de "Dua, ölünün azabını kaldırır veya hafifletir" buyurulmaktadır. İslam bilginleri bu görüşü benimsemişlerdir.