HAZRETİ Adem’le başlayan peygamberler geleneği Hz. Muhammed’in (A.S.) gönderilmesiyle son bulmuştur.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de İslam dinini en son ve en mükemmel din, Hz. Peygamber’i de bütün álemlere rahmet, müjdeci ve uyarıcı olarak tanıtmaktadır. İslam son din, Hz. Peygamber de bütün álemlerin elçisi olunca, İslam’ın evrensel olması gerektiği, yani hükümlerinin dünyanın bütün bölgelerinde yaşayan insanları ve kıyamete kadar geçecek tüm zamanları ihata etmesi sonucu ortaya çıkar.
İslam dininden başka, bu nitelikte olan bir din yoktur. Örneğin; Tevrat’ta Yahudiliğin evrensel olduğuna dair bir kayıt mevcut değildir. Aksine, Yahudiliğin tamamıyla İsrailoğullarına mahsus bir din olduğu geçmektedir.
Hıristiyanlığa gelince; Hz. İsa kendisinden önceki peygamberler gibi o da belli bir kavme gönderilmiş ve kendisinden sonra gelecek peygamberi müjdelemiştir. Bu peygamber Hz. Muhammed’dir.
* * *
Maide Suresi’ndeki, "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslamiyet’i seçtim" ayetinde de ifade edildiği gibi din tamamlanmıştır. Ona ilaveler yapmak, mevcut hükümleri başkalarıyla değiştirmek, onun kemali ile bağdaşmaz.
İslam’ın evrensel oluşunun zaman ve mekán olmak üzere iki farklı boyutu vardır. Zaman boyutunun anlamı, İslam’ın belli bir zamana ait olmayıp bütün çağları kucaklayacak hüküm ve prensiplere sahip oluşudur. Ana hatlarıyla ifade edecek olursak, İslam’ın getirdiği hükümler, insanı yüce Yaratıcı ile ilişkiye sevk etmekte, bu ilişkinin çerçevesini oluşturan inançlar, öğretiler, değer yargıları, davranış kuralları, ibadet biçimlerini göstermektedir. Bu hükümlerin tamamı bir bütünlük içinde birbirine sıkı sıkıya bağlı bulunmaktadır.
Yüce Allah, koyduğu hükümleri, milletlere ve ádetlere göre değişmeyen ve aklın anlayabileceği illetlere bağlamıştır. Değişik asırlarda yaşayan İslam bilginleri, bu illetleri esas alarak, Kur’an’ın veya sahih sünnetin hüküm koymadığı alanlarda, bu ortak illetleri esas alarak hükümler koymuşlardır. Doğruluk, temizlik, öldürmemek, çalmamak, haksızlık etmemek, yalan yere şahitlik yapmamak, adaleti ayakta tutmak gibi hükümler, İslam’ın zamana bağlı olarak değişmeyecek olan evrensel hükümlerinden bazılarıdır.
İslam’ın evrenselliğinin mekán boyutuna gelince; bunun anlamı, bu dinin bütün dünyayı ve bütün insanlığı ihata etmesidir. İslam bütün insanlığı bir bütün olarak telakki etmektedir. Yüce Allah bütün insanlığın yaratıcısı ve álemlerin yegáne rabbi olması sebebiyle, onun gönderdiği son ilahi din İslam da, elbette bütün insanlığın dini olacaktır.
Bu konuda en dikkati çeken husus, İslam’ın bütün zaman ve mekánların ihtiyaçlarına çözümler üretebilecek metodolojik zenginliğe sahip olmasıdır. İslam metodolojisinde, ortaya çıkan yeni hadiseler karşısında Kitap ve sahih sünnette yer alan evrensel ilkelerin yanı sıra, kıyas ve icma (consensus) yöntemine başvurulmakta, kamu yararı ve İslam ilkelerine ters düşmeyen örfi uygulamalardan yararlanılmaktadır.
* * *
İslam bilginleri, ana kaynaklardaki temel kriterlere bağlı kalmak şartıyla, bu hedeflere götüren araç hükümler ile ayet ve hadislerde açıkça zikredilmeyen, yorum ve içtihada dayalı hükümleri sürekli yorumlayarak her devirde hayatın ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmışlardır. Nitekim İslam bilginlerinin içtihat faaliyetleri sonucunda, muazzam bir İslam kültür ve medeniyeti oluşmuştur.
Değişim olgusuna toptancı bir ret veya kabul anlayışıyla yaklaşmayan İslam’ın temel kaynaklarında yer alan temel ve sabit hükümleri, İslam toplumunu belli bir ahlaki çizgide tutmayı ve dejenerasyonu önlemeyi hedefler.
Her devrin ihtiyaçlarına çözüm üretebilecek yöntemden mahrum olan bir dinin evrenselliğinden bahsedilemez.
Merhum Ferit Kam der ki: "Bütün icat edilmiş aletler dünyada önceden vardı. Ama hazır halde değildi. Bir akıl onu bulup ortaya çıkardı. Aynı şekilde her şey Kur’an’da vardır. Ama hazır halde değildir. İçtihatla ortaya çıkarılması gerekir."
SORALIM ÖĞRENELİM
Domuz eti birçok ayette yasaklanmıştır. Acaba bu et çöl ikliminde çabuk bozulduğundan dolayı hastalıklara yol açmaması için mi yasaklandı? Bugün için domuz etinin sağlık açısından doğuracağı bir sakınca olmadığına göre bunu nasıl izah ediyorsunuz?
Şaban AYDINLI
Domuz etinin yasaklanmasının illetini hayvanın kendi pisliğini yemesi, bünyesinde trişin ve tenya olmak üzere birçok öldürücü mikrobu barındırması, pis görünüşlü olması gibi gerekçelerle açıklayan görüşler vardır. Ancak bunların hiçbiri tutarlı bir gerekçe değildir. İslam’da haramların asıl illetinin taabbudi (akıl yürütmeden kabullenmek) olduğu, bu konularda tevillere yer olmadığı kabul edilmiştir. Bu itibarla tıbbi kontrolden geçirilerek domuz etinin helalliğine hükmetmek dinimizce caiz görülmemiştir.
Hrant Dink’in öldürülmesi sırasında toplulukça söylenen "Hepimiz Ermeni’yiz" sloganı dini açıdan bu insanlar için bir tehlike oluşturur mu? Onları dinden çıkarır mı?
Uğur/BOLU
Bir Ermeni vatandaşımızın katledilmesi olayı üzerine bir kısım insanların "Hepimiz Ermeni’yiz" şeklinde slogan atmalarının, bu cinayete karşı bir tepkinin ifadesi olarak seslendirildiği kanaatindeyim. Niyet bu olduğuna göre, bu sloganın dini açıdan insanları sorumluluk altına sokacak bir tarafı olduğunu düşünmüyorum.
Çocukların sünnet olması Musevilikte de var, bu konuda ne dersiniz?
Muzaffer İŞGÖRÜR
Sünnet olmak, İbrahim Peygamber’den gelen bir gelenektir. Bu uygulamanın Musevilerle Müslümanlarda da olması pek tabiidir. Çünkü, İbrahim Peygamber, hem Musevilerin, hem de Hıristiyanların ve Müslümanların saygı duyduğu ve milletine mensubiyetle iftihar ettiği bir peygamberdir. İlahi dinlerde ortak noktalar çoktur. Bu da onlardan birisidir.