Paylaş
Roberto Baggio, 1994 Dünya Kupası finalinde kaçırdığı penaltıyı hâlâ ara ara rüyasında görüyormuş. “Her seferinde gol oluyor” diyor. Ben de dönem dönem rüyalarımda ve baktığım başka yerlerde, mesela aktüel Dünya Kupası’nda eski kupaları görüyorum. Bunun mevsimini, lokasyonunu, parayı basarsan her şey ayarlanır halini ve futbol kalitesini pek beğenmedim açıkçası, onun da etkisi vardır muhtemelen.
Bir yandan göz ucuyla oynanan maçlara bakarken aslında aklımdan geçen güzel Dünya Kupası anlarıysa şöyle:
* Bir kere benim ilk Dünya Kupası deneyimim Meksika 1986. Dolayısıyla hem ‘Tanrı’nın Eli’ni hem de sonrasında Maradona’nın bütün İngiltere’yi geçip attığı golü gördüm. Bunu tek yazarım listeme. Bundan sonraki Dünya Kupalarında bundan daha anlamlı bir şey olmadı. Hele şimdi VAR var antin kuntin; spekülasyon, hakemin takım yakması falan hiç olmuyor!
* Suudi Arabistan’ın Arjantin’i yenmesi haliyle mevzu oldu ama özel sempatime sahip bu kardeşlerimizin açılış maçlarında renkli yenilgiler almak gibi bir huyu da vardır. İtalya 1990’daki ilk maçnda 10 kişi kalan Kamerun’a Omam Bıyık’ın golüyle yenilmişti. O turnuvada Kamerun’dan, yaşlı kurt tanımının hakkını yaşıyla da kurtluğuyla da ferah ferah veren Roger Milla’dan ve Omam Bıyık ile Kana Bıyık’ın kardeş olma ihtimalinden çok hoşlanmıştık. Bıyık zaten çocuk kısmı olarak bizi ayrıca eğlendirmişti. Üstelik Kamerun, Suudiler gibi bir Arjantin yenip yatmadı, çeyrek finale kadar gitti o ivmeyle.
* İtalya 1990’da bir İrlanda olayı vardır. ‘Luck of the Irish’ derler... Tarihinde ilk kez Dünya Kupası’na giden İrlanda; Hollanda, İngiltere ve Mısır ile aynı gruba düştü. Üç maçını da berabere bitirerek gruptan üç puanla çıktı. Sıradaki turda devler yerine Romanya ile eşleşerek şansını sürdürdü. O maçı ve uzatmaları da berabere bitirdi. Penaltılarda beşinci penaltıya kafa kafaya geldiler. O dönem Samsunspor forması giyen Timofte kaçırdı. Hayatında hiç penaltı atmamış savunma oyuncusu David O’Leary son penaltıyı kullanıp golü yaptı (insan bazen bu kadar detayı da niye hatırlıyorum diye hayıflanıyor ama o ayrı).
* Fransa takımlarından genel olarak hoşlanmam. Ama 1998’de Laurent Blanc’ın Paraguay ağlarına gönderdiği ilk altın golü de, 2006’da Zidane’ın Materazzi’nin suratına gönderdiği ilk altın kafayı da iyi anarım. Materazzi de anabacı karıştırmasaymış neticede.
“ Fransa 98’deki Arjantin-İngiltere maçı da hafızamda ‘full HD’ 90 dakika yer kaplayan bir müsabaka.”
7-1’lik yenilgi, Ronaldo’nun saçı...
*1998’de ilk 20 dakikada üç gol çıkaran ve bu gollerden biri de Michael Owen’ın ustalık dönemi eseri olan Arjantin-İngiltere maçı da hafızamda ‘full HD’ 90 dakika yer kaplayan bir müsabaka. Beckham’ın kırmızı kart görüp İngiltere’nin altın çocuğu olma statüsünü kaybetmesine de sahne olmuştu. Arjantin penaltılarla turu geçti.
* Daha unutamayacağımız tonla enstantane var. Brezilya’nın 2014’te Almanya’dan aldığı 7-1’lik yenilgi, Ronaldo’nun 2002’deki saç modeli, Hasan Şaş’ın Brezilya’ya attığı gol, ‘adı anılmaması gereken kişi’nin en erken golü, Oleg Salenko’nun bir maçta beş gol attıktan sonra kendini Cem Uzan’ın İstanbulspor’unda bulması gibi gibi... Bu şimdi izlediğimiz de bir kupa tabii sonuçta ama tam da böyle değil sanki, bunu kabul edelim.
Paylaş