Paylaş
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır demek bir şey; martta kardan yollar kapanır, şehirlerarası yolculuğa çıkmaya kalkarsan sefil olursun demek başka bir şey. Hele hele nisanda da kar beklentisi var derseniz, o bambaşka bir şey.
Evet, anlayacağınız üzere hava koşullarından şikâyetçiyim. Çünkü uzun yola çıkmam gerekiyordu, gerekti ve hâlâ da gerekiyor.
Ayın başında gerekiyordu. Düzenli olarak erteledim. Çünkü ‘87 kışı geliyor’, hatta ‘87 ne kelime, onu mumla aratacak bir ortam geliyor’ gibi haberler okumakla meşguldüm. Bir tur erteledim. Bir tur daha erteledim. Ama bir noktada da gitmem gerekti.
Martın sonuna merdiven dayadık yahu, kar yağsa da bütün otoyolları kapatacak kadar yağmaz herhalde dedim. Kafamı kaldırıp tahterevalli gibi iki çıkıp bir inen benzin fiyatlarına baktım. Seri çıkışlardan sonra nefes almak için iki turdur aşağı sallanıyordu. Bunu bir alım fırsatı olarak gördüm. Depoyu doldurdum.
Havaya baktım, ara ara kar yağıyordu ama yollar açık gibiydi. Bunu da bir yola çıkış fırsatı olarak gördüm. Çıktım. Yoldaki tespitlerimi aktarıyorum.
Benzin konusu sıkıntı. İnsanın gözü sürekli çentiklerde. ‘100 km’de kaç litre yakıyorum’u kontrol edip duruyorum. Onu son dakika litre fiyatına vuruyorum. Böylece aldığım her kilometrenin bana kaça patladığını hesaplıyorum. Hiç iç açıcı bir aktivite değil ama sudoku çözmek gibi zihinsel bir faaliyet olarak düşünüp bardağın dolu tarafına bakabiliriz. Demansı önler belki.
Yollarda kar, yağmur, buz dinlemeden uçan kaçan kardeşlerimiz var. Önce herhalde pahalı arabalarının yol tutuşlarına güveniyorlar, ek olarak da kar lastikleri var muhtemelen diye düşündüm. Yanlış düşünmüşüm, bir bildikleri yokmuş. Çarpıp duruyorlar. Yol boyu seri kazalarla karşılaştım. Biraz gidiyorsun, sonra kaza yüzünden yol kapanmış oluyor, bir saat duruyorsun.
Arkadan gelen dev!
“Yola çıkmadan ya da yoldayken Karayolları’nı arayıp yol durumunu sorun” diyorlar. Sorduk, anlamlı değil.
“Şu anda açık” diyorlar. Ama şu anda dedikleri tam olarak o an. Siz o mevkiye yarım saat-40 dakika sonra gelince kapalı bulabiliyorsunuz. Araçla değil, ışınlanmayla seyahat ediyorsanız işe yarayabilir.
Kar, kamyonları ve otobüsleri deli bozmuş. Bunlar zaten normal havalarda da bozuk ama olumsuz hava koşullarında daha da bir deliriyorlar galiba. Steven Spielberg’ün ‘Duel’ filmini bilen bilir. Tam öyle bir hava. Sürekli dikiz aynasında arkadan yaldır yaldır gelen bir dev görüyorsunuz. İyi bir duygu değil. Sonra vay efendim, niye kaza oluyor.
Aynı telefon yönlendirmelerine inanmamak gerektiği gibi sözlü yönlendirmelere de inanmamak gerekiyor. Mesela beni Bolu Tüneli kapalı ama dağ açık diye o tarafa yönlendirdiler. Allah’tan daha yolun başında“Buranın açık olma ihtimali sıfır” diyerek dönmeyi akıl ettim. Yoksa işim gücüm yokmuş gibi bir de dağda mahsur kalma keyfi yaşayacaktım.
Neyse yolu bitiremedim ben. Döndüm, ilk önüme çıkan ilimizde yattım. Benzin orada İstanbul’dan bir tık ucuzdu, aldım. Biraz da poşete doldurup İstanbul’a getirsem bu yolculuk denemesinin yarattığı maddi ve manevi külfete değebilirdi belki.
Bundan sonra kar konusu tamamen kapanmadan şuradan şuraya gitmem. Haziransa haziran, temmuzsa temmuz.
Paylaş