Paylaş
Al Pacino’nun ‘Şeytanın Avukatı’nda malum tiradı vardır ya hani: “Bak ama dokunma. Dokun ama tatma. Tat ama sakın yutma!” ‘Hafta sonu sokağa çıkma yasağı’ denince benim aklıma gelen şeylerden biri bu. Birbiriyle yer yer çelişen, yer yer de duruma göre tuhaf esneklikler gösteren kurallar silsilesi. Kısıtlamanın aklıma getirdiği diğer şeyleriyse şöyle anahtar kelimeleriyle aktarayım...
Poşet: Kısıtlamanın olmazsa olmazı. Malum sokak yasak ama market serbest. Elinizde bir market poşeti varsa pekâlâ markete gidiyor veya marketten dönüyor olabilirsiniz. Hal böyle olunca poşeti kapan kendini sokağa atıyor. Bir poşete birkaç mandalina, bir de ekmek atarsanız (illa marketten almanıza gerek yok, evden de doldurabilirsiniz) Kadıköy’den Bostancı’ya kadar yürüseniz bile sorun olmuyor.
Köpek: Hollanda’da kırk yılın başı iki sokağa çıkma yasağı gelince ortalık birbirine girdi, malum. Yasaktan kaçmak için köpek kiralama gibi ilginç bir yöntem devreye girmiş. Ancak ben bizim bu taraflar için uyarayım: Köpek her ne kadar evden çıkabilme yetkisi verse de asla ve asla bir market poşeti yerine geçmiyor. Mesela köpekle sokakta ileri geri yürümeyeyim, şu 500 metre aşağıdaki parka ineyim derseniz, polis gelip “Yalnız köpekleri kapımızın önünde gezdiriyoruz” diye kovalıyor. Siz kovalanırken elinde ekmekli poşetle yürüyüş yapan teyzeler de yanınızdan akıp gidiyor. Ayrıca iki kişi bir büyük poşetle istediğiniz yere gidebiliyorsunuz ama ‘iki kişi-tek köpek’ işlemiyor. “Niye bu köpeği iki kişi gezdiriyor” diyorlar.
İzin kâğıdı: Bu belge çok iyi. ‘Arabayla gezebilir’ mealine geliyor ve isminin korkutuculuğunun tersine gayet kolay edinilebiliyor. Kimle konuşsam izin belgesi var.
Park-bahçe: Pandeminin başından beri ilk kapanan yerler oluyor her seferinde. Bu da beni feci geriyor. O yüzden ne zaman kısıtlama lafını duysam “Aman önce parkı kapatsınlar ha, açık falan unutulmasın maazallah” demeden edemiyorum. Misal başta da dediğim gibi elinize poşeti aldınız ya da gerçekten markete gittiniz, dönerken de bir kahve alıp yol kenarındaki banka oturdunuz, sorun yok. Gidip parktaki banka oturdunuz, yok o olmaz. Açık alanlara erişimi engelleyerek yapılan önlem alma işini hiçbir şekilde kavrayamadım. Kavrayan varsa bana e-posta atsın.
Bira: Malum kısıtlamanın bir ayağı da alkollü içki satışı. Bu ilk başladığında haftalık market işini çözerken ‘İki-üç de bira alayım, madem yasakmış’ dedimdi. Sonra alışkanlık oldu, her hafta alıyorum. Ama tüketimi öyle bir alışkanlık olmadı. Zaten soğuk havalarda, alkollü-alkolsüz fark etmez, soğuk içecek tüketen bir kişi de değilim. Evde tonla bira birikti. Artık ya eşe dosta ev hediyesi olarak götüreceğim ya da bahar gibi yatırım aracı niyetine satarım, bilemiyorum. En azından şu alkollü içki satışı yasağı kalksa da ben de inadımdan almaktan kurtulsam diye dua ediyorum.
Paylaş