Paylaş
Fark ettim ki bir süredir sizinle sadece ‘şuna gıcık oldum, buna sinir yaptım’ gibi anılarımı paylaşıyorum. Böyle yapmayayım, biraz da güzel şeylerden konuşalım istedim. Olmadı. Anladım ki daha pozitif bir anlatı hedefini tutturmak için değil hava almaya, bakkala bile mümkün mertebe çıkmamam lazım. Çıktıkça birilerine kuruluyorum. Buyurun bu hafta kurulduklarım sıralı tam liste.
Geçen hafta sonu sokaktan gelin alınacak diye 1.5 saat aralıksız davul vuranlar. Bütün geleneklerimizi evinde hastası olan var, bebeği olan var falan demeden yaşatmak zorunda mıyız? Bu ‘Biz bu akşam kavuşacağız’ davullarını düğün salonunda gümbürdetsek olmuyor mu? Şimdi ben malımı da biliyorum, gelip “Arkadaşlar Allah bir yastıkta kocatsın da bir noktada bitecek mi davul olayı, ev inliyor da üzerinize afiyet” desem hırs yapıp bu sefer inadına inadına daha gür vurmaya çalışacaksınız. Bizde bazı işler böyledir, adama “Şunu yapmasan mı?” dersen konuyu kişilik haklarına saldırı olarak alıp daha bir coşkuyla yapmaya başlar.
Hiçbirinizi unutmadım
Çöp kutusunun yanındaki yavru kediyi eline alıp uzun uzun mıncıran, hayvanın bariz biçimde korktuğunu ve rahatsızlandığını görmeyi beceremeyen, yetmezmiş gibi uyarılara rağmen elinde dolaştırıp dolaştırıp 300 metre öteye alakasız bir yere bırakan ergen arkadaşlar, size de büyük ayar oluyorum. Ellemeyin abisi kendi halinde takılan hayvanı. Çok seviyorsanız ihtiyaç sahibi tonla hayvan var, alır birini evinize bakarsınız. Garibanı yaşam alanından uzağa naklederek başına dert açıyorsunuz.
“Maskeni takar mısın?” dediğimde burnunun altına takan, “Tam mı taksan onu” deyince de türlü afra tafra yapan taksici kardeşim... Sizi bize parayla mı veriyorlar ya? Her 10 yolculuktan sekizinde taksinize bindiğimize pişman olmak zorunda mıyız? “Burnum benim kırmızı çizgim, örtmem” kafasıyla ne elde etmeyi umuyorsun?
Bitmedi. Kıymetli spor salonları... Pandemi nedeniyle grup derslerinizi açık havaya, parklara taşımışsınız, pek güzel. Yalnız, o alanlar sizin tapulu mülkünüz mü? İşgaliye mi verdiniz? Alanı kendince bayrakla, şunla bunla çeviren, orada oturmak isteyene “Yalnız burada ders var” diyen... Kardak Krizi’nde “O bayrak inecek, o asker gidecek” diyen Tansu Çiller vurgusuyla “O bayrak inecek, o matlar gidecek” diye çemkirmiyorsak ‘spor memlekette az yapılıyor, az toleranslı olalım bari’ dediğimizden...
10 metre açığından geçen köpeğe “Burada insanlar geziyor yalnız” diye sorun çıkaran ama başka hiçbir şeye ses çıkarmayanlar, bisikletini özel tasarım dağ bisikleti parkurunda yarışa katılmış gibi kullanıp “Etrafta çocuklar ve hayvanlar var, az sakin” deyince ağzını eğe eğe cevap yetiştirmeye kalkanlar, elektrikli veya elektriksiz ama her şekilde yol yordam yoksunu scooter’lar...
Bu hafta hepinizi gördüm ve hiçbirinizi unutmadım. Lakin gelin görün ki yerim dar... Sokaktan da kendinizden de tiksindirdiniz, o kadarını söyleyebilirim.
Paylaş