Paylaş
İstanbul’un seslerini kayıt altına alıp derleyen soundsslike.com çok sevdiğim bir proje. Kentin çeşitli bölgelerinden günlük hayatın çeşitli seslerini dinleyebiliyorsunuz. Siteyi kurcalamaya başladığımdan beri bizim sokağın seslerini de daha bir dikkatli dinler oldum.
Ses kaydı almadım ama yazı kaydı olarak şöyle bir özet geçebilirim...
Bir kere en yaygın sesimiz açık ara motosiklet sesi. Bu çok yönlü bir ses. Bir normal, düz geçen motosiklet sesi var. Bizim sokağa kestirme olsun diye ters yönden girmek çok yaygın bir alışkanlık... Öyle girip hızlıca çıkayım derken yokuşun köşesinde düşme sesi var. Bu durum, geçen günkü dolu gibi hava olaylarında, virajdaki mazgalın da ıslanıp iyice kayganlaşmasıyla zirve yapıyor. Camdan “Geçmiş olsun, iyi misin?” diye seslenmeye epey vakit ayırdığımız oluyor...
Ayrıca ters yönden gelen motorla düz yönden ama yine de hızlı gelen motorun ani karşılaşmasından kaynaklanan tartışmalar, küfürleşmeler oluyor. Bu da çok duyduğum seslerden.
Haftanın belli geceleri keyfi yerinde bir şekilde ‘10’uncu Yıl Marşı’ söyleyerek geçen abi var. Favori seslerimden kendisi. Bazen de hükümete yönelik eleştirilerini kendi kendine seslendirerek geçiyor. Sorun etmiyoruz, içine atacağına bizim sokağa atsın. Bütün büyük hastalıklar içine atmaktan çıkıyor sonuçta.
Karşı binamızın pencereleri bir performans alanına açılıyor. Oradan kaynaklı sesler var. Folklor gösterisi falan olduğu zamanlarda bütün gün evin içinde oynanıyormuş gibi oluyor, o iyi değil. Ama n’apacaksın folklor da bizim sokağın bir rengi sonuçta!
İnşaat sesi tabii ki şehrin pek çok yerinde olduğu gibi olmazsa olmaz... Sürekli duyuyorum. Resmen yaşadığımızı hissettiren bir ses. İnşaat sesi kesilirse öldüm herhalde, o yüzden duyamıyorum diye huylanmaya başlarım.
Şarkı söyleyen hippiyi kovacak değilim
Bunlar genelde duyduklarım. ‘Tam şu anda ne duyuyorsun?’ derseniz, köşedeki duvara oturmuş gitar çalan hippi çocuğun şarkısını duyuyorum. Orada müzik yapma kararını verme anını da gördüm, tam o sırada camdan bakıyordum. Geçerken durdu, önce sokaktaki en süpersonik şey olan kocaman incir ağacına baktı, sonra duvardaki graffitilere bir göz gezdirdi. Gördüğü sokak hoşuna gitmiş olacak ki duvara oturup gitarını çıkardı ve söylemeye başladı. İnanılmaz derecede kötü çalıp söylüyor bu arada. Ama sokağımızı beğenip de bir şarkı söylemek isteyen hippiyi kovalayacak kadar kalbimiz kurumadı daha hamdolsun! Hem dediğim gibi bütün gün tulum dinlediğim zamanlar oluyor benim. Akorsuz gitar vız gelir tırıs gider.
Espritüel çocukları çok duyuyorum. Dikkatimi çocuk bireyler daha çok çekiyor galiba. Genelde söyleyecek daha ilginç şeyleri oluyor, ondan olabilir. Misal dolu yağdığı gün şöyle bir ses geldi sokaktan:
– Baba bir şey diyeceğim.
– De oğlum.
– Biz acaba eve gidelim derken yağmur ormanlarına gitmiş olabilir miyiz? Baksana şu hale...
Tavşan bireye bak, gel de takdir etme. Yağmur ormanlarını öğrenmiş, uygun yerini bulup şakasını yapıyor.
Bütün bunların dışında bir de sokaktan gelen her sese havlayan ve dinleme seansımı bozan bir köpek var, onu çok duyuyorum. Aaa dur bir dakka, benim
köpekmiş o!
Paylaş