Paylaş
Moda’da mimarı Zeki Sayar olan Batum Apartmanı var. Malum kentsel dönüşüyoruz ya...
Yıkılacakmış. Yerine, semti parselleyen iki inşaat firmasından birinin şablon binalarından yapılacak muhtemelen. Bir ay önce başka bir stil sahibi bina da aynı yola kurban olmuştu. Ondan önce bir başkası, bir başkası. Hatta 1800’lerin sonunda kilise lojmanı olarak yapılan başka bir güzel binanın da yıkılması gündemde. Zamanında koruma kararı çıkartılmamış. Şimdi mal sahiplerinin bir kısmı müteahhit bize fazladan bir daire verecek diye yıktıracak.
Batum Apartmanı daha önce de sosyal medyada paylaşıldı. Altına çok bilenler kulübü üyeleri gelip “Yeaa bir numarası yok zaten, dümdüz bina” falan yazdılar. ‘Benim estetik anlayışım çok süpersonik’ bakış açısıyla takılan insanların ortasında canın neyi, ne zaman isterse yıkarsın tabii. Zamanında AKM yıkılırken de kapısından bir kere bile girmemiş, binayla hiçbir ilişki kurmamış, Cumhuriyet dönemi mimarisinin de genel olarak çirkin olduğuna hükmetmiş vatandaşlarımız “Zaten çirkindi yeaaa” buyurmuşlardı. Bu bir vatandaş varyantı. Ben pek o kasa değilim.
Bir de bir şeylere başta ayar olup sonra mermer görünce “Aslında fena olmamış” diyen vatandaşlarımız var. Tarihi Karaköy Yolcu Salonu’nun ‘yanlışlıkla’ yıkılmasıyla sonuçlanan malum projede bunlardan çok görmüştük. Silüeti sefil etmiş, doku olarak her yeri kaplayan AVM dokusuna bürünmüş; adam bakıp mermeri gördü ya, “Aslında o kadar da kötü değil” diyor. Bunları ortalama bir banyoya sok, onu da beğenirler. Fayansı, mermeri varsa tamamdır. Antrasit favori renkleridir. Ben bu kasa da değilim.
Bütün bu sebeplerden dolayı yeni AKM’yi eskiyle alakasız bir şey olarak kafamda kodlamıştım ve gitmemek, görmemek için kırk dereden su getiriyordum. Ama artık bir noktadan sonra kaçarım kalmadı. Kentte büyük sahne yok. Güzel prodüksiyon da konmuş. Atladım, gittim.
Salon kısmı okey. Bir de dediğim gibi koca şehirde anlamlı sahne olmadığı için salon görmeye hasret kalmışız. Olmamış olsa da rakibi olmadığı için olmuş sayacaktık. Zaten yıktığınız da okey’di.
İşin kalan kısmı bana göre yine AVM spor. Salon var mı var, bina var mı var, ne yok dersen eskisinde olan ruh yok. Bir de onun yıllardan taşıyarak geldiği tarih yok. Ha bir de tuvalet yok. Var da az var.
İçeride de kuyruk var. Yani işin aslı binaya bakıp bakıp biraz gıcıklandım. Ama dediğim gibi bu hususta ne kadar objektif olduğum biraz şaibeli.
Karanlığın sebebi var
Salonun içinde de gıcıklandım. O kısımda gayet objektif ve haklıyım. Temsilin başında ve her perde arasında “Telefonlarınızı kapatın, lütfen çekim yapmayın” denmesine rağmen video ve fotoğraf çekmeyenlerin sayısı çekenlerden neredeyse aza düşecek. Şimdi konserde, bilmem ne’de okey de, tiyatro, bale, sinema gibi gösterilerin karanlık olmasının bir sebebi var, malum. O karanlık ortamda hepiniz cayır cayır telefon ışığı bastığınız zaman göz sahneden ziyade sizin ışığınıza kayıyor necip milletimiz.
Necip milletimiz dedim ama izleyiciler arasında ciddi miktarda Rus komşumuz da vardı. Onlar da video çekme konusunda bizimkilerden geri kalmadılar. İnsanların bir deneyimi yaşamak yerine sosyal medyaya ne malzeme edinir de ‘oradaydım’ mesajını veririm çabası bana biraz enteresan geliyor. Bir şey bana enteresan geliyor diye yapılmayacak denemez tabii. Ama insan gibi bir şey izlemeye geleni bencilliğimle rahatsız etmeye hakkım yok diye yapılmayabilir pekâlâ.
Lakin neticede bu benim kaybedeceğim bir savaş, onun da farkındayım. Daha fazla yer antrasit mermer, Fransız balkon ve telefon ışığı olacak. Bana anca söylenmesi kalır. Temsilin kendisi aşırı güzeldi bu arada.
Paylaş