Paylaş
Bir göçmenin ABD vatandaşı olması ise, bu ülkenin “Göçmen Bürosu” tarafından düzenlenen sınavı geçmesine bağlıdır. Yakın geçmişe kadar bu sınavda Amerikan Anayasası’na ilişkin, göreceli kolay sorular sorulurdu.
Örneğin bu Anayasa’ya göre ancak Amerika’da doğanlar başkan olabilir.
Sicilyalı bir terzi Amerikan vatandaşı olmak için bu sınava girdiğinde kendisine “Bu ülkeye Başkan olmayı düşünüyor musunuz” diye dolambaçlı bir soru sormuşlar.
Sicilyalı bunu bir teklif olarak kabul etmiş ve hemen cevabını vermiş:
-Teşekkür ederim ama ben burada da terzilik yapmaya devam edeceğim.
ABD içe dönüyor
El Kaide’nin Amerika’yı hedef alan 11 Eylül 2001 terörist saldırısı ertesinde, bu ülke dış dünyaya kapanmaya başladı. Dış dünyadaki tüm gelişmeleri ve bireyleri kendi güvenliğine tehdit oluşturup oluşturmadıkları açısından değerlendirirken, sade göçmen olmayı değil, bu ülkeye turist olarak gelmeyi bile çok zorlaştırdı.
Hafta sonunda “İnternational Herald Tribune”da Julia Preston imzalı bir haber vardı. Buna göre ABD Göçmen Bürosu, vatandaşlık sınavını daha da zorlaştırmak için 100 tane yeni soru eklemiş. Eski sınava giren eğitimsiz göçmenler bile biraz çalışarak başarılı olabiliyorlarmış. Bu yeni sorular ile, yüksek eğitimlilerin bile sınavda zorlanacakları ileri sürülüyormuş. Örneğin “Nancy Pelosi kimdir” benzeri siyasi aktüalite soruları bile varmış yeni sorular listesinde.
Bu haberi okurken ve internette “iht.com/amerikas” sitesinde yer alan sorularla kendimi sınarken, benzeri bir sınavın Türk vatandaşı olmak isteyen yabancılar için düzenlense, neler sorulması gerektiğini de düşündüm.
Aynı tür bir sınav zaten “vatandaş” olan Amerikalılar veya Türkler için düzenlense, sonuç ne olur kestirilemez.
Vatandaşlık sınavı
Geçenlerde Posta’nın Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Ababay, “youtube”dan, Türk vatandaşları ile yapılan “sokak röportajları”nı izletti bana. Mesela bir muhabir yolda karşısına çıkanlara “Mısır’daki piramitlerin Türkiye’den kaçırıldığı ortaya çıktı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye soruyordu. Görüş açıklayanlardan bir bölümü, gümrüklerimizin zayıflığını eleştiriyor, bazıları piramitlerin Mısır’dan geri alınması için diplomatik girişimler başlatılmasını öneriyordu.
Büyük çoğunluk ise, tarihimize sahip çıkmadığımızın kaçırılan piramitlerle bir kez daha kanıtlandığını söylerken, “yabancılar”a duydukları öfkeyi de bu vesile ile seslendiriyorlardı.
Tabii ki bu çok aşırı bir örnek.
Ama en eğitimli kişilerin bile çeşitli olayları komplo teorileri çerçevesinde yalan yanlış bildiklerine sık sık tanık olmaz mıyız?
Ya da kendi ülkelerinin insanlarının ne düşündüklerini, nasıl yaşadıklarını, hayallerini, beklentilerini anlamak için onların mahallelerine gitmek yerine, Malezya röportajlarından bunu anlamaya çalışan “seçkinler”e hiç rastlamıyor muyuz? Bunların çizgisindeki meslektaşlarımızın seçim tahminlerinin ne kadar fos çıktığını görmedik mi mesela?
Bilgi şart mı?
Şu “vatandaşlık sınavı”na dönersek…
Bugün laiklik tartışmaları bir kamplaşmanın kaynağı halinde… Acaba “Laiklik ilke olarak Anayasamıza ne zaman girdi” sorusunu böyle bir sınava katmalı mıyız?
Veya şöyle sorular da sorulsa:
-Demokrat Parti’nin dört kurucusu kimlerdir? Bunların arasında geçmişte CHP’li olanlar varsa, bunların “Biz değiştik” demeleri takiyye olarak algılanabilir mi?
-Tek partili rejiminin dayandığı 1924 Anayasası, çok partili demokrasiye geçilince nasıl değiştirilmiştir?
-Bir partinin programındaki ilkeler anayasada yer alırsa, başka bir parti iktidar olunca anayasa çiğnenmiş olur mu?
Neyse… Türkiye’de böyle bir vatandaşlık sınavının yapılması söz konusu değil. Yani herkes, bilerek veya fazla bilmeden rejim kavgasına devam edebilir.
Amerika’nın vatandaşlık sınavının yeni sorularına gelince…
Bu soruların Amerika’da yaşayan ve çalışan ama ABD vatandaşı olmayı pek düşünmeyen 12 milyon kaçak göçmeni fazla ilgilendirmeyeceği kesindir.
Şimdi yeni tartışma konusunun Cumhurbaşkanı Gül’ün kızının İstanbul’daki düğünü olacağı kesindir.
Gül ailesi düğünlerini eski Cumhurbaşkanı Sezer’in oğluna yaptığı gibi Çankaya’da yapsalardı bu da tartışılacaktı.
Nasreddin Hoca politikası, bu gibi durumlarda asla çözüm olamaz. Yani her söylenene kulak verip tutum ayarlamak mümkün değildir.
Kısacası Sayın Gül, “Kızımın düğünü ne şekilde eleştiri konusu olmaz” diye araştırmaya kalkışırsa, sonunda sevgili kızı evde kalabilir
Paylaş