Paylaş
Baharın ilk çiçekleri ağaçları süslemeye başladığında artık okuyabiliyordu.
Okur-yazar bir insan olarak yaz tatili için okula veda etti.
Deniz, oyun, arkadaşlar onu bekliyordu. Doya doya yaşadı o yazı.
Derken sonbahar ve okul zamanı geliverdi.
İlk okulun 2’nci sınıfındaki ilk günün akşamında, yüzündeki dehşet ifadesi ile geldi bize.
- Yaz tatilinde oynar, eğlenirken okumayı unutmuşum. Şimdi ne yapacağım ben, dedi.
AK Parti’yi zaman zaman bu minik arkadaşa benzetiyorum bu günlerde.
Çok başarılıydılar
2002’de iktidar olduklarında okula yeni başlamış gibiydiler. Ama çok çalıştılar ve 4 yılı aşkın ilk iktidarları döneminde siyasetin ve idarenin hem okuru hem yazarı oldular. Türkiye’yi AB’nin eşiğine taşıdılar. Ekonomide özelleştirmeleri gerçekleştirdiler, enflasyonu düşürdüler, ihracatı artırdılar. Uzun yıllardır ilk kez Türk lirası değerini koruyabilen bir tasarruf aracı oldu.
Dış dünyaya açık oldular, dış dünya da onlara güvendi.
Şimdi iktidarlarının 2’nci döneminin başındalar.
Ama sanki ilk dönemde öğrendiklerini unutmuş gibi bir görüntü veriyorlar.
Türk siyasetinin ve toplumunun dengelerini hiç tanımıyormuş gibi ortaya attıkları bir “anayasa taslağı” ile gerçek gündemin dağılmasına sebep oldular.
Gündeme hakim olmak
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören bir başka anayasa değişikliğinin oylanacağı referandum ertesinde, bu gündemin daha da fazla dağılacağı ihtimalini düne kadar kayıtsızca izlediler. MHP’nin desteği ile, ancak son anda sorunun üzerine gitmeyi düşünmeye başladılar.
“Güneydoğu sorunu” içindeki “Kürt realitesi” ile “bölücü terör” öğelerini birbirlerinden ayırmayı deneyecek yerde, kronikleşmiş “resmi söylem”i seslendirmeyi yeğ tutuyorlar. Kürt realitesinin TBMM’ye ve siyasal zemine girmiş olması fırsatını değerlendirmeyi adeta düşünmüyorlar.
Açacakları reform paketleri ve başlatacakları icraat ile ülkenin gündemine yön verebilecekken, bu gündemin oluşturulmasını kendilerine kökten karşı olanlara bırakıyorlar.
Yıpranmış ve yorgun
Erken seçim kampanyasının başlamasından bugüne kadar sürdüğü anlaşılan “tatil”lerinde, bizim minik arkadaş gibi, öğrendikleri her şeyi unuttular mı acaba?
Yaz tatilinde okumayı ve yazmayı unutan minik arkadaş, şimdi orta yaşlı bir adam oldu. Hayatın sürekli ders çalışmayı gerektiren bir süreç olduğunu öğrendi mi bilemiyorum. Sadece sözel eğitimle bellek zayıf kalıyor. İşitmek ve konuşmak, bilgilerin yerleşik hale gelmesine yetmiyor.
Siyaset de sadece polemiklerle ve ona buna laf yetiştirmekle geçiştirilebilecek bir meslek kesinlikle değil.
Büyük bir seçim zaferinin hemen ertesinde, sanki iktidar sürelerinin sonuna gelinmiş gibi bir yıpranmışlık ve yorgunluk görüntüsü vermek, pek anlaşılabilir bir durum değil açıkçası.
ŞAKA
Acele işe şeytan karışmaz mı?
21 Ekim'deki “11’inci cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi”ni konu alan referandumla ilgili olarak AK Parti ya referandumun ertelenmesini, ya da geçici maddelerdeki "11. cumhurbaşkanını halk seçer" ifadesinin çıkartılmasını düşünüyormuş.
Acaba neden bu sorunu çözmek için bu kadar acele ediyor AK Partililer? Bir yeni anayasa krizine kadar önümüzde iki hafta daha var.
Önce iki tane “11’inci cumhurbaşkanımız” olsun. Sonra ne yapacağımızı düşünürüz. Bu davranış bizim doğamıza daha uygun değil mi?
Bahçeli AK Parti’nin hatasını düzeltiyor…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “devlet sorumluluğu”nu ön planda tutan siyasi çizgisi, rahmetli Alpaslan Türkeş’i hatırlatıyor.
Son olarak Bahçeli, AK Parti’nin sebep olduğu kargaşayı düzeltmeyi de üstlenmişe benziyor. Bahçeli 21 Ekim’deki cumhurbaşkanlığı referandum sürecinin Türkiye’yi gerginlik ve kaosa sürükleyeceğini belirterek kanun değişikliği istedi ve her türlü desteği vereceğini açıkladı.
Bahçeli dün yaptığı yazılı açıklamada, “Yüksek Seçim Kurulu’nun bu konuda alacağı karar hukuki ve siyasi tartışmaları sona erdirmeyecektir. Bu bakımdan Türkiye’nin yeni bir gerginlik ve çekişmelere sürüklenmesini önlemek ve doğacak hukuki kaos ortamını bertaraf etmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu acilen ele almalıdır” dedi.
Paylaş