Paylaş
Ülkelerin ve halkların yazgısını bilebilmek pek mümkün değil. Çetin Altan dün ne güzel özetlemişti istikrarın ve gelişmişliğin simge ülkelerinden Almanya’nın serüvenini:
- Sadece bendenizin ömrü içinde 3 kez bayrağı değişmişti Almanya'nın. Almanya'yı, geçtiği bütün akıl almaz belalara rağmen Almanya yapan gizli zemberek neydi? 1901'den bu yana çeşitli dallarda aldığı Nobel ödüllerinin 49'u bulmuş olması mıydı?
Pakistan’ın “gizli zemberek”inin ne olduğunu kestirmek çok zor.
Din yeterli değil
Britanya İmparatorluğu Hint Yarımadası’na bağımsızlık verirken Pakistan nüfusunun Müslüman olması nedeniyle, Hindistan’dan ayrı bir devlet olarak kurulmuştu. Yani Pakistan’ın ulusal bütünlüğünün zembereği “İslam”dı.
Şimdi iyice görülüyor ki, “din” bir ülkenin bütünlüğü ve istikrarı için tek başına yeterli bir öğe değil. Bugünkü Bangladeş de Müslüman nüfusa sahip ve kuruluşta Bangladeş de Pakistan’ın parçasıydı.
Ne dini ne de etnik bütünlüğü olan Hindistan’da demokrasi, savaşlara, ayaklanmalara ve suikastlara rağmen aksamadan sürüyor. Ama Pakistan’da bu başarılamadı.
Kısacası Butto’ların, Nehruların, Gandi ve Cinnah’tan başlayan siyasi serüvenlerin irdelenmesi, bir gazete köşe yazısının alanına sığmaz.
Ama Benazir Butto’nun trajik serüveninin sonunu ele alırken, “ölüm” olgusunu, “suikast”tan soyutlayarak, bir başka boyutu ile ele alabiliriz.
Ölümle yüz yüze
Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un, 2005’te Stanford Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada “ölüm” çok etkili biçimde anlatılmıştı. Kısaca hatırlayalım:
Jobs, “Geçen yıl bir sabah doktorlar bana, tedavisi imkansız bir kanser hastası olduğumu ve üç aydan fazla yaşamayacağımı” bildirdiler diyerek konuya giriyor ve ne zaman öleceğini bilen bir insanın gözünden “ölüm”ü yorumluyordu öğrencilere:
- Bu deneyimi yaşayan bir kişi olarak ölümün yararlı ve fakat salt düşünsel içerikli bir kavram olduğunu söylemeliyim. Kimse ölmek istemez. Hatta cennete gitmek isteyenler de ölmeyi istemez. Ama ölüm kimsenin kaçamadığı ortak bir kaderdir ve yaşamın en iyi icadıdır. Ölüm yaşamın değişim görevlisidir; eskiyi temizleyip yeniye yol açar. Siz öğrenciler de bir gün yaşlanacaksınız ve temizleneceksiniz. Dramatik ama gerçek bu.
Yaşamın sınanması
Steve Jobs ölüm tarihini bilen bir insanın deneyimlerini, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan gençlere özetle şöyle anlatıyordu:
- Hepinizin zamanı sınırlıdır. Başkalarının görüşlerinin sizin içinizden gelen sesleri bastırmasına izin vermeyin. Yüreğinizin ve sezgilerinizin sesini duyacak kadar cesur olun. Gerçekten ne olmak istediğinizi onlar bilir. Ben her aynaya baktığımda kendime “bugün yaşamımın son günü olsaydı bugün olduğum gibi olmayı mı isterdim” diye sordum geçmişte. Cevabımın “hayır” olduğu zamanlarda bir şeyleri değiştirmek istediğimi biliyordum.
Sabah Steve Jobs’a üç ay içinde ölmesinin kaçınılmaz olduğunu söyleyen doktorlar, öğleden sonraki muayenede ise ameliyatla iyileşeceğini bildiriyorlar ve Jobs kanserden kurtuluyor.
Ama o gün boyunca “çocuklarıma önümüzdeki on yıl boyunca anlatabileceklerimi birkaç ayda anlatmayı başarmam gerekiyordu” benzeri düşünceler geçmiş aklından. Başkalarının hayatını değil kendi hayatını yaşamanın gerekliliğinin yine farkına varmış.
İnsafsız coğrafyalar
Evet… Benazir Butto da kendi hayatını değil, başkalarının hayatını yaşadı.
Bir gün öleceğini bilerek ama hiç ölmeyeceğini zannederek, siyasetle cinayetin kardeş oldukları bir coğrafyada, belki ailesinden tevarüs ettiği genlerin dürtüsüyle, belki de yüreğinin ve sezgilerinin sesiyle, “başbakanlık-sürgün-suikast” sarmalında hayatını tamamladı.
Babası siyaseten idam edilmişti, o siyaseten öldürüldü. Ama sonuçta “ölüm”ün şekli değil kendisi devredeydi yine.
Hatırlayın Tansu Çiller’in 28 Şubat dönemindeki söylemini:
- Her Türk siyasetçisinin belleğinde Adnan Menderes’in idam sehpasındaki fotoğrafı vardır.
Turgut Özal’ın “Benim bir bayramlık bir idamlık giysim var” dediğini unuttunuz mu?
Düşünün ki Benazir Butto, bizimkinden de daha insafsız bir coğrafyada siyasetçi olmayı seçmişti.
Paylaş