- Emniyet müdürü neden içişleri bakanının yanında oturmadı?- Başbakan konuşmasında neden turizm bakanından söz etmedi?Turizm hamlesinin yeni kadroları bunları konuşuyorlardı. Sinirli ortak Daha sonra tatil köyünün sahibi olan şirketin iki büyük ortağından biriyle, biz açılışa davetli gazeteciler sofraya oturduk. Adam açılış törenine devlet kadrolarının en üst düzeyde katılımından çok etkilenmişti. Ancak tören konuşmalarında adının hiç zikredilmemesine de üzüldüğü belliydi.Bizlere kendisinin şirketteki konumunu ve önemini anlatmaya çalışıyordu.- Bu tatil köyü sade ortağımın değil benim de. Biz yarı yarıya ortağız. Burada ne görüyorsanız hepsinin ben de sahibiyim.Bunları anlatırken verdiğimiz tepkileri gözlemliyordu. Biz gazetecilerin çok fazla etkilenmediğimizi görünce, anlatımını tırmandırmaya başladı:- Ben istersem şu anda burayı kapatır ve herkesi dışarı atabilirim. Hatta istersem burayı yakarım ve kimse benden hesap soramaz. Böyle anılarla dolu bir açılış töreniydi… Şimdi bunları gülümseyerek hatırlarken, tüm yaşadıklarımızda coğrafyamız insanının genlerindeki bilgilerin renklerine rastladığımızı da düşünüyorum. Hizmeti seçmek Birincisi siyasete meraklıyız. Ama siyasetin varlık sebebi olan “hizmet” ve “icraat” bizim için ikinci planda. Hemen her konuyu olduğu gibi siyaseti de, kadroların birbirleri ile çekişmeleri açısından görmeye çalışıyoruz. Seçimi yeniden kazanan AK Parti’nin bundan sonraki ekonomi politikası ne olacak, Avrupa Birliği ile ilişkilerde yeni yol haritası çizilecek mi, ufuktaki enerji krizine karşı hangi çözüm üretilecek benzeri konular ilgi alanımızın dışında. Bizim ilgimizi çeken konular belli:- Tayyip Erdoğan Abdullah Gül’ü kenara mı çekecek?- Bülent Arınç tasfiye mi edildi?Örneğin Erdoğan “İstersem partimi böler ve yok ederim” diye konuşsa, hepimiz mutlu olacağız ve “İşte lider dediğin böyle olur” diye düşüneceğiz.Oysa Erdoğan olaya böyle bakmadığı için ve siyaseti hizmet mesleği olarak gördüğü için partisi yeniden tek başına iktidar oldu. Diğerleri siyaseti sadece birbirinin kuyusunu kazmak ve hizipçilik mesleği olarak gördükleri için, iktidar olamıyorlar. ŞAKADenizler durulmaz dalgalanmadan CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun genel seçim sonuçlarına ilişkin raporunda, “2002’de AKP’ye destek veren tarikatlar, 2’nci cumhuriyetçiler ve belirli Batılı odaklar, 2007’de de iktidarın arkasında yer aldılar. Üstelik bu kez destekleri daha güçlüydü” denilmiş.Ancak bu raporu kim yazdıysa boş bulunup, seçim sonucunu şu gerekçeye de bağlamış:- Ekonomik istikrar endişesine kapılanlar “iktidar değişmesin, tek parti iktidarı sürsün” saplantısıyla AKP’ye yöneldi. Duvardan düşenin halini anlamak Heredotos’un “Tarih”inde anlattığına göre, Babil’de doktor yokmuş. Hasta olanları sedyeye yerleştirip kentin meydanına koyarlarmış. Gelen geçen Babilliler de hastaya “Derdin ne?”, “Neden hasta oldun?” diye sorarlarmış. Daha önce aynı hastalığa yakalananlar da, böylece sedyedeki hastaya kendilerinin nasıl tedavi edildiklerini anlatıp, yardım ederlermiş.Bizim “Duvardan düşenin halinden duvardan düşen anlar” özdeyişimiz belli ki Babil’den kaynaklanmış.Acaba seçim kaybedenlere de aynı şeyi yaparlar mıydı Babilliler? Ve acaba daha önce seçim kaybedenler sedyedeki kişiye, “Önce kendini eleştir. Kazanana çamur atacak yerde, halkın neden sana güvenmediğinin sebebini ara” derler miydi?","author": [{"@type": "Person", "name": "Mehmet Barlas", "url": "https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-barlas/"}],"publisher": {"@type": "Organization","name":"hurriyet.com.tr","logo": {"@type": "ImageObject","url": "https://image.hurimg.com/i/hurriyet/100/0x0/590c24950f25442978242248.jpg","width": 230,"height": 60}}}