Hizmetçilik yerine hizipçiliği seçse Erdoğan da seçimi kaybederdi

Özallı yıllardan birindeydik. Turizm hamlesinin ilk meyvelerinden biri olan Antalya’daki bir tatil köyünün açılışına davetliydik.

Haberin Devamı

Yerli girişimci bir Alman işletmeci ile birlikte, çok kısa sürede gerçekten etkileyici bir mekan yaratmıştı. Antalya’nın kırsal kesim insanları, yoğun kurslarla üç ay içinde turizm personeliolmak üzere eğitilmişlerdi.

İlk yabancı turist kafilesi de tesise yerleşmişti. Turistler de açılış törenini izlediler. Bu arada tesis harıl harıl çalışıyor, her türlü servis konuklara sunuluyordu.

Bir ara da tesisin arka tarafında dinlenen personelin bulunduğu bölüme geçtim. Ne konuştuklarını merak ediyordum. Üç ay içinde aldıkları eğitimin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorlardı acaba?

Ama onları dinleyince konunun hiç umduğum gibi olmadığını anladım.

Tesisteki serviste aksama var mı, konuklar memnun mu falan gibi konular konuşulmuyordu.

- Açılış töreninde belediye başkanı ile vali neden el sıkışmadı?

Haberin Devamı

- Emniyet müdürü neden içişleri bakanının yanında oturmadı?

- Başbakan konuşmasında neden turizm bakanından söz etmedi?

Turizm hamlesinin yeni kadroları bunları konuşuyorlardı.

 

Sinirli ortak

 

Daha sonra tatil köyünün sahibi olan şirketin iki büyük ortağından biriyle, biz açılışa davetli gazeteciler sofraya oturduk. Adam açılış törenine devlet kadrolarının en üst düzeyde katılımından çok etkilenmişti. Ancak tören konuşmalarında adının hiç zikredilmemesine de üzüldüğü belliydi.

Bizlere kendisinin şirketteki konumunu ve önemini anlatmaya çalışıyordu.

- Bu tatil köyü sade ortağımın değil benim de. Biz yarı yarıya ortağız. Burada ne görüyorsanız hepsinin ben de sahibiyim.

Bunları anlatırken verdiğimiz tepkileri gözlemliyordu. Biz gazetecilerin çok fazla etkilenmediğimizi görünce, anlatımını tırmandırmaya başladı:

- Ben istersem şu anda burayı kapatır ve herkesi dışarı atabilirim. Hatta istersem burayı yakarım ve kimse benden hesap soramaz.

Böyle anılarla dolu bir açılış töreniydi…

Şimdi bunları gülümseyerek hatırlarken, tüm yaşadıklarımızda coğrafyamız insanının genlerindeki bilgilerin renklerine rastladığımızı da düşünüyorum.

 

Haberin Devamı

Hizmeti seçmek

 

Birincisi siyasete meraklıyız. Ama siyasetin varlık sebebi olan “hizmet” ve “icraat” bizim için ikinci planda. Hemen her konuyu olduğu gibi siyaseti de, kadroların birbirleri ile çekişmeleri açısından görmeye çalışıyoruz. Seçimi yeniden kazanan AK Parti’nin bundan sonraki ekonomi politikası ne olacak, Avrupa Birliği ile ilişkilerde yeni yol haritası çizilecek mi, ufuktaki enerji krizine karşı hangi çözüm üretilecek benzeri konular ilgi alanımızın dışında. Bizim ilgimizi çeken konular belli:

- Tayyip Erdoğan Abdullah Gül’ü kenara mı çekecek?

- Bülent Arınç tasfiye mi edildi?

Örneğin Erdoğan “İstersem partimi böler ve yok ederim” diye konuşsa, hepimiz mutlu olacağız ve “İşte lider dediğin böyle olur” diye düşüneceğiz.

Haberin Devamı

Oysa Erdoğan olaya böyle bakmadığı için ve siyaseti hizmet mesleği olarak gördüğü içinpartisi yeniden tek başına iktidar oldu. Diğerleri siyaseti sadece birbirinin kuyusunu kazmak ve hizipçilik mesleği olarak gördükleri için, iktidar olamıyorlar.

 ŞAKA

Denizler durulmaz dalgalanmadan

 CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun genel seçim sonuçlarına ilişkin raporunda, “2002’de AKP’ye destek veren tarikatlar, 2’nci cumhuriyetçiler ve belirli Batılı odaklar, 2007’de de iktidarın arkasında yer aldılar. Üstelik bu kez destekleri daha güçlüydü” denilmiş.

Ancak bu raporu kim yazdıysa boş bulunup, seçim sonucunu şu gerekçeye de bağlamış:

- Ekonomik istikrar endişesine kapılanlar “iktidar değişmesin, tek parti iktidarı sürsün” saplantısıyla AKP’ye yöneldi.

Haberin Devamı

 Duvardan düşenin halini anlamak

Heredotos’un “Tarih”inde anlattığına göre, Babil’de doktor yokmuş. Hasta olanları sedyeye yerleştirip kentin meydanına koyarlarmış. Gelen geçen Babilliler de hastaya “Derdin ne?”, “Neden hasta oldun?” diye sorarlarmış. Daha önce aynı hastalığa yakalananlar da, böylece sedyedeki hastaya kendilerinin nasıl tedavi edildiklerini anlatıp, yardım ederlermiş.

Bizim “Duvardan düşenin halinden duvardan düşen anlar” özdeyişimiz belli ki Babil’den kaynaklanmış.

Acaba seçim kaybedenlere de aynı şeyi yaparlar mıydı Babilliler?

Ve acaba daha önce seçim kaybedenler sedyedeki kişiye, “Önce kendini eleştir. Kazanana çamur atacak yerde, halkın neden sana güvenmediğinin sebebini ara” derler miydi?

Yazarın Tüm Yazıları