Paylaş
Bu alışkanlığın giderek tırmandığını ve sonunda bazılarının diğerlerine dönük olarak “Neden onlar da benim gibi düşünmüyorlar?” diye tepki koyduklarına bile tanık oluyoruz.
Buna bir son örnek Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün dünkü yazısında söyledikleridir.
Özetle şunları yazmış Özkök:
- Biz Muhtar Kent’in Coca Cola’nın en üst yöneticisi olmasını Hürriyet’te manşet yaptık. Kendini "milliyetçi" ve "dinci" olarak gören gazeteleri, bunu bırakın manşete, birinci sayfaya bile koymama kararına götüren motif nedir? Türklükse Türklük. Müslümanlıksa Müslümanlık. Muhtar Kent’te her ikisi de var. Öyleyse ulusalcılık ve Müslümanlık kimliği altında gazetecilik yapan arkadaşlarımız bu başarıya niye sevinemediler?
Tek manşetli basın modeli
Bütün gazetelerin aynı manşetle yayınlanmasını sağlayacak bir modeli “28 Şubat post-modern darbesi”nin basına dönük uygulamalarında ve bunun yan ürünü olan “kartel medyası” döneminde gördüğümüzü hatırlatmaya gerek yok tabii.
Tabii ki Ertuğrul Özkök bu modeli özleyenlerden değil.
Ama “Biz manşet yaptık, onlar neden aynı şeyi yapmadı?” diye bir hesap sormanın da, hangi medyatik ölçüde değerlendirilmesi gerektiğini pek kestiremiyoruz.
Sanki Hürriyet’in manşetlerinin hesabını soranlar yok mu bu medyada?
Örneğin dünkü Akşam’da Deniz Gökçe şöyle yazıyordu:
- Doğan medyasında manşette yer alması gereken, fakat bazılarınca pek itibar edilmeyen ve manşete çıkarılması gerekirken çıkarılmayan, esas ekonomi haberi ise Sosyal Güvenlik Reformu ile ilgili idi. Çalışma Bakanı Faruk Çelik açık ve seçik söylemişti! Manşete çıkamayan sayfalara gizlenen “esas haber” aşağıdaki cümle! “1994-2007 arasında sosyal güvenlik açığının maliyeti bugünkü değerler ile 851 milyar YTL”dir!” Yani bu ülkenin 73 milyon nüfusunun önümüzdeki yıl üreteceği tüm gelirin tamamından da fazla!
Bir manşet önerisi daha
Dünkü Star’da da Mehmet Altan şöyle yazıyordu:
- Muhtar Kent’in dünyanın en değerli markası Coca Cola’nın başına geçeceğinin resmen açıklandığı gün, dünyada başka gelişmelerde yer alıyordu… Ne yazık ki bunlar hiçbir Türk gazetelerinde yer alamadı… Bu yeniliklerden birisi Orta Amerika’daki Panama’nın bir yasa ile Uzak Asya’daki Çin’in anadili Çince’yi kendi okul çocuklarına mecburi ders yapmasıydı. Bundan böyle Panamalı ilkokul çocukları Çince öğrenecek. Neden mi? Panama’nın küresel rekabette gücünü arttırmak, dünyanın yükselen yıldızı olarak kabul edilen Çin’le ekonomik ilişkilerini çok daha rahat ve sağlıklı götürebilmek için…
Gördüğünüz gibi herkesin manşet tercihi kendisine aittir. Kimse kimseye “Sen neden benimle aynı manşeti atmadın?” diye sorma hakkına ve farklı manşetlerden ötürü rakip gazeteleri “dinci”veya “milliyetçi” diye kategorize etme hakkına sahip olmamalıdır.
Parmaklar ve burunlar
Bir yaşlı bilgenin kucağına aldığı 2 yaşındaki torununa verdiği ilk hayat dersini hiç unutmam.
Bebek bir anda minik parmağını dedesinin burnuna sokmuştu. Dede torununun elini tuttu ve kendi elinin parmaklarını o minik elin yanında açıp şöyle dedi:
- Bu benim parmağım, bu senin parmağın. Herkes kendi parmakları ile kendi burnunu karıştırır.
Merak ediyorum. Ya yarın “Taraf”ta Ahmet Altan da Ertuğrul Özkök’ten hesap sorar ve “Neden bizimle aynı manşeti atmadınız? Bundan daha önemli haber mi vardı?” diye yazarsa gazetesinde…
Taraf’ın dünkü manşetinde “Malatya katliamında katile silahı polis verdi” deniliyor ve bu manşet resmi belgelerle destekleniyordu.
A grubu izleyicinin reyting rakamları nedir?..
Televizyon kanalları izlenme oranlarını ölçümleyebilmek için bir kuruluşa paralar ödemekteler. Reklam pastası da bu ölçümlere, yani reytinglere göre dağıtılıyor.
Acaba şu Digitürk’teki kanalların ve bunların programlarının izlenme ölçümlerini açıklamak mümkün değil mi?
Neticede alım gücü en fazla olan izleyicilerin bu dijital platforma üye olduğu, izleyicilerinin yüzde 47’sinin üniversite diplomasına sahip bulunduğu söyleniyor. Acaba bunlar da sabahları kadın programlarındaki hanımlarla göbek atıp, akşamları dizilerin kahramanları ile birlikte ağlayan çoğunluktan mı?
Paylaş