Paylaş
Azerbaycan’ın Ulusal Radyo Ve Televizyon Kurulu (Azerbaycan Respublikası Milli Televiziya ve Radio Şurası), geçtiğimiz 14 Mart’taki bir kararı ile Azerice’yi yabancı dillere karşı korumak için Azeri televizyonlarında yabancı dilde yayın yapılmasını yasaklamış. 14 Mart kararında Türkçe yasaklı diller arasında bulunmadığı için, dublaj ve alt yazı harcamalarından kaçan televizyon kanalları sürekli Türkçe film ve dizileri oynatmaya başlamışlar.
Bunun üzerine Azeri RTÜK’ü 1 Ocak 2008’den itibaren Türkçe’nin de yasaklı diller arasına gireceğini karara bağlamış.
Bu karar herhalde bizde toplumun derin duygularını zedelerken, şaşkınlık da yaratacaktır. Çünkü Azerilerin hem ırkları hem de dilleri ile bizden olduklarını düşünürüz.
Hepimiz Türküz aslında
Aslında bu böyledir de.
Dünyada Türkçe konuşan insanların toplam sayısının 170 milyon dolayında bulunduğu bilinir. Ancak bu Türkçelerin hepsi aynı lehçeden değildir. Örneğin bizim Anadolu’da konuştuğumuz Türkçe de, Azeri Türkçesi de, Türkmence ve Gagavuz Türkçesi gibi “Oğuz” dil grubundandır. Buna karşı mesela Kazaklarla Tatarların Türkçeleri “Kıpçak” dil grubunda, Özbeklerin, Uygurların Türkçeleri ise “Karluk” dil grubundadır.
Asya ve Avrupa kıtalarına yayılmış olan Türk toplulukları Türkçe’nin farklı lehçeleri yanında, eskiden bağımlı oldukları devletlerin resmi dillerini de (Rusça, Çince, Farsça, Bulgarca vb.) konuşurlar.
Anadolu Türkçesi ile Azeri Türkçesi aynı dil grubunda olsalar bile, bu iki dili hem “eş sesli fakat farklı anlamlı kelimeler”, hem de Azeri diline fazlaca yerleşmiş olan Rusça kelimeler farklı kılar. Unutmayalım ki 2002’ye kadar Azeriler, Kiril alfabesini kullanırlardı.
Erciyes Üniversitesi’nden Doç. Dr. Suzan Tokatlı’nın “Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi”nde (2004/1) yayınlanan makalesinde eşsesli ve farklı anlamlı kelimelere verdiği örneklere bakarak, bizim Türkçemiz ile Azeri Türkçe’si arasındaki durumu daha iyi görebiliriz.
Sesler aynı ama anlamlar farklı
Aşçı- Bizde “yemek pişiren” kişi, Azerice’de ise “ham deriyi işleyen” usta anlamına gelir.
Sümük- Bizde “burundan gelen salgı”, Azerice’de ise “kemik” anlamına gelir. Mesela Azeri dilinde “sümüklü et” pirzola demektir.
Alışmak- Bizde tekrarlandığı için bir şeyi yadırgamamaktır. Azeri Türkçe’sinde ise kızmak, öfkelenmektir alışmak.
Bayır- Bizde “küçük yokuş”, Azerice’de ise “dışarısı” demektir.
Danışmak- Bizde “fikir sormak”, Azerice’de ise “konuşmak” için kullanılır.
Erik- Bizde “erik” adı verilen meyve, Azerice’de “kayısı”yı ifade eder.
Kalça- Bizde vücudun bir bölümü, Azerice’de ise “erkek manda yavrusu”dur.
Pinti- Bizde “cimri”, Azerice’de “pasaklı” demektir.
Subay- Bizde “rütbeli asker”, Azerice’de ise “bekar” anlamına gelir.
Bu sözlüğü uzatabiliriz.
Kısacası “Azeri RTÜK’ü”nün, Türkçe’yi Türkçe’den korumak için Türkçe’yi yasaklamasına üzülüp kızmak yerine, bunun nedenini anlamaya çalışmalıyız.
Çemberlitaş Vatikan’a rakip mi oluyor?
Çemberlitaş’ın onarımından sorumlu mimarlık şirketinin başkanı Abdülkadir Akpınar’ın “Çemberlitaş'ın altında bulunan 11x11 metre ebadında ve 2.5 metre yüksekliğindeki blokun ve kaidenin içinde Hz. İsa’ya ait kutsal emanetler var” şeklindeki iddiası, herhalde duymazdan gelinecek değildir.
Tabii ki kimse “Çemberlitaş’ı yıkalım, temelini de kazalım” diyemez.
Ama modern teknolojinin taşın toprağın içini gösteren aygıtları ile bu iddianın doğru olup olmadığı kontrol edilebilir.
Çünkü iddiaya göre Çemberlitaş’ın altındaki bölmede İmparator Konstantin döneminde Kudüs'ten getirilen Hz. İsa'nın mezarına ait kutsal toprak, onun çarmıha gerildiği orijinal haç parçaları, eline çakılan çiviler, kaymak taşından yapılan kase, ekmek kırıntıları ve Hz. Musa'ya ait taş ile Hz. Lut'a ait olduğuna inanılan asa, Hz. Nuh'un baltası ve Hz. Süleyman'a ait olduğuna inanılan 7 kollu şamdan bulunmakta.
Eğer Akpınar’ın iddiası doğru ise ve bu kanıtlanırsa, bizim Çemberlitaş’ın bulunduğu yer, Vatikan’dan daha önemli bir dini merkez olur ve Papa Benediktus hasedinden herhalde çatlar.
Paylaş