Mehmet Barlas

Siyasetçiler olmadan demokrasi, futbolcular olmadan futbol olmaz…

2 Kasım 2007
Bir araya geldiğimizde konuşulan ortak konuları düşünün.

Siyaset, futbol, sinema, basın, kadın-erkek ilişkileri, vb…

Bütün bu konuları insan isimleri olmadan konuştuğunuzda, herhalde laf bir noktada tükenir.

- Siyaseti severim ama siyasetçileri sevmem…

- Futbolu severim ama futbolculardan nefret ederim…

- Şu yıldızlar olmasa, sinemayı çok sevebilirdim…

- Gazeteciler olmasa, basın ne kadar düzgünleşirdi…

Bir kadına veya bir erkeğe aşık olmadan sadece aşka aşık olunabilir mi mesela?

Hayatta ve aktif siyasette oldukları zaman bazılarımızın beğenip oy verdiğimiz, bazılarımızın da Türkiye’nin bütün çözümsüz sorunlarının kaynağı olarak gördüğümüz siyasetçilerin ölümlerinde, hepimiz onların demokrasinin icracıları olduklarını anlıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Bağdat’taki iktidar Bağdat’a mı barış getirebiliyor ki?

1 Kasım 2007
Tarih gerçekten bir tekerrür mü diye sık sık düşündüğünüz olmuyor mu?

Hasan Cemal’in Bağdat’ta Celal Talabani ile yaptığı söyleşiyi Milliyet’te okurken, bir anda kendimi 19’uncu yüzyıl dünyasında yaşıyormuşum gibi hissettim.

Irak Cumhurbaşkanı Talabani Hasan Cemal’e şöyle demiş:

- Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a üç dört gün önce Bağdat'ta söyledim. Allah bile Kuran'da der ki. Kuldan yapabileceği şeyi isteyin! Biz nasıl Kandil'e gidip beş bin PKK'lıyı yakalayıp Türkiye'ye teslim edebileceğiz ki? Olabilecek şey var, olmayacak şey! Türkiye bizden imkânsızı istemesin. Ben Türk milletinin, Türkiye'nin dostuyum, düşmanı değil. PKK'nın bu yaptıkları, Türklere de, Kürtlere de zarar veriyor.

Talabani’nin “Kuldan yapabileceği şeyi isteyin” şeklindeki sözleri, 1869-72 yıllarında Bağdat Valisi olan Mithat Paşa ile Padişah Abdülaziz arasında geçtiği söylenilen mesaj trafiğini hatırlattı bana.

 

Yanlış adrese gelmiş

 

Mithat Paşa’ya, İstanbul’dan

Yazının Devamını Oku

Ya Hayrünnisa Gül de, 12’nci cumhurbaşkanı olursa…

31 Ekim 2007
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi bittiğinde eşi Hayrünnisa Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olmasını nasıl karşılarsınız?

Rahmetli Bülent Ecevit’in hem siyasi ikizi hem de halefi olarak Rahşan Ecevit kabul edildiğine göre, Hayrünnisa Gül, neden Abdullah Gül’ün yerine geçmesin ki? Böyle bir şey olursa, cumhurbaşkanı yemini etmek için TBMM’ye geldiğinde başını açmak zorunda kalır ve türbana takanların sorunları da ortadan kalkmaz mı?

Böyle bir durumda CHP ne tavır takınır acaba?

Hem kadın-erkek eşitliğini parti olarak savunurken, hem de “kadın cumhurbaşkanını” da boykot etmeyi sürdürürler mi?

Veya Hayrünnisa Gül cumhurbaşkanı olursa eşi eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çankaya davetlerini kadınsız yapmasını protesto etmek için “erkeksiz resepsiyonlar” mı düzenler?

 

Dünyadaki örnekler

 

Bakın dünyadaki karı-kocaların siyasi ortaklıklarına dayalı serüvenlerine.

Yazının Devamını Oku

Dalmaz Center baskınları ve CHP’nin boykotu kabak tadı vermeye başladı…

30 Ekim 2007
Bazı haberlerin kabak tadı vermeye başladığının siz de farkındasınızdır.

Bunlara bir örnek, İstanbul’daki “Dalmaz Center”a yine kumar baskını yapıldığını bildiren haberdir. İkinci örnek de Ankara’daki CHP’nin Cumhurbaşkanı Gül’ü boykot etmek için yine hangi resmi etkinliğe katılmadığını duyuran haberdir.

Önce “Dalmaz Center” geyiğinin son durumunu hatırlatalım:

Kumar oynatıldığı için daha önce defalarca basılıp mühürlenen Dalmaz Center'a önceki gece, bu yılın 11. baskını gerçekleştirildi. Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin, bir ihbar üzerine Etiler'deki Dalmaz Center'a yaptıkları baskında 15 kişi gözaltına alınırken, bir rulet masası ile oyun pullarına el konuldu. Gözaltına alınan 15 kişi, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.

 

Yasada boşluk varmış

 

Türk Ceza Kanunu'nun 228. maddesine göre kumar oynamanın bir cezası bulunmuyor. Kumar oynatan kişiye ise bir yıla kadar hapis ve para cezası verilmesi öngörülüyor. Ancak cezanın verilmesi için oyun masalarının üzerinde para bulunması gerekiyor. Bu tür mekânların kapısında bekleyen ya da kamera sistemlerinin başında bulunan kişiler, polisin geldiğini kumarhanedekilere bildiriyor. Polis içeri girdiğinde kumar oynayan kimseyi tespit edemediği için sadece kumar malzemesi bulundurmaktan işlem yapılabiliyor.

Şimdi de CHP’nin

Yazının Devamını Oku

Bu coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti bir istikrar mucizesidir

29 Ekim 2007
Cumhuriyet Bayramımızı, son dönemin alışılmış tartışma konusu içinde kutlamak işin kolayına kaçmak olur. Yani “Demokrasi olmadan Cumhuriyet ne anlam taşır” sorunsalına bugün de takılmak, kolaycılıktır.

“Hukuk devleti”ne örnek gösterilen ABD’nin bile uluslararası hukuku yok saydığı bir dönemde, terörekarşı mücadele ederken bile hukukun içinde kalan Türkiye Cumhuriyeti, elbet “demokrasi”yi de vazgeçilmez değerleri arasına katmıştır.

Bu Cumhuriyet Bayramımızda, meydanı kötümserlere asla bırakmamalıyız.

Bilmeliyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti ne dünyadaki tek cumhuriyettir, ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş öyküsü, 1’inci Dünya Savaşı’nda yenilen imparatorlukların küllerinden doğan diğer cumhuriyetlerin öykülerinden farklıdır.

Eğer 1’inci Dünya Savaşı’nda İngiltere ve Fransa yenilselerdi, herhalde İngiltere de bölünecekti ve topraklarında cumhuriyetler olacaktı.

 

Yenilenler Cumhuriyet oldu

Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları yenildi ve hepsi parçalanıp, çeşitli cumhuriyetlere (ya da küçük krallıklara) mekan oldular. Rus Çarlığı da, Sovyetler Birliği adı altında cumhuriyet olmadı mı?

Ancak 1’inci Dünya Savaşı ertesinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti dışındaki devletlerin tümü,  aradan geçen yıllarda, faşizmi, komünizmi, işgali, bölünmeyi, dış ve iç savaşları yaşadılar.

Yazının Devamını Oku

Öfkeli tepkilerin yerini gerçekler ve siyasi hesaplar alıyor…

28 Ekim 2007
Bölücü teröre kurban olan şehitlerin yarattığı ulusal teessür ve öfke, karmaşık sorunlarla dolu Irak ve Ortadoğu gerçeklerine gecikerek girmemize sebep oldu. Hepimiz “Ne olacaksa olsun” çizgisindeki tepkilerimizin rüzgarında, sınır ötesi askeri harekatın her an başlamasını bekler noktaya geldik.

Hatta bazıları “Barzani’yi cezalandıralım” içerikli öneriler de seslendirdiler.

Ama şimdi yavaş yavaş gerçeklere dayalı hesaplar da devreye girmekte.

Üstelik bu gerçekleri askerler de seslendiriyor.

Bu durumu irdeleyen Dışişleri Bakanı ve emekli Büyükelçi İlter Türkmen, Hürriyet’te şöyle özetlemişti durumu:

- Bütün bu karmaşık tabloda önemli olan gerçekçilikten uzaklaşmamak ve kamuoyunun haklı ve anlaşılır tepkisinin toplumsal barışı bozmasına meydan vermemektir. Sadece PKK’yı değil, Barzani’yi ve Kuzey Irak’ı hedef almaya yönelik bir kamuoyu tepkisi yaratmaya çalışmanın gerçekçilikle hiç ilgisi yoktur. Hava saldırıları ile Kuzey Irak’a verilecek zarar ancak geçici olur. Kuzey Irak cezalandırılacaksa onu işgal etmek yegane çaredir. Böyle bir macera da Amerika gibi bataklığa saplanmamız demektir. Hangi profesyonel askere sorsanız hiç tereddüt etmeden size bu cevabı verir. Hayaller üretmenin faydası yok.

Bu gerçeklere ilişkin bir başka çelişkili durumun varlığını da Referans’taki yazısında, dış basından alıntılar yaparak vurgulamıştı Cengiz Çandar.

 

Çelişkili durumlar

Yazının Devamını Oku

Bir ülke süper gücü ile nasıl böyle dibe vurabilir?

27 Ekim 2007
Dilimizde “parasıyla rezil olmak” diye bir söylem vardır.

Bunu sonradan görme zenginlerin magandaca davranışları ile gülünç duruma düşmelerini anlatmak için de kullanabilirsiniz. Yahut, bir mal ya da hizmet almak için avuç dolusu para ödeyip, karşılığında sadece hayal kırıklığı aldığınız zaman da “paramla rezil oldum” diyebilirsiniz.

Örneğin tatil geçirmek için rezervasyon yaptırıp, dünyanın bir ucundan sahildeki bir otele gelen turistlerin sokakta kalmaları veya çok kötü şartlarda konaklamaları, bunların “paramızla rezil olduk” diye tepki göstermelerine sebep olmaz mı?

Bir de uluslararası platformda, “süper gücüyle rezil olmak” söylemi vardır.

Bugün bu söylem en fazla Amerika Birleşik Devletleri için kullanılıyor.

Dünyanın en seçkin üniversitelerinin bulunduğu, en yoğun bilimsel araştırmaların yapıldığı, en özgür tartışmaların duyulduğu, öz eleştirinin sınırsız biçimde yapılabildiği bir ülke Amerika. Yaratıcı gücün ve serbest rekabetin yeryüzü cenneti.

 

Sınırsız çifte standartlar

 

Yazının Devamını Oku

Terörle savaşta iç ve dış cepheler

26 Ekim 2007
PKK’nın siyasi bağlantıları, parasal kaynakları, kendine özgü diasporası gibi olgular yanında, merkezinde Irak’ın bulunduğu Ortadoğu ve dünya dengeleri, Amerika’nın ikilemleri, İran, Şiilik, Sünni direnişçilerle El Kaide’nin bağlantıları ve Amerikan- Kürt İttifakı da dışarıdaki cepheler açısından değerlendirilmesi gereken öğelerdir. Bir de “İçerideki cepheler” var ki, bunlar da dışarıdakiler kadar fazla ve karmaşık yapıdalar. Örneğin Kürt kökenli seçmenlerin bir bölümünü temsil eden DTP’nin giderek PKK ile özdeş konuma düşmesi, içerideki en önemli sorunlardan biri.

Terörle savaşın yegane cephesi Kuzey Irak değil ki…

 

Teröre karşı verilen mücadeledeki cephelerin sayısı tabii ki birden fazla.

Dışarıdaki cepheler, adeta dünya kadar geniş.

PKK’nın siyasi bağlantıları, parasal kaynakları, kendine özgü diasporası gibi olgular yanında, merkezinde Irak’ın bulunduğu Ortadoğu ve dünya dengeleri, Amerika’nın ikilemleri, İran, Şiilik, Sünni direnişçilerle El Kaide’nin bağlantıları ve Amerikan- Kürt İttifakı da dışarıdaki cepheler açısından değerlendirilmesi gereken öğelerdir.

Yani Irak sınırı boyunca üslenen PKK’lılara yönelik sınır dışı askeri operasyonlar, “Dış cephe”nin sadece küçük bir bölümünü hedef alıyor.

“Dışarı”yı değerlendirirken, karmaşık ve çelişkili durumları da göz önünde bulundurmak zorundasınız.

Yazının Devamını Oku