Paylaş
Haftasonu iki olay yaşandı ve her ikisini de hayretler içinde izledim.
1980- 90' larda da aynı manzaralarla karşılaşırdık. Gösteri yapanlara polis ve asker sert tepki gösterir, onlar daha da sert karşılık verirler ve sonunda etraf kan revan, olay kapanırdı.
Neden?
Efendim, “Gösteri için yasal izinler alınmamış olduğu için güvenlik güçleri müdahale etmek zorunda kaldı” denirdi. Böylece en basit gösteri dahi, büyük bir olaya dönüşürdü.
Yıllarımız böyle geçti.
Bir türlü yasaklamalarla bir yere varılamayacağını öğrenemedik.
Hiç unutmam, bölgede görev yapan güvenlik şefleri sonradan "Her gösteriye müdahale etmesek, olaylar bu kadar genişlemezdi" diye demeçler verirler ve bu sertliğin gereksizliğini anlatırlardı.
Demek ki hiçbir şey öğrenememişiz.
Diğer meslektaşlarım da sordu, ben de sorayım:
- Ne kazandık?
Hiçbir şey...
Devlet hala eski reflekslerinden vazgeçemiyor. Hala aynı kafayla hareket ediyor. Ne yazık...
EYÜP' ÜN KUTSALLIĞINA KİM KARAR VERİYOR?
Efes Pilsen One Love Müzik Festivali’ nde yaşananlar bana çok komik geldi.
Birileri kalkıyor ve "Burası kutsal sempttir, bira içilmez" diyor. Belediye Başkanı da destek veriyor.
Ne Bilgi Üniversitesi ne de Efes Pilsen direniyor. Hemen teslim oluveriyorlar. Kimseler çıkıp "Arkadas Eyüp hakkında kararı siz veremezsiniz. Kutsal olan Eyüpsultan'dır, yoksa Eyüp Mahallesi değildir" demiyor.
Baş kaldırmıyor.
Mahalle baskısı kazanıyor. Bira satışı yasaklanıyor.
Tam tersi olması gerekirken,bu garabete karsı gereken tepki gösterilmiyor.
Yasaklandı da ne oldu? Kapının dışında içki satıldı.
Eyüp ilçesinde içki satışı bitti mi? Bugün oradaki bakkallar içki satmıyor mu?
Eyüp hakkında sadece orada oturanlariın değil, tüm İstanbulluların karar vermeleri gerektiği daha iyi anlaşıldı.
Herkesin bilmesi gereken birşey var: o da, bu ülkenin hepimize ait olduğu ve kimsenin bir başkasına hayat tarzını zorla diretmesinin kabul edilemeyeceğidir.
Eyüplüler, belki de farkında olmadan bizi uyandırdılar.
Küçük bir olay gibi görmeyelim, bu belki de bir kırılma noktası.
AKP' NİN BUNA HİÇ HAKKI YOK...
Haberi Milliyet' te okuyunca tüylerim diken diken oluverdi.
Önder Yılmaz'ın verdiği bilgiye göre, Ak Parti hukukcuları, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na "Basın ve Yayın Hürriyeti" başlıklı madde için sınırlamalar getirecek öneriler vermiş. Okudukça sinirlendim, inanamadım, isyan ettim. Kendimi yine 1980' lerde buldum.
Bakın hangi konularda sınırlama getirilmek isteniyor:
- Milli güvenlik ve kamu düzenini bozmak.
- Genel ahlakı bozmak.
- Başkalarının haklarına ve aile hayatına aykırı yayın yapmak.
- Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına aykırı davranmak.
- Savaş kışkırtıcılığı yapmak.
- Ayrımcılık, düşmanlık veya kin ve nefret savunuculuğu yapmak.
Bu maddeleri bu sekilde anayasaya ekleyin ve bir daha da BASIN özgürlüğünden soz etmeyin. Bunlar, istediğiniz yere çekilebilecek, istediğiniz gibi yorumlanabilecek maddelerdir.
Suriye' de uçağın düşmesini sorgulamaya kalktığınızda, işine gelmeyen hemen “Milli güvenlik” suçundan, “Savaş kışkırtıcılığına” kadar her türlü maddeden size dava açabilir... BDP'nin haklı olduğunu yazın, ertesi gün “Kamu düzenini bozmaktan” dolayı tutuklanabilirsiniz.
Hele o "Genel ahlakı bozma" maddesi var ya; bununla toplum mühendisliğinden tutun, her konuda insanların ağzını kapatabilirsiniz. Koyu bir dindarlık rüzgarı ettirebilirsiniz.
Yanlış mıyım?
Hayır, değilim. Zira bu tip kısıtlamaları 12 Eylül döneminde bizzat yaşadım.
Ak Parti' nin böyle bir şey yapmaya hakkı yoktur.
Bu sistemi değiştirmek ve özgürlükleri getirmek için iktidar olan, gaddar devlet imajını yıkan bir partiye bu yakışmaz.
Allah’tan, bu yazıyı yazdığımın ertesi gunü TBMM Baskanı Çiçek, Fikret Bila' ya, bu değişikliklerin özgür bir anayasada bulunmaması gerektiğini söyledi de biraz rahatladım.
Ancak hala kuskuluyum. Ak Parti icinde öyle kişi ve fikirler var ki, bu ülkedeki özgürlükleri rahatlıkla çağ dısına taşıyabilir. Sık sık örnekleriyle karşılaşıyoruz.
Şimdiden duyurulur: Türk medyası bu hatayı bir defa 12 Eylül Anayasası referandumunda yaptı. Kısıtlamaları görmezden geldi. Bu defa aynı hatayı tekrarlamamamız gerekiyor.
İster iktidar yanlısı olalım, ister muhalif, anayasadaki basın ve fikir özgürlüklerine getirilecek kısıtlamalara karsı tüm gücümüzle mücadele edelim.
Böyle bir ayıbı kabul etmeyelim.
Paylaş