Yarın dananın kuyruğu kopar...

Bütün hafta siyaset konuştuk; yetti. Özellikle GS-FB arasında yarın oynanacak Süper Final, sanki dananın kuyruğunu koparacakmış gibi geliyor. GS kazanırsa, artık onu kimse durduramaz. FB kazanırsa, elde edeceği avantajı bir daha kesinlikle bırakmaz ve uçar gider. Mide ağrılarıyla bir hafta sonu geçireceğiz.

Haberin Devamı

Siyaset bıktırdıkça, kendimi futbol maçlarının heyecanına atıyorum.

Hele bu hafta tam anlamıyla bıkkınlık verdi.

Ben de bugün sizlerle biraz hafta sonu futbol heyecanını konuşmak istedim.

Ne fırtına ama...

BJK ve Trabzonspor daha şimdiden havlu atmış gibi görünüyorlar. Hele Trabzonspor, hepimizi en büyük hayal kırıklığına uğratan takım oldu. İlk dört arasına girmeyi dahi hak etmemiş bir duruşu var.

Geriye GS ile FB kalıyor.

GS istekliliğiyle, takım oyunu ve enerjisiyle ön alıyor.

FB ise, özellikle güçlü takımıyla, yabancılarıyla öne çıkıyor.

Bu maçı GS alırsa, bir daha geriye bakmaz ve sonunu getirir. FB kazanırsa, öyle bir avantaj elde eder ki kolay kolay bırakmaz. Beraberlik ise, heyecanı-gerilimi arttırır.

Emin olun tırnaklarımı yiyerek geçireceğim bir hafta sonuna girdik.

Haberin Devamı

GS TARAFTARINA ÇOK İŞ DÜŞÜYOR...

Pazar günkü maç, GS-FB rekabetine son derece önemli bir damga vuracak.

Eğer GS taraftarı tribünlerin ötesine geçer ve BJK maçında olduğu gibi, hakeme ve FB’li futbolculara kötü muamele yaparsa, bu iki takımın maçları sürekli felaketlerle sonuçlanır. Arkasından gelecek olan maçta FB stadında çok daha büyük kargaşa yaşanır. Bu kısır döngüden kurtulamayız.

Ben GS'lilerin herkezi şaşırtmasını bekliyorum.

Ne dersiniz?

Başarabilir miyiz?

FB LOBİSİNİ VE TARAFTARINI ALKIŞLAMAK GEREKİYOR...

GS'li dostlar ne kadar kızarsanız kızın, ancak Fenerbahçelilerin de hakkını verin.

Sorarım sizlere, hangi kulüp taraftarı takımına böylesine müthiş bir destek verir? Sadece tribünlerde bağırmaktan söz etmiyorum. Hangi kulübün zengini, cebinden para vererek takımına milyonluk futbolcu alınmasını sağlar?

GS' li zenginler mi, BJK veya Trabzon Sporlular mı?

Hadi canım siz de...

Sorarım sizlere, hangi takımın taraftarı olan bürokrat veya büyük şirket müdürü, Holding CEO' su takımına bu kadar destek verir?

Sorarım size, hangi takımın tribün taraftarı, kulübünün ve başkanının dediklerine (Aziz Yıldırım) böylesine güvenir, inanır ve desteğini sürdürür?

GS, BJK ve Trabzon Sporlular çoktan unutup gitmişlerdi bile...

Bu FB, emin olun son yıllarda çok değişti. Eskiden onlar da bizler gibiydiler. Zaman içinde farklılaştılar ve bugün karşımızda dev bir lobi var.

Haklarını verelim.

Haberin Devamı

EMRE KENDİNİ HARCIYOR...

Emre Belezoğlu benim küçüklüğünden beri sevdiğim bir futbolcudur. Özel hayatında çok efendi ve kibardır. Hele son yıllardaki performansıyla da çok göz dolduran bir futbolcu.

Ancak sahaya çıkıp top koşturmaya başlayınca değişiveriyor. Dr. Jeykill-Mr. Hide'a dönüveriyor. Keskin sirke gibi küpünü eritiyor.

Son olaydan "Irkçılık değil, hakaret" gerekçesiyle belki 2 maç cezasıyla kurtulacak, ancak olay UEFA'ya sıçrar veya ileride tekrarlanırsa, Emre bir daha kurtulamaz. Kendi eliyle futbol hayatına son vermiş olur. Artık doktora görünüp tedavi mi olacak, yoksa sinirlerine hakim olmaya mı alışacak bilemem, ancak artık sınıra geldi. Çok katkısı olan FB bile ondan çekinir olmaya başladı.

Haberin Devamı

Emre, kendine yazık etmemeli...

ALTIN DÖNEMLERİNİ YAŞIYORLAR ...

Maçın sonucu ne olursa olsun GS bu yıl altın dönemini yaşıyor.

Daha da önemlisi, elindeki kadroyu iyi tuttuğu ve iyi yönetebildiği takdirde, önümüzdeki dönemde bu kadro ile yoluna devam edebilecek. Aynı durum ne BJK ne de FB için geçerli. Her ikisinde de önemli değişiklikler geliyor.

Aysal-Terim ikilisi hem uyumlu hem de şanslılar.

Tek örnek vereyim yeter.

Melo' nun Riera' yı dövme olayını hatırlayın. Terim' in, af mı edecek yoksa cezalandıracak mı tereddütüyle yaşanan gerilim ve sonuca bakın. Melo kendini affettirmek için inanılmaz bir çabaya girdi. Adamı hırs bürüdü. Süper Final’ de nesi var, nesi yoksa herşeyini sahaya koyuyor. Transfer piyasasından öğrendiğime göre, fiyatı da düşmüş durumda.

Haberin Devamı

Bir felaketle karşılaşıldığı sanılıyordu, tam tersi sonuç çıktı.

Yarın takın kazanırsa, bu ikiliyi de tutmak zorlaşacak.

BİR DÖNEMİN PERDE ARKASI:

28 ŞUBAT’ IN DVD’Sİ KİTAPÇILARDA...

Haftalardır soruyordunuz. Mail atıyor, telefon ediyor ve "Ne zaman? " diyordunuz.

Sonunda çıktı.

CNN TÜRK' te büyük bir merakla izlenen SON DARBE : 28 Şubat belgeselinin DVD' si nihayet kitapçılara dağıtıldı. Belgesel bir yanda kitabı, öte yanda DVD' si ile tam bir yakın siyasi tarih kaynakçası oluşturuyor.

Bu davayı çok konuşacağız.

Askerin ne yaptığından, medya başta olmak üzere, sivillerin verdikleri desteğe kadar tüm gelişmeleri bilmeden, tartışmaya katılabilmek imkansızdır.

Haberin Devamı

1993' ten başlayıp 1998' e kadarki süreç, bu ülkenin tarihinde son derece önemli bir yer tutuyor. Canlı tanıkların anlatımıyla çok renkli ve son derece tarafsız bir belgesel oldu.

NEDİR BU YABANCI KORKUSU?

Neden bu kadar korkuyoruz, anlayamıyorum.

Yabancıların gelip toprak almaları, kat almaları toplumu sinirlendiriyor. Daha da ötesinde, öncelikli bir kuşku ve kaygı var. "Sayıları artıyor, topraklarımız elden gidiyor" söylemi yaygınlaşıyor.

Baksanıza, TBMM Adalet Komisyonu, yabancılara mülk satışını düzenleyen Tapu Kadastro Yasası’ ndaki değişikliği yine kısıtladı. Bu tasarının en kritik yönü, "Yabancıya mülk satışı ilçe merkezlerinin yüzde 10'luk sınırını aşamaz" maddesinin değiştirilmesiydi. Toplantıda yine korkular beliriverdi. Muhalefetin o garip  "Vatan topraklarını satıyorlar" mantığı Ak Parti' yi de besbelli korkutmuş ki, hemen geri adım atıverdiler. Yine kısıtlama geldi. Sınırlama bu defa ilçe merkezlerinin yüzde 10' u değil, ilçe yüzölçümünün yüzde 10' una çıkarıldı.

Yine kısıtlama, yine kaygı...

Yabancı aldığı toprağı veya katı ne yapacak?

Cebine koyup başka yere mi götürecek?

Nedir bu özgüvensizlik, anlamıyorum....

METİN MÜNİR’DEN BİR İNGİLİZCE DERSİ...

Geçenlerde Metin Münir' in nefis bir yazısını okudum.

"Hayatımda birçok şey öğrenmek için büyük gayret sarfettim, ama İngilizce öğrenmek için sarf ettiğim gayreti hiçbir şey için sarfetmedim ve öğrendiğim hiçbir şey, benim için, İngilizce öğrenmek kadar ödüllendirici olmadı..." diyor. Sadece Türkçe ile sadece havuzda kayık yüzdürebilecekken , onca zahmetle öğrendiği İngilizce sayesinde okyanuslara açıldığını anlatıyor.

Ne kadar doğru bir saptama...

Bana da nereye gitsem gençler hep aynı şeyi sorarlar: Başarı için bize ne tavsiye edersiniz?

Hayatta başarıya ulaşmanın çok yolları ve etkenleri var. Ancak biri var ki, hiç değişmez.

"...Ne yapın edin, yabancı dil öğrenin..." derim.

Eğer sadece tek dil öğrenme imkanınız veya yeteneğiniz varsa, öncelikle İngilizce' yi tercih edin. İmkan bulursanız, ister Çince, ister Rusça, ister İspanyolca öğrenin. Göreceksiniz, bütün dünyanız değişecek. Ben, Metin Münir ve bizim gibi milyonlarca Türkün hayatını yabancı dil değiştirmiştir. Havuzda kağıttan kayık yüzdürmek yerine, okyanuslara açılın.

Emin olun sonrası geliyor.

ÖZDİL’İN EN BEĞENDİĞİM İNCİSİ

Yılmaz Özdil dünkü Hürriyet’ te öylesine güzel bir konuya, öylesine hoş bir şekilde değinmiş ki sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim:

Yağmur yağar, evden çıkmayın.

Sel olur, eve girmeyin.

Kar yağar, okula gitmeyin.

Buzlanır, trafiğe çıkmayın.

Yaz gelir, kolibasili, yüzmeyin.

Sis basar, vapura gelmeyin.

Lodos eser, sobaları yakmayın.

Fırtına çıkar, uçmayın.

İyi güzel de, hangi mevsime göre yaptınız bu şehri birader?

Yazarın Tüm Yazıları