Paylaş
Çeşitli kaynaklardan gelen haberler, yapılan açıklamalar, verilen demeçler ve özel olarak görüştüğüm üst düzey yetkililerin verdikleri bilgileri bir araya koyup baktığımda, PKK terörüne karşı mücadelede Türkiye’nin önemli oranda yol aldığını görüyorum.
Her şeyin başında, Türkiye sonunda Washington’u harekete geçirebildi. ABD, koskoca bir buz dağı gibi, çok yavaş kımıldıyor.Ancak bir defa kımıldadı mı da, etrafındakileri ezebiliyor.
PKK terörüne karşı harekete geçmeleri için çok büyük çaba gerekti. Sonunda da istenen elde edildi. Erdoğan-Bush görüşmesinde sonuç alındı.
Bush, Türkiye’nin geniş kapsamlı ve uzun süreli bir istila hareketine girmesini engelledi. Buna karşın, kısa süreli, nokta vuruşlu operasyonlara destek verdi.
PKK “ortak düşman” ilan edildi. İşte çarklar da bundan sonra dönmeye başladı.
ABD hem istihbarat verir oldu, hem de yaptığı açıklamalarla, Barzani’nin tutum değiştirmesini sağladı.
Bugün Kuzey Irak yönetimi, PKK avına çıkmadı, ancak günlük yaşamlarını kısıtlamaya başladı.
PKK’nın rahatı bozuldu.
Oysa kısa bir süre öncesine kadar, durumundan çok memnundu. Barzani’nin kalkanı sayesinde, Kuzey Irak’ı istediği gibi kullanabiliyordu.
Artık bir şemsiye yok.
Daha da önemlisi, Washington’un belirgin şekilde tutum değiştirmesi PKK’yı son derece ürküttü. PKK’nın yayın organlarına bakın, örgüt ile yakın teması olanların açıklamalarını okuyun hemen anlarsınız. Tehditler savruluyor, intikam çığlıkları atılıyor.
Rüzgar PKK’nın aleyhine esiyor.
Şimdi önemli olan bu rüzgarın ne derece sertleşeceği ve ne süreyle esmeye devam edeceği.
Türkiye askeri bir harekatı şu veya bu şekilde gerçekleştirecek.
Ancak asıl önemlisi, bundan sonrası. Bir değil, bir kaç operasyon yapsanız dahi, PKK terörünün tamamen yok edilemeyeceği açıkça biliniyor.
Şimdi, daha uzun vadeli ve daha derine inen önlemler konuşuluyor. PKK’nın silahsızlandırılmasının pazarlıkları yapılıyor.
Özetle, tanrılar PKK’dan kurban bekliyor...
* * *
O GÜN, ÇOCUKLAR GİBİ ŞENDİK, ANCAK...
Bir toplumun mutlu olması, yüzünün gülmesi ne önemlibir şey değil mi?
Bir hafta içinde bütün havamız değişiverdi.
Cumartesi gecesi Norveç maçıyla havalara fırladık, ardından Çarşamba gecesi Bosna ile sokaklara döküldük.
Genelde, karamsar ve durumundan sürekli şikayetçi olan toplumumuzun yüzünde birden çiçekler açtı.
Daha bir hafta öncesine kadar yerden yere vurduğumuz, magandalığından tutun da, bilgisiz ve kibirli tutumuna kadar ağzımıza geleni söyleyip küçümsediğimiz Fatih Terim omuzlara alındı.
Beceriksiz futbolcular birer kahraman oldular.
Eee, hayat böyledir.
Başarının yerini hiçbirşey almaz. Başarı herşeyi unutturur, tüm olumsuzlukların üstünü örter.
Öyle de oldu. Tüm olumsuzlukları unuttuk. O gün çocuklar gibi şendik...
Ancak sabah kalkınca kendi kendime düşünmeye başladım...
İyi güzel de, bizler neden yumurta kapıya dayanınca harekete geçiyoruz?
Eğer, kolaylıkla çıkabileceğimiz bu grupta işi başından itibaren ciddiye alsaydık, daha iyi olmaz mıydı?
Kaybettiğimiz sudan ucuz puanları düşünün. “Çantada keklik” diye yola çıktığımız ve yüzümüze gözümüze bulaştırıp kaçırdığımız maçları hatırlayın.
Bıçak kemiğedayanınca, vatan-millet-sakarya edebiyatıyla psikoloji doktorluğuna soyunan yöneticiler, müthiş manşetlerle futboluculara gaz veren medya ve kesenin ağzını açan futbol federasyonu.
Nasrettin Hoca’nın, adama önce eşşeğini kaybettirip, sonradan buldurtaraksevindirdiği gibi bir hikaye.
Doğrusu, 4 milyon Euro’luk priminaçıklanış şekli, gazetelere yansıyışı dafutbolcular açısından biraz talihsizlik oldu. Sanki, paranın yüzünü görmeden oynamıyorlarmış gibi bir hava oluştu. Keşke prim faslı biraz daha sessizce gerçekleşseydi. Hacı babanın çocuklara para saçmasına dönüştü.
Ancak şimdi bütün bunları bir yana bırakalım. Olan oldu, bundan sonrasına bakalım. Zira bundan sonrası çok daha zor. Karşımıza çıkacak olan takımların hiç şakası yok. Çaktılar mı, insanı sahaya çıktığına pişmanediyorlar. Hele bizi oynadığımız bu futbolla yakalarlarsa fena hırpalarlar. Bütün bunları yarından itibaren düşünmeye başlayacağız.
Bugünün özeti şu:
Fatih Koca kazandı.
11 arslan da kazandı.
Bizler de şenlendik.
Paylaş