Paylaş
Her iki ülke, turizmden büyük paralar kazanıyor.
Biri (
Gergedan, Fil, Aslan, Kaplan, Leopar, Çita, İmpala... Aklınıza ne gelirse, insanoğlu tabiatı mahvetmeden önce, bu hayvanlar nasıl istedikleri gibi dolaşıp avlanıyorlarsa, bugünde aynı şekilde yaşıyorlar... Daha doğrusu,
Bizler de,denizlerimizi satıyoruz.
Akdeniz’den, Ege’nin en ucuna kadar serpiştirilmiş, birbirinden güzel koylarımızı, pırıl pırıl denizlerimizi turistlere açıyoruz. Ya özel teknelerkiralıyor veya kendi tekneleriylegelip, artıkdünyada eşi kalmayan bu güzellikleripaylaşıyor. Bu turizm de hiç ucuz değil. Hem de çok pahalı. Kekova’dan Göcek-Bodrum bölgesine kadar ki koylar belirli sezonlarda kapışılıyor.
Kenyal’lı ile Türk’ü ne ayırıyor biliyor musunuz?
Malına, tabii zenginliğine, para kazandığı yere sahip çıkmak.
Bir de, Türk kaptanları, mavi yolculuk yapan kiralık teknede çalışanları, turoperatörlerini gördüm...
Bizi dolaştıran şoför, fillerin yanından geçerken aniden durdu. Arabadan indi ve yolun kenarına düşmüş bir pet şişesini alıp, tekrar işine devam etti.
Kilometrelerboyunca dolaştık. Bir tektane çöp veya plastik torba veya pet şişe görmedik...
Abartmıyorum...
Bir tek atılmış çöp yoktu.
Bizim kıyılarımızı her yıldolaşıyorum.
O güzelim koylara giriyorum, o masmavi denize atlıyorum ve her defasında yüreğim parçalanıyor.
Kıyılarımız çöp ve pislik içinde... Piknik yapmış, herşeyini bırakıp gitmiş... Günü birlikçiler pet şişelerini, büyük tekneler, hatta milyarlık yat sahipleri bitirdikleri bira şişelerini atıvermişler.
Ellerimizle, kendi zenginliğimizi çöplüğe dönüştürüyoruz.
Neden?
Yolun kenarındaki pet şişesini toplayan
HEM DENİZDE, HEM KARADA SERT KURAL VAR...
Kenya’da ister safari’ye gidin ve tabiatın güzelliklerini seyredin veya Mombasa’da Hint okyanusunadalıp, deniz altını gözleyin... Attığınız her adım bir kurala bağlanmış.
Örneğin, hayvanlarınetrafında 5 arabadan fazlası birikemiyor. Diğerleri uzakta sıralarını bekliyorlar. Aynıyerde 10 dakikadan fazla kalamıyorsunuz.
Yüksek sesle konuşturulmuyorsunuz. Bir defasında, avazı çıktığı kadar bağıra bağıra “Ahmet, Ahmet abi, file bak abi. Dişinin üstüne çıkmış. Seks var seks” diye arkadaşlarının dikkatini çekmek isteyen bir Türk grubunu azarlayarak susturan Kenyalı şoförü hiç unutamam.
Öylesine kesin kurallar konmuş ve herkes öylesine uyum gösteriyor ki, şaşırmamak elde değil.Üstelik bu disiplinisergileyenlerde
“Burası hayvanların evi. Bizler, onların davetsiz misafiriyiz. Hiç değilse, rahatsız etmeyelim” diyenrehberimiz, hepimize çok doğru bir ders vermiş oldu.
Denizde de durum farklı değil.
Safari’den sonra Mombasa’ya geçtik.
Hint okyanusuna daldık. Eşim Cemre ve oğlum Umur ile ortak keyfimizdir.
Deniz altında da, hemen her yerde ki titizliği burada da gördüm.
Mercanlara kimseler dokunamıyor. Sizi dolaştıran rehber hemen müdahale ediyor. Hele kazara, deniz dibindenbir kabuk almaya kalkın, kıyamet kopuyor.
“Buradan her geçen dokunur, her gelen birşey alırsa, bir süre sonra gösterecek birşeyimiz kalmaz” diyen dalış hocası, bana yine Göcek-Bodrum-Antalya kıyılarımızdaki başıboşluğu hatırlattı.
Koylarda aylarca bağlı kalan ve kaldıkları yeri ister istemez pisleten yakıtlardan başlayıp, kıyıları leşe çevirenlerekadar, hepsini andım (!)
Bu arada da TURMEPA’nın, Muğla valiliğinin liderliğinde bu yıl uygulamaya koyacağı yeni kurallara uyum sağlanması için kollarımı sıvamaya kesin karar verdim...
İşte, nereden nereye geldik.
Dünyam değişti. Şimdi ise tekrar bıraktığımız yerden devam edeceğiz.
Paylaş