Paylaş
Türk Silahlı Kuvvetleri, yeni bir komuta kadrosu yönetiminde, zorlu bir sürece giriyor. Bu kurumun karşı karşıya bulunduğu ve sözünü ettiğim süreçte ince ayarlarla düzeltilmesi gereken birkaç belli başlı sorunu var. En başta da, toplumun bir kesiminin bir türlü vazgeçemediği “TSK’yı, iç politikada ağırlıklı bir oyuncu olarak kullanma” alışkanlığı geliyor.
Bu kesimin görüşü şöyle:
“TSK, laik sistemin ve Atatürk ilkelerinin koruyucusudur. Cumhuriyet, politikacılara ve onların güç aldığı seçmen oylarına bırakılamayacak kadar önemlidir… TSK, nasıl dış düşmanlara karşı toprak bütünlüğümüzü korumakla görevliyse, içerdeki laik sistem düşmanlarına karşı da Cumhuriyet’i koruyup kollamakla yükümlüdür.”
TSK uzun yıllar boyunca, işte bu mantık çerçevesinde hep iç siyasete bulaştırıldı. Sivil çevrelerin kışkırtmalarıyla darbeler yaptırıldı. Bu yaklaşımın en son örnekleri 2004 – 2007 döneminde yaşandı. 27 Nisan 2007 açıklaması deneyimi ters tepti ve TSK, o tarihten itibaren siyasetten uzak durmaya özen gösterdi. İç politika veya K. Irak gibi dış politika konularında da, eski açık ve sert demeçlerden vazgeçildi. Bu tutum sürer mi, yoksa koşullara göre, yine eski uygulamalara dönülür mü bilinmez, ancak şu anki manzara sivil-asker ilişkilerinde yeni bir dengenin oluşturulmaya çalışıldığı şeklindedir.
Benim genel beklentim, TSK’nın temel inanç ve ilkelerinden vazgeçmeyeceği, ancak eski uygulamalarını, eski sözlü veya fiziki müdahalelerini bırakacağı, siyaset dışı kalarak, Kamuoyu gözündeki ağırlığını ve güvenirliğini daha da arttırmaya çalışacağı şeklindedir.
Bizlerin de artık TSK’nın yakasını bırakmamızın zamanı gelmiştir. Değişen Türkiye ve dünya koşulları da bunu zorunlu kılmaktadır. Bu toplum, ordusunun tartışmalar dışı kalmasını, siyasete bulaşmamasını istemektedir.
TSK, bu kargaşalı bölgede, Türkiye’nin elindeki en değerli karttır. Onu günlük siyasetin dışında tutmak, bazılarının ileri sürdükleri gibi “etkisizleştirmek” değil, aksine Cumhuriyet’in temel ilkelerini daha sağlıklı şekilde koruma ve kollanmaktır..
* * *
ASIL ÖNEMLİSİ MODERNİZASYON…
Son 5–6 yıl süresince Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında yazılan tüm yazıları inceledim ve hayretler içinde kaldım. Yüzlerce haber ve makale içinde, TSK’nın silah modernizasyonu ve yeniden yapılanması gibi konuları ele alan yazı oranı yüzde 3–5 ‘i geçmiyor. Oysa modernizasyon bugün TSK’nın en hayati konusu. Dev bir kurum, dev bir bütçe, ancak ilgilenen yok. Varsa yoksa siyaset, Genelkurmay’ın laiklik isyanları, PKK tehdidi, K.Irak operasyonları…
Yeni komuta heyetini bekleyen en önemli sorun da, zaten bu… Yaklaşık 7 yıldır, medyaya yansıyan kadarıyla modernizasyon çalışmalarında duraklama var. Ya yeterince duyurulmuyor veya gerçekten pek bir ilerleme sağlanamıyor.
M60 tanklarının yenilenmesi yılan hikayesine döndü. ABD bile son 5 yıldır bu tanklar için artık yedek parça üretmiyor. Hurdaya çıkarılanların parçaları yedek olarak kullanılıyor.
Helikopter projesi uzadıkça uzadı. Yılan hikayesine döndü. Sadece zırhlı personel taşıyıcı üreterek modernizasyon yapılamaz.
Bütün bunlara karşılık, bölgedeki durum, TSK’nın 15 yıl önde başlatılan eski modernizasyon planlarının dahi çöpe atılıp, yeniden bir yapılandırma çalışmasına girilmesini gerektiriyor.
Kafkaslardaki durum ortada…
Irak ve özellikle PKK bağlantısıyla K.Irak’taki gelişmeleri hepimiz görüyoruz…
Nihayet her geçen gün büyüyen, olası bir ABD -İran çatışma olasılığı..
TSK’yı nasıl daha fazla güçlendireceğimizi tartışmak, nasıl ve nereden yeni kaynaklar bulacağımızı konuşmak yerine, sadece iç politikadan söz ediyoruz.
Değişen dünya koşulları, bu açıdan da TSK’nın kapısını çalıyor. Yepyeni, tam mobil, ateş gücü yüksek, hantallıktan kurtulmuş ve etkinliği ile doğru orantılı küçültülmüş bir yeni TSK oluşturmak zorundayız.
İşte bundan dolayı, yeni komuta kademesine büyük görevler düştüğüne inanıyorum.
* * *
EMEKLİ SUBAYLAR SORUNU…
Yeni komuta kadrosunun ele alması ve bir çözüm bulmaya çalışması gereken diğer bir sorun da, emekli subaylardır…
Tüm emeklilerden söz etmiyorum. Ancak içlerinde bir kesim var ki, emekli olmalarına rağmen üniformalarını kışlada bırakmıyorlar.
Çoğunluk, son derece ağır başlı ve ciddi. Sivil hayata geçer geçmez ya köşelerine çekiliyor veya birikimlerini olumlu şekilde paylaşıyorlar.
Ancak aralarında öyle bir kesim bulunuyor ki, askerliklerini sivil yaşamda, hem de neredeyse özel birimler kurarak, kendi ideolojilerine göre sürdürüyorlar.
Ergenekon soruşturması bu açıdan herkesi hayretler içinde bıraktı. Bazı bölümleri belki abartılı, ancak bir bölümü, bu ülkenin emekli subay çeteleri tarafından nasıl tehlikeye atıldığını açıkça gösteriyor.
Evinde cephanelikle yakalananlardan tutun da, Genelkurmay veya Kuvvet Komutanlıkları karargahları ile OHAL bölgesinde çalıştıkları dönemlerde ellerine geçirdikleri gizli veya gizli olmayan tonlarca belgeyi beraberinde götürmüş, insanları fişlemeyi ve ardından cezalandırmayı görev edinmiş olanlara kadar, koca bir emekli lobisi veya çete sorunuyla karşı karşıyayız.
Bu kişiler Genelkurmay’a ve genelde de TSK’ya büyük zarar veriyor. Askerin güvenirliğini, ağırlığını ve prestijini zedeliyor. Bu kişilerin, halkın milli duygularını yıpratmaya hakları ve yetkileri yok.
Bir zamanlar Genelkurmay, emeklilerini çeşitli üniversiteler ve sivil toplum örgütlerini yönlendirmek için kullanmıştı. Ancak, zaman içinde bu uygulama çığırından çıktı ve bir türlü rayına oturtulamadı. Ergenekon soruşturmasıyla sanki bu eski yaklaşım değişmeye başlamış görünüyor.
Yeni komuta heyetinin üzerinde düşünmesi ve uzun vadeli bir çözüm araması gereken en önemli sorunlardan bir diğeri de bu…
Paylaş