Paylaş
Uzun yıllardan sonra Türkiye Filistin sorununu keşfetti.
Şimdiye kadar, Türk diplomasisi bu konunun mümkün olduğu kadar uzağında durmaya çalışırdı. Hükümetler, bu sorunun ne kadar önemli olduğunu, Arap kardeşlerimizle birlikte acı çektiklerini, Filistinlilere de çok acıdığını söyler, bira da yardım edip işin içinden çıkarlardı. Amerika ve İsrail’i çok rahatsız etmeyecek derecede tepki gösterirler ve yollarına devam ederlerdi.
Bu şekilde hareket etmelerinin de bir gerekçesi vardı. O da, Arapların bu sorunu çözme niyetlerinin olmadığının görülmesiydi.
Aslında bugün de durum aynı değil mi?
Bana kimse, Arapların bu konuda gerçekten çözüm istediğini, aralarındaki görüş ayrılıklarını bir yana bırakıp, Filistin’lilerin acılarına son vermek için harekete geçtiklerini söyleyemez.
Fazla ayrıntıya girmeden ve kabaca görüş ayrılıklarına bakarsak, Arapların iki cepheye ayrıldığını görüyoruz:
1) MISIR-SUUDİ ARABİSTAN-ÜRDÜN cephesi, Amerika ve İsrail’e yakındır. Bu cephede Mısır baş rolü oynar ve alınan her kararı etkiler. İsrail’in haklarına kavuşmasını kabul ederler, ancak dini açıdan Kudüs’ün bölüşülmesinde son derece katı davranırlar.
2) İRAN-HAMAS ile birlikte, SURİYE-HİZBULLAH’ı destekleyerek ikinci cepheyi oluştururlar. Bu cephe, İsrail’e hayat hakkı tanımaz ve işgal edilen toprakların tümünden çıkmasını ister. Diğer arap ülkeleri de, günün koşullarına göre, bu iki cepheden birinin yanında yer alırlar. Ancak bu ittifaklar sık sık değişir.
3) Arap ülkeleri nasıl bölünmüşlerse, Filistinliler de kendi aralarında bölünmüşlerdir. El Fetih ve Hamas iki düşman gibi birbirlerinin mezarını kazarlar. Bu öylesine bir düşmanlıktır ki İsrail’in Hamas’ı yok etmek için saldırdığı o üç hafta içinde İsrail bombaları Gazze’de can alırken Hamas militanları da El Fetih yanlılarının evine giriyor ve iddialara göre en az 20 El Fetih yanlısını öldürüyordu.
Arapların çözmek istemedikleri sorunu Türkiye hiç çözemez
Tabii böylesine bölünme olursa, İsrail ve Amerika da bu durumdan yararlanıyorlar. Barış görüşmeleri çıkmaza girince de, Uluslararası forumda fatura her defasında Araplara çıkıyor. Onlar da, aralarındaki görüş ayrılıklarını gidermek için hiçbir çaba göstermiyorlar. Zira Filistin’in üstünden kendi aralarındaki kavgayı sürdürüyorlar.
Yukarda Filistin için savaş yapılırken, aslında bu savaşın altında, İran ile Suudi Arabistan-Mısır- ABD üçlüsü arasındaki güç savaşı sürüyor.
İşte Erdoğan böyle bir Pandora kutusunun kapağını açtı ve cinlerin kaçmasına neden oldu. Ben Başbakan’ın, kendi yaşam süreci içinde Filistin sorununu çözeceğine inandığını kabul edemiyorum. Böylesine bir bataklığın içine girenin, tünelin diğer ucundan çıkabilme şansı hemen hemen yok gibidir.
Arapların kendi aralarındaki hesaplaşmaları bitmediği sürece, Filistin sorununun çözülemeyeceğine, Arapların bu sorunu cidden çözmek niyetinde olmadıklarına inanıyorum.
Şimdi hep beraber şu soruyu sorabiliriz:
“...Erdoğan kadar tepki göstermeyen Arap ülkeleri acaba bundan sonra harekete geçerler mi ? Veya kamu oylarının baskısı veya utançlarından dolayı hareketlenmek zorunda kalırlar mı? "
Orta Doğu öylesine entrikalarla dolu bir bölge ki, Ankara’da yaşayanların bu kaypak zeminde ayakta kalmaları imkansızdır. Biz Türklerin kafaları farklı işler. Bizim için siyah ve beyaz vardır. Gri yoktur.
Orta Doğu’da ise, sadece oyun içinde oyun yaşanır.
Erdoğan Hamas'ı kontrol altına alabilecek mi?
Şimdi çok kimse, Erdoğan’ın bunca çabadan ve risk dolu adımlar attıktan sonra, Hamas’ın bu jestlere nasıl bir yanıt vereceğidir. Erdoğan, Hamas’ın ciddiye alınmasını ve mutlaka müzakere masasına oturtulmasını savunurken, adı Hamas avukatlığına çıktı.
Şimdi acaba Başbakan, Hamas’ı ikna edip, terörü bırakmaya, İsrail’e hergün roket atmaktan vazgeçmeye ikna edebilecek mi?
Acaba Hamas Erdoğan’a yönelik bir jest yapar mı? Örneğin Erdoğan’ın “ricasıyla” elinde tuttuğu İsrail askerini serbest bırakabilir mi?
Başta da dediğim gibi, Orta Doğu oyun içinde oyunun oynandığı bir bölgedir. Yarın ne olacağını, kimin kimi satacağını kimseler bilemez.
Hele AKP iktidarının bunca karmaşanın altında kalkabileceğini hiç sanmıyorum.
Paylaş