Paylaş
Belge olayı daha da karıştı.
Genelkurmay Başkanlığının açıklaması son derece net:
- Bu belge fotokopi olduğundan dolayı, üzerindeki imzanın gerçek mi, yoksa sonradan eklenmiş sahte imza mı olduğu anlaşılamamıştır.
(Zira albayın imzasını başka bir yerden alıp, bu belgeye koymak kolaydır. Yani belgenin sahte olup olmadığı, ancak orijinal belge üzerinde inceleme yapıldığı taktirde anlaşılabiliyor.)
- Genelkurmay Başkanlığı bu belgedeki gibi herhangi bir emir çıkarmamış ve Genelkurmay Bilgisayarlarından böyle bir belge çıkmamıştır. Bu nedenlerle de Albay....hakkında herhangi bir takibat yapılmayacaktır.
Bu açıklama ülkenin bir bölümü tarafından kabul edilmeyecek ve Genelkurmayın birşeyleri sakladığı ileri sürülecektir. Diğer bir bölümü ise, olayı büyük bir komplo olarak niteleyecek ve bambaşka yeni senaryolar üretecektir.
Şu anda kafalar çok daha fazla karıştı.
Kuşkular daha da fazlalaştı.
Kimse kimseye inanmaz oldu.
-------------------------------------------
EĞER BU BELGEYİ ASKER DIŞI BİR
GURUP HAZIRLADIYSA, AMAÇLARINDAN
BİRİNE, TSK’YI HIRPALAMA HEDEFİNE
ULAŞTILAR ANCAK ASKER İLE AKP’Yİ
KAVGA ETTİREMEDİLER.
--------------------------------------------
Ben, geçen hafta 32.Gün programına katılan ve bu belgeyi hazırlayanların darbe hazırlığı içindeyseler, birer salak olduklarını söyleyen, emekli Korgeneral Atilla Kıyat’a katılıyorum. Aksi ispat edilene kadar, kendimi Genelkurmay Başkanlığı savcılarının açıklamalarına inanmak zorunda hissediyorum. Başka türlüsünü düşünmek dahi istemiyorum.
Bu durumda, geriye birilerinin hazırladıkları bir komplo senaryosu kalıyor.
Peki bu insanlar ne yapmak istemiş olabilirler?
1) Herhalde en temel hedefleri Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak, prestijine darbe vurmak mıydı ? Ergenekon davasıyla birlikte kamu oyunda giderek yaygınlaşan “ TSK, Ak Partiyi iktidardan uzaklaştırmak için komplo peşinde” koştuğu izlenimini biraz daha güçlendirmek değil miydi ?
2) TSK ile AKP’ nin arasını açmak, ilişkilerini daha da gerginleştirmek ve mümkünse bu iki kurum arasında çatışma yaratmak.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu senaristler- eğer gerçekten var iseler- hedefleri de sadece yukardaki iki maddeyse, bunlardan birini gerçekleştirdi, diğerini ise gerçekleştiremedi.
- TSK’nın prestijini zedelemeyi başardılar.
- Ancak TSK ile AKP’nin birbirlerine düşmelerini gerçekleştiremediler.
Bitmedi.
Bu olaylarla daha çok karşılaşacağız.
Hazırlıklı olalım.
* * *
DTP DOĞRUSUNU YAPTI...
Bir çoğumuz şimdi, Başbakan’dan randevu taleplerini geri çekmiş olmalarından dolayı DTP’ye kızacak.
Ne nankörlüklerini bırakacağız, ne de çözümsüzlük peşinde koşma suçlamalarını. Yerden yere vuracağız.
Ben farklı düşünüyorum.
Bu kadar naz aşık usandırır.
Haftalardan beri Başbakan bir randevu verecek, ancak süründürüyor. Mutlaka kendine göre haklı gerekçelerle bekletiyordur. Ancak sabrın da bir haddi var.
DTP kadar bizler de bir barış süreci başlatmak istiyoruz.
-------------------------------------------
DTP RANDEVU İSTEMİNİ GERİ
ÇEKMEKTE ÇOK HAKLI. BU KADAR
NAZ AŞIK USANDIRIRMIŞ. ÜSTELİK
DİYALOG, SADECE DTP’YE DEĞİL
BÜTÜN ÜLKEYE YARAR SAĞLAYACAKTIR.
------------------------------------------
Eğer bir çalışma yapılacaksa, eğer “tarihi fırsat” gerçekten varsa ve bunu kullanmamız gerekiyorsa, Başbakan’ın DTP’yi, okul öğrencilerinin Başoğretmenin kapısındaki bekletmemesi gerekirdi.
Böyle barış aranmaz.
Herşeyin rayına girdiği sanılırken, yaşanan bu olumsuz gelişme, büyük talihsizliktir.
Şimdi yapılması gereken, randevuculuk oyunundan vaz geçmektir. Başbakan’ın farklı bir ortam yaratıp, DTP ile diyalog kapısını açması gerekmektedir.
Önemli olan bir tek insanımızın dahi ölmemesini sağlamaktır.
Her geçen gün kaybettiğimiz tek bir çocuğumuzun hesabını kim verecek ? İnsan kaybı bu tip oyunlara değer mi ?
Paylaş