Paylaş
Hasan Cemal’in bir haftadır Kuzey Irak ve Kandil dağından yansıttığı izlenimler, tabii en sonunda Pkk’nın 1 nolu yöneticisi Murat Karayılan’ın açıklamaları, Türkiye’nin en önemli sorunu sayılan Kürt sorununda yepyeni bir dönemin başladığı sinyalleriyle dolu.
Geçtiğimiz haftalarda Genelkurmay Başkanı Org.Başbuğ’un sözlerini, Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını, başta Başkan Obama olmak üzere Washington’daki yeni yönetimin konuşmalarını , Avrupa Birliğinden kaynaklanan görüşleri bir araya koyun ve bunun üstüne Karayılan’ın demecini ekleyin karşınıza son derece net bir manzara çıkıyor.
Benim gördüğüm manzara çok açık:
Bölgedeki koşullar ve dengeler ,geçen yıllara oranla çok değişti. Bugün ,Washington ve AB’den kaynaklanan Uluslarararsı bir ortam oluştu. Pkk ’nın silah bırakması ve görüşlerini siyasi alanda ve barışçı eylemlerle ortaya koyması için örgüte baskı yapılıyor.
Bunun yanı sıra, örgüt ve örgüte destek veren çevreler de, silahlı baskınlar ve insanları öldürerek istediklerini elde edemeyeceklerini gördüklerinden dolayı, Pkk’yı yönetenlere “ Yeter artık. Silah değil, siyasetle mücadele edin”der oldular.
Türk kamuoyu da, terörden bıktı. Yoruldu ve bu kısır döngüden nasıl çıkılabilineceğini aramaya başladı. Askeri de, siyasetçisi de ortaya çıkan bu fırsattan yararlanmak için kolları sıvadılar.
İşte bundan dolayı bir “fırsatlar kapısı” açılmış vaziyette. Bu kapıdan ne kadar çabuk geçilirse, o kadar az insanımız ölecek. Kanayan bir yara kapanacak. Önümüz açılacak. Türkiye bölgenin yıldızı olacak. Hayır, 1993’deki veya 1999’daki gibi bu fırsat yine kaçırılırsa, önümüzdeki yıllarda daha da çok kan dökülecek. Olduğumuzda yerde sayacağız ve kaybeden olacağız.
Bu nedenle, Ankara’da heyecan var.Erbil ve nihayet anlaşıldı ki, Kandil dağında da bu fırsat kapısından nasıl geçileceğinin hesapları yapılıyor.,
Zaten bilinmeyen de bu : Bu eşik nasıl atlanacak.
Görüşmeler, basın üstünden başladı bile
Bu eşiğin aşılması ve karşılıklı olarak yeni bir sürece geçilebilmesinin ön koşulu, bir anlaşmazlığın iki tarafının bir araya gelip konuşmasıdır.
Ancak bu sorunun taraflarından hiç değilse biri, masaya oturmuyor. Oturmuş gibi görünmekten dahi çekiniyor. Kendine yediremiyor. O zaman da, klasik yöntem devreye giriyor. Medya aracılığı ile ilk adımların atılması yolu deneniyor.
Türk yetkililer medya aracılığıyle görüşlerini açıklıyorlar. Askeri de, siyasetçisi de açık demeçlerle düşüncelerini ortaya atıyor .Karayılan da, Cemal ile yaptığı söyleşide, gelişmeleri kendi açısından yorumluyor.Görüşlerini ortaya koyuyor.
Anlayacağınız ilk temaslar böylece başlamış oluyor.
Karayılan’ın sözlerini “Bir terör liderinin Türk kamu oyunu aldatma çabası” diye okumak çok hatalı olur. Satırlar arasında son derece ilginç mesajların verildiği ve bazı ezberleri bozabilecek bilgilerin bulunduğunu kabul etmek gerekir.
Kabul etmek zorunda değiliz, ancak karşı tarafı dinlerken Pkk hakkında farklı açılımlar da görülüyor.
“PKK silah bıraksın söylemi havaya, yani boşa sıkılmış bir kurşundur. Bıraksın da nereye bıraksın? Nasıl bıraksın? Kime bıraksın? Zemini nedir silah bırakmanın? Silah bıraksın demenin bir anlamı yok. Önce oturalım, konuşalım... PKK eski PKK değil artık. PKK eskiye göre daha makul bir çizgide. Örneğin evvelce bağımsız Kürt devleti isterdi. Bu geçmişte kaldı. Yani artık ‘bölücü’ değil. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde eşit ve özgür olarak yaşamalarını istiyoruz. Şunu belirtmek isterim. Bu bir taktik değildir. Bölücülüğü, yani bağımsız devleti dışlayan süreç 1993’de başladı, 1999’da İmralı, (Öcalan’ın yakalanış tarihi) ile başladı. Pradigma değişti... Artık ‘demokratik özerk Kürdistan’ diyoruz. Bu özerklikten kasıt, federasyon değildir. Sınırların yeniden çizilmesi değildir. Devletin üniter yapısını da bozmayan bir çözümdür. Mahalli İdareler Kanunu değişir, yerel yönetimler güçlendirilir.”
Tekrar edeyim, bu açıklamalara inanmaz vebir aldatmaca olarak görebiliriz. Pkk’dan, değiştiğini Türk kamu oyuna daha somut şekilde göstermesi gerektiğini de isteyebiliriz. Yoğurdu üfleyerek yiyebiliriz. Bu kadar kuşkucu olmakta hakkımız da olur.
Ancak eğer önümüzde açılan bir fırsatı iyi kullanmak ve barışa doğru bir adım atmak istiyorsak, tüm görüşleri soğukkanlı şekilde değerlendirmek ve bir orta yol bulmak zorundayız.
PKK'nın yol haritası
Karayılan’ın sözlerini ayıklayıp basitleştirdiğimiz taktirde, karşımıza farklı satırbaşları çıkıyor.Mesajlarını özetleyince şu görüşlerle karşılaşılıyor:
- PKK artık değişmiştir. Eskisi gibi değildir. Artık bağımsızlık peşinde koşmamaktadır. Türkiye sınırları içinde eşit ve özgür yaşamak istiyoruz.
- Federasyon da istemiyoruz. Bunun yerine oy çoğunluğuna sahip olduğumuz yerleri yerel yönetim olarak yönetmek istiyoruz.
- Önce silahları susturalım. Biz ateş kestik,artık silahlı mücadeleyi eskisi gibi yakıp yıkarak yapmıyoruz. Kendimizi savunuyoruz.Yani asker üstümüze gelince ateş ediyoruz. Artık, kitle faaliyetlerine, sivil itaatsizliğe, siyasi çalışmaya ağırlık veriyoruz. Bundan dolayı biz saldırmıyoruz, asker de bize saldırmasın.
- Kürt kimliğiyle ilgili kültürel haklarımızı tanıyın. Bunun için gereken yasaları değiştirin.
- Kimileri af diyor, biz ise “toplumsal uzlaşı” diyoruz, bu proje hayata geçirilsin.Karşılıklı olarak eskiden birbirimize yaptığımız zülumu unutalım, birbirimizi affedelim.
- Yöntem olarak, Kürt Konferansı kullanılabilir. Bu konferanstan tek yanlı “PKK silah bıraksın” kararı çıkarılamaz. Ancak genel bir uzlaşı zemini yakalanabilir.
Dışarıdan bakınca Karayılan'ın söylemi farklı
Başta da söylediğim gibi, tüm kuşku marjını bir yana bırakırsak, Karayılan ‘ın sözleri Pkk’nın da önemli gerçekleri görmeye başladığı sonucuna varabiliriz. Bu sözler, eski sözler değil. Karşımızdaki yönetim eski yönetim değil.
Türk kamuoyunun bu sözlere hemen inanmasını beklememek gerekir. Zira acılar çok derin. Örgütün bu yaklaşımının doğru ve samimi olduğunu göstermesi kaçınılmazdır.
O zamana kadar da, resmi yetkililer ele geçen fırsatı kaçırmamak için, son derece dikkatli adımlar atıp bu açılımın değerini tartmalılardır. Dünkü yazımda belirttiğim gibi, bu zemini oluşturabilecek en gerçekçi kişi de Barzani’dir.
Paylaş