Seçmeli Kürtçe dersi, tarihi bir adımdır...

Kim ne derse desin, Kürtçe'nin okullarda seçmeli dil olarak öğretilmesi kararı, tarihi bir adımdır. BDP ve PKK yetersiz görüyorlar, ana dilde eğitim konusunda ısrar ediyorlar. Taleplerini en üst düzeyde tutmak istiyorlar. Kendi taktiksel hesaplarından dolayı haklı olabilirler. Ancak Türkiye'nin bu kararla yepyeni bir süreç başlattığını da kimse reddedemez.

Haberin Devamı

Fazla değil, özellikle 1980-90'larda sokaklarda Kürtçe konuşan avı vardı. Duvarlara Kürtçe yazı yazmak en büyük suçlardan biriydi. Mahkemelerde, Türkçe bilmeyenler kendilerini savunamazlardı. Tam anlamıyla bir dil savaşı yaşanırdı. 12 Eylül yönetiminin en sert inkar politikalarından biri buydu.

Bırakın konuşmayı, Kürtçe müzik dinleyeni dahi polis kovalar ve yakaladımı hapse atardı. Hiç unutmam, Diyarbakır'da bir taksiye binmiştim. Şöför bir kaset koydu ve daha ilk namelerle birlikte hemen çıkardı. Kürtçeydi. Bana döndü "Abi kusura bakma hata ettim. Ne olur polise söyleme..."diye yalvarmaya başladı. Kendimi çok kötü hissetmiştim. Bir insanın dilinin yasaklanması, anlaşılabilecek birşey değildi...

Bugün gelinilen noktaya bakın.

Nerelerden geçtik ve nereye geldik.

Haberin Devamı

İşte, bu açıdan bakınca, Kürtçe'nin seçmeli dil olarak kabul edilmesi, neresinden bakılırsa bakılsın, bence tarihi bir adımdır.

Eski inkar politikasının, artık tümüyle devre dışı bırakıldığının bir işaretidir.

Şimdi tepkiler olacaktır.

Yeterli bulunmayacaktır.

Özellikle BDP ve PKK tutumlarını ortaya koydular bile. Ana dilde eğitim beklerken, seçmeli dil önerisiyle karşılaşmalarına tepkileri çok sert. Bir toplumun ana dilinin, sanki Fransızca-İngilizce öğretiliyormuş gibi muamele görmesini kabul edemiyorlar. Tarihi de, matematiği de ana dillerinde okumak istediklerini söylüyorlar.

Bu tepkiyi anlamak mümkün. Zira kendi politikalarına göre, ana dil vazgeçilmez unsurlardan biri. Pazarlığı en üst düzeyde tutmak isteyeceklerdir. Ankara ile görüşmelerde, ana dil kartını kolay kolay bırakmayacaklardır. Kendi siyasetleri bunu gerektiriyor.

Bunu istemelerinin başlıca nedeni, BDP-PKK ikilisinin çözüm hedefi. Yani Güneydoğu'da kendilerinin yönetebilecekleri ve fiilen kontrol edebilecekleri bir bölge kurabilmek. O zaman da, ana dilde eğitim bu projenin en önemli unsurlarından biri oluyor. İşte bu açıdan, seçmeli dili reddetmeleri çok doğal görülüyor.

Ankara ise, Kürt sorununu çözebilmek için adımlar atıyor. Bölge halkının bir kesiminin beklentilerini karşılamak istiyor ve kendi yanına çekmeye çalışıyor.

Haberin Devamı

İki yaklaşım arasında son derece önemli bir fark var.

Biri Kürt sorunu, diğeri ise özerk bölge kurulmasıyla ilgili.

CHP'nin dil konusundaki tutumu da seçmeli dilden yana. AKP-CHP cephesi gerçek bir işbirliği oluşturabilirlerse, bu konuda elleri çok güçlenecek demektir..

"İyi, ancak yetersiz..." diyebilirsiniz, ancak bu gelişmenin boyutlarını düşündüğünüzde, verilen kararın ne kadar hayati bir önem taşıdığını görmezden gelemezsiniz.

Türkiye nihayet, Kürt kökenli vatandaşlarını gerçekten kendinden saydığını gösterme niyetini sergiledi. Daha atılacak birçok adım var tabii, ancak öylesine bir sürece girdik ki, artık kolay kolay geri dönülemez.

BIRAKIN ANA DİLİ, SEÇMELİ İÇİN DAHİ ÖĞRETMEN YOK...

Haberin Devamı

Aslında kolay birşeymiş gibi konuşuyoruz.

Bunların başında, bırakın ana dil eğitimini, şu anda tartışılan seçmeli dil konusunda dahi, Kürtçe ders verecek öğretmen yok. Öğretmensiz bir dil öğrenilemeyeceğine göre, ilk iş olarak öğretmen yetiştirilecek. Bu gerçeği gözden kaçırmamak gerekir.

Unutulmaması gereken diğer bir nokta da, seçmeli dilin küçümsenmemesidir.

BDP'ye göre, seçmeli dil bahşiş vermek gibi bir şey. Hiçbir anlamı olmayan, göz boyamadan ileri gitmeyen bir adım.

Ben hiç öyle görmüyorum.

Özellikle Güneydoğu'da eğer gerekli ilgiyi bulursa -ki bu konuda çok kuşkular var- Kürtçe genç kuşakların artık unutmayacakları bir dil olacak. Toplumda yerini bulacak. İleride bir adım daha atıldığında daha da yaygınlaştırılabilecek bir eğitime dönüşecek.

Haberin Devamı

"BİR SÜRE BİRBİRİNİZİ KIRMAYIN..."

Kılıçdaroğlu  son derece önemli bir noktaya parmak bastı.

Giderek çığırından çıkan liderler atışmasına bir son verilmesi gerektiğine dikkat çekti. "Artık birbirimizi kırmayalım" dedi.

Gerçekten de yeter.

Liderler, bu kırıcı üslubun kamuoyunun hoşuna gittiğini ve bu tutumun getirisi olduğuna inanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Zaman zaman hoşa gider. "Bak bizimki nasıl da oturttu..."diye övünebilirler, ancak bu kavga öylesine uzadı ki, bıkkınlık verir oldu.

Hele şimdi, Kürt sorunun çözüm süreci yaşanırken... AKP ile CHP'nin önemli bir işbirliğine kaydıkları sırada, aynı kavgayı sürdürmek aksine tepki yaratıyor.

Kılıçdaroğlu haklı..."Kavga ediyoruz, cenazeler artıyor..." diyor.

Haberin Devamı

Bırakın, bir süre birbirinizi kırmayın ve işbirliğini ön plana çıkarın, bakın göreceksiniz bu ülkenin yüzü değişiverecek. Hele artık önümüz yaz. İnsanların kavga gürültüden özellikle kaçtıkları bir dönem.

Toplumun bu kadar özveriyi sizlerden beklemesi çok mu geliyor?

Yazarın Tüm Yazıları