Şimdi aklınıza hemen CHP kurultayı gelmiş olabilir. Hayır, hiç umurumda değil. Zaten sonucu şimdiden biliniyor. Deniz Baykal yine seçilecek. Büyük olasılıkla, başka kimse aday dahi olamayacak ve her şey şimdiye kadar olduğu gibi sürüp gidecek. Belki de aklınıza, AKP’nin kapanma davası ile ilgili olarak başlattığı savunma toplantıları gelmiştir. Hayır, o da değil. Benim derdim başka. Benim derdim, yarınki derbi. Herkes kendi takımının galip gelmesini ister, ancak Galatasaray’lıların başka bir hesabı var. Hiç değilse, benim gibi düşünenlerin başka bir hesabı var. Şampiyon olmak güzel bir şey. Yarın maçı alan da, yüzde 90 şampiyon olacak. Ancak benim derdim, Ali Sami Yen’de FB’nin yenilmesini görmek. Bırakın şampiyonluğu, FB’nin Sami Yen’e gömülmesinden daha zevkli bir şey olamaz. “İyi oynayan kazansın” filan gibi klişe sloganlara da hiç gerek yok. İster iyi, ister kötü oynasın ancak GS kazansın... Nasıl? İyi bir taraftar gibi, namuslu şekilde tam olarak içimi döktüm değil mi? Şimdiden söyleyeyim, eğer FB yenerse onları alkışlayacağımdan emin olabilirsiniz... BAYKAL, CHP’YE İNCE AYAR YAPAMAZSA... Bende CHP’nin bugünkü durumundan şikayet edenler arasındayım. Yıllar öncesinin cesur Sosyal Demokrat partisini arıyorum. Türkiye’yi karanlıklara, içine kapanmaya mahkum etmek isteyenlere başkaldıran, uygar, özgürlükleri ve insan haklarını savunan aslan Sosyal Demokratları özlüyorum. Kürt konusunda ilk defa devrim niteliğinde raporlar yazan, Kürt kökenli vatandaşlarımızı koruyan CHP’yi arıyorum. Bugünkü CHP’ye baktıkça şaşırıyorum. Nerede kaldı o özgürlüklerin savunucuları? Avrupa Birliğine bu ülkeyi koşturarak götürmek yerine, tam aksine kapılarını AB’ye kapatan, reformları vatana ihanet olarak gören CHP, bizim istediğimiz-tanıdığımız CHP değildir ve olamaz. Bugünkü söylemiyle, MHP ile arasında çok az bir mesafe kalmıştır. Peki ne yapalım? CHP’yi bırakalım ve kendimize yeni bir parti mi arayalım? Aramasına arayalım da, ortalarda da bizim dünyamızı paylaşan başka bir parti görünmüyor. CHP’yi ne atabiliriz, ne satabiliriz. Geriye sadece ona sahip çıkmak kalıyor. İçerde ve dışarıda ne kadar eleştiri alırsa alsın, halen Deniz Baykal’ın yerini doldurabilecek başkaca bir aday da yok. Anlayacağınız, yine dönüp dolaşıp ümitlerimizi Baykal’a bağlamak zorundayız. CHP’yi tekrar eski rayına oturtana kadar da, bu mücadeleyi bırakmamalıyız. Zira dediğim gibi, ortalarda bir başka CHP yok... SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ? Soner Yalçın’ın son kitabını su içer gibi okudum. Soner bir arıya benziyor. Tarihin içinden süzüp çıkardığı yaprakları, bugüne kadar öylesine güzel getirmiş ki, bir kuyumcu gibi çalışmış. Bugün neleri tartışıyorsak, aynı konuların geçmişini, nereden nereye gelindiğini gösteren bir kitap. Kimi hikayeler bir roman tadında yazılmış, çok güzel bir anlatımla aktarılmış. Kimi hikayeler komplo teorilerinin en güzel örneklerini kıskandıracak oranda sizi kavrayıp götürüyor. Laiklikten şeriata, Menderes’in idamından Aydemir’e, 28 Şubat’tan Milli görüşün uzun yürüyüşüne kadar, daldan dala atlayan çok güzel bir potpuri gibi. Soner Yalçın, okuyucularını nasıl yakalayacağını, kimin ilgisini nasıl çekeceğini çok iyi biliyor. Tavsiye ederim. HATİCE SULTAN YALISI YÜZME İHTİSAS’IN DEĞİL... Bu köşe’de, Hatice Sultan Yalısının İstanbul Yüzme İhtisas Kulübüne (İYİK) ait olduğunu yazmış, Aman Otel zincirine bırakılmamasını eleştirmiştim. İbrahim Tanka, önemli bir açıklama yolladı ve “Yalının, 27 Temmuz 2006 tarihinde valilik kararıyla boşaltıldığını” bildirdi. “2,5 milyon dolar harcadık” diyen Tanka, sözlerini desteklemek için de iki resim yollamış. İYİK’in başarılı çalışmasına gölge düşürmek istememiştim. Yanlış anlama olmasını da hiç arzulamam. TESETTÜR DEFİLESİ, BİZİ NEDEN RAHATSIZ ETTİ? Geçen haftasonu bir tesettür defilesi vardı. Bizim (laik) kesimin medyasında büyük bir rahatsızlık yarattı. Televizyonlarda ve yazılı basındaki tepkiler, aynı sloganlarla verildi: - Yeni çıktı. Bunlar, defile yapacak duruma bile geldiler.- Dünya defile resimlerini “Türk modası” diye izledi. Türkiye böyle değildir.- Eskiden böyle şeyler görülmezdi. AKP’den cesaret aldılar ve toplumu islamlaştırıyorlar. Dikkat edecek olursanız, onlar ve biz diye ayırım yaptık. Bildiğimiz, bizim Türkiye’mizin ellerimizin arasından kaydığını gördükçe sinirleniyoruz. “Ortaya yeni bir kesim çıkıyor ve onlar bizden farklı düşünüyor, farklı giyiniyorlar” demiyoruz. Onları anlamaya çalışmak yerine karşı cephe olarak algılıyoruz. Anlayışla karşılamak yerine, kendimize bir tehdit gibi görüyoruz. Örneğin, defiledeki elbiselerin ne kadar zevksiz olduklarından kimse söz etmiyor. Renklerin cıvılcıvıllığına karşın, türbanların demodeliğine, bazı kaftanların pencere perdesinden farksızlığına değinen yok. Defile sırasında bazılarının namaza durmalarındaki özensizliğe dikkat çeken, böyle bir saygısızlığı sorgulayanımız da olmadı. Hele defilenin sonundaki dualı gösteriye, dinin ticarete alet edilmesi adına tepki verene de rastlamadım. Defilenin bizatihi yapılmasına ateş püskürmekle yetindik. Türkiye değişiyor. Yeni bir toplumsal rüzgar esiyor. Dini motifler öne çıkıyor. Bu büyük oluşumun sadece AKP’den kaynaklandığına inanıp, bu partiyi kapatarak veya beğenmediğimiz bazı yeni uygulamalara tepki göstererek durdurabilir miyiz? Gelişmelere böylesine yüzeysel bakarak, asıl tepki göstermemiz gereken dinci akımları gözden kaçırmıyor muyuz? SWİSSOTEL İZMİR’E HOŞGELDİ… İzmir’den yolu geçenler, Efes Oteli’ni bilir. Yıllardan beri bir klasikti, son dönemde kapanmıştı. Her İzmir’e gittiğimde, Cumhuriyet Meydanı’ndan geçerken gözüm aradı o heybetle yükselen ve tüm meydanı kucaklayan oteli. Şimdi ise, Swissotel Grand Efes olarak kapılarını yeniden açıyor. Bu da demek oluyor ki, 2 Mayıs’tan itibaren İzmir’e ve aynı zamanda Türk turizmine yeni bir soluk geliyor. Aldığım duyumlara göre, Swissotel Grand Efes’in içinde körfezi kucaklayan şık restoranlar, kongre merkezleri ve bir de spa merkezi olacakmış. Resmi açılışı ise, Ekim’deymiş. Hepimize hayırlı olsun… Artık İzmir’e gitmeye can atmak için bir nedenimiz daha var… VENÜS’ÜN ŞİİRLİ DÜNYASINA BUYRUN… Venüs Türesin 8 yaşında… Ufacık ama tam adam olacak çocuklardan…Şiir yazıyor ve bu yazdıklarını bir kitapta toplamış. Kitabın adı, “Venüs’ün Şiirli Dünyası”. 8 yaşındaki bir zihnin algıları, hayal gücü ve yapabileceklerinin kanıtı, gerçekten muhteşem!!! İnanır mısınız, benimle ilgili de bir şiir yazmış. Eline sağlık… O kadar çok beğendim ki… Ama ben bizim Acun Ilıcalı’ya yazdığı şiiri burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Aferin sana Venüs, çok yaşa sen ! Çok yaşa da, daha çok şiirler yaz. ACUN ABİ Güler yüzlü, sempatik Acun Abi.Var mısın, yok musun? dedi.Kimi varım, kimi yokum, dedi.Bazısı ağladı bazısı güldü.Bir gün ben katılırsam yarışmaya,Hamdi bey size sesleniyorum,Beş yüz bini istiyorum.Tekliflerin hiç birisine yokum.Kutumu açtırmak istiyorum.Doğuda okulu olmayan arkadaşlarım var.Kitabı, kalemi, öğretmeni olmayan.Hep beraber okul yaptıralım onlara.Acun Abi, Hamdi Abi;“Var mısınız, yok musunuz?” görelim sizi !","author": [{"@type": "Person", "name": "Mehmet Ali BİRAND", "url": "https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-ali-birand/"}],"publisher": {"@type": "Organization","name":"hurriyet.com.tr","logo": {"@type": "ImageObject","url": "https://image.hurimg.com/i/hurriyet/100/0x0/590c24950f25442978242248.jpg","width": 230,"height": 60}}}