Paylaş
Kıbrıs Rum lideri Papadopulosismi çok uzun olduğundan dolayı, bundan böyle kısaltılmış şekilde PP diye kullanacağım) çok şanslı bir konumda. Konjonktür öylesine lehine gelişti ki, imrenmemeye imkan yok. Tabii bu noktaya, Türk tarafının Annan planını savsaklayan, ve onayını geciktiren büyük değerlendirme hataları sayesinde gelebildi. Ardından da, AB mekanizmasına girip, kendi dışındaki gelişmelere sırtını dayıyarak yelkenlerini rüzgarla doldurmaya başladı.
İsterseniz biraz örneleme yapayım.
Denktaş ve arkadaşları Annan planına direndiler.Müzakereleri sürüklemeye soktular. Papadopulos’un HAYIR demesine dahi fırsat vermeden, ara görüşmelerde sürekli HAYIR’ cı oldular. Nöbeti Talat’a bıraktıklarında artık kurtarılacak durum kalmamıştı.
PP yaralı avını gördü. Pusuya yattı. Çok başarılı bir politika izledi. Kendi reddetmedi. Halkın HAYIR oyu kullanmasını sağladı. Sonra da AB’ye dönüp “ Ne yapalım, halkımız istemedi. Demokrasi bu..” diye kendini kurtardı ve AB’ye tek başına, elini kolunu sallıyarak girdi. Türkleri devre dışı bıraktı. Böylece tüm Kıbrıs üzerinde hukuken söz sahibi oldu. İlk aylarda büyük baskı altında kaldı, ancak sonradan insanlar ne olup bittiğini unutmaya başlayınca hareketlendi. AB mekanizmalarını kullanıp istediği gibi at koşturmaya başladı. Uluslararası konjonktür öylesine ondan yana ki, fazla bir çaba harcamasına da gerek yok. Fransa başta, Türkiye ile müzakerelerin uzamasını, ertelenmesini isteyenler PP’nin itirazlarını kullanıyorlar.Ondan yararlanıyorlar.PP’de bu hava içinde uçuyor.
Şimdi, artık KKTC’yi kendine muhatap görmüyor.
Talat ile görüşmüyor, Türkiye’yi karşısına istiyor.
Uluslararası hukuk ve AB kurallarına göre hakimiyet elinde.
Şimdi Finlilerin iki defa düşünmeleri gerekiyor.
Eğer “Yapacak bir şeyimiz yok, tam üye statüsündeki bir ülkenin isteklerini reddemeyiz” der ve ona göre hareket edecekse, o zaman Kıbrıs girişimini unutmalıdır. Zira bu şekilde sonuç alamayacaktır.
Ya PP tutumunu değiştirmelidir- ki, onun yerinde olsam ben de değiştirmem- veya AB üyeleri PP’yi doğru yola getirmelilerdir. Oysa onlarında böyle bir niyeti bulunmadığı açıkça görülüyor.
Geriye bir tek çözüm kalıyor: Kıbrıs kavgasına devam…
Kısa vadede PP kazanıyor.
Ancak 1980’lerde, eski Alman Başbakanı Scmidt’in Ecevit’e söylediği bir söz aklıma geliyor. NATO doruğunda, Türk başbakanı ABD ambargosunun kalkmaması durumunda Türkiyenin neler yapabileceğini anlatırken, Ecevit’e itiraz edip “ Sayın Başbakan, elinizdeki kartları gerçek değerlerinden daha fazla gösterip oynuyorsunuz. Hata ediyorsunuz. Birgün jestinizi gören çıkar ve siz kaybedersiniz” deyivermişti.
PP uzun vadede çok tehlikeli oynuyor.
Bugün kazanıyormuş gibi görünüyor, ancak uzun vadede Kıbrıs’ı açıkça bölüyor. Bugün ona destek veren, arkasına saklanan AB ülkelerinin yarın onu yapayanlız bırakacaklarını unutmamalı…
Unutmayalım, AB konjonktürü değişebilir ancak Kıbrıs için Türkiye’yi tümüyle gözden çıkaramaz.
NİHAT AKYOL, LİNÇ’TEN KURTULDU
Dışişleri Bakanlığında az daha bir linç olayı yaşanacaktı. AB konusunda Türkiye’nin en iyi beyinlerinden biri sayılan Büyükelçi Nihat Akyol, bir yandan kıskançlıklar, öte yandan AB düşmanları tarafından yok edilmeye çalışıldı. Siz bakmayın, çok çağdaştırlar ancak , dışişleribürokrasisi son derece gaddardır. Allahtan, Akyol’un değerini bilen bazı diplomatlar ve iş çevreleri müdahele edipGül’ü ikna ettiler de, önemli bir trafik kazasından kurtardılar.
Öylesine insan değeri bilmeyen bir milletiz ki, gözümüzü kırpmadan kim olursa olsun harcayıveriyoruz. Akyol, bunun tipik bir örneği.
İddia ediyorum, AB’yi Türkiye’de en iyi bilen birkaç kişinin içindedir. Bilgisi ve ilişkileriyle, bırakın kenara atılmayı, Ali Babacan’ın mumla aradığı kişilerin başında gelmesi gerekir.
Neyseki linçten kurtarıldı ve Venezuella gibi, AB konusunda büyük katkısı (!) olacağı bir başkente Büyükelçi yollandı.
Bütün bu kavganın sebebi de ne biliyor musunuz? Biraz kıskançlık, biraz AB aleyhtarlarının güçlü bir ağacı kesme isteği ve bürokrasinin hoyratlığı.
Yazık, hem de çok yazık...
YİMPAŞ’IN MASUM BİR YANI YOK
YİMPAŞolayını geçen yıl kamuoyunun önüne getiren ilk program 32.GÜN idi. Rıdvan Akar’ınAlmanya’da gerçekleştirdiği söyleşiler tüm dikkatlerin bu olay üzerine dönmesine yol açmıştı. Ancak AK Parti hükümetinden hiç ses çıkmadı.
Şimdi dikkat ediyorum, oklar AKP’ye dönüyor. AKP’nin YİMPAŞ’ı koruduğu izlenimi hergeçen gün artıyor. Durumböyle olunca da, Başbakan sinirleniyor. Sinirlendikçe sertleşiyer ve medya’yı suçluyor.
Ayrıntıları bir yana bırakalım. YİMPAŞ skandalı, masum bir yanlışlık değildir. Arka arkaya gelmiş talihsizlikler dizisi hiç değildir. Kamuoyu gözünde YİMPAŞ tipik bir açıkgözlük, hatta dolandırıcılık olarak nitelendirilmektedir.
AK Parti de, istediği kadar sinirlensin, kendi düşünce kampında gerçekleşen bu skandalı görmezden gelemez. Eğer kendini “temiz parti” olarak niteliyorsa, o zaman gerçekleri ortaya çıkartmak için kolları sıvar. Eğer yasalar ve eksikler nedeniyle seyirci kalmak zorundaysa, o zaman çıkar ve hepimize doğruları anlatır...
TURİZM İÇİN TEKNE BATIRILABİLİYORMUŞ(!)
Deniz Kuvvetlerine bir süre önce bu köşede hurdaya çıkacak bir gemiyi, sırf denizaltı turizmini canlandırmak için, belirli dalış noktalarında batırılması konusunda bir yazı yazmıştım.
Geçen gün gazetelerde gördüm.
www.turizmhaber.eu sitesinde bir haberle karşılaştım. Bodrum müzesinde sergilenen 3300 yıllık Uluburun batığının bir kopyası, orjinaline sadık kalınarak yapılmış ve Kaş’ta batırılmış. Hayrullah Kes tarafından inşa edilen gemi, hem dalma turizmine, hem de sualtı arkeloğu yetiştirmeye yarayacak. Sualtı Arkeo Parkı da bu sayede önemli bir adım atmış olacak.
ZEYNEP DAĞI’NIN AKP’LI DIŞ POLİTİKASI
Demokrasi Platformu adlı Fikir-Kültür-Sanat ve araştırma dergisinin editörü Dr. Zeynep Dağı ORİON yayınevindenson derece yararlı bir kitap çıkardı.
Adı, Doğu’dan Batı’ya Dış Politika-AK Partili Yıllar...
AK Parti iktidarında dış politikamızın nereden nereye geldiğini biraz olsun anlamak isteyenler için harika bir referans çalışması. Dağı’nın ellerine sağlık.
3 KİTAP ÇOK KAHKAHA...
Elimde Latif Demirci’nin Everest Yayınlari’ndan (0 212 513 34 20) çıkmış 3 kitabı var… Evli ve Cepli, Press Bey Yazmışım Anasını Yavrum Senin Ülken Bir Melekti..
Demirci, çizdigi birbirinden guzel larikaturlerle yıllardır gerek mizah dergilerinde gerekse gazetelerde gündemi farklı bir açıdan görmemizi sağlıyor.
Üstelik kahkahası da çabası…
İşte bu kitaplarda da Türkiye’nin gündemini Demirci’nin karakterleriyle bir kez daha gözden geçirme şansı buluyorsunuz. Üstelik yüzünüzdeki gülümseme de sık sık şen bir kahkahaya dönüşüyor…
Çok yaşa be Latif….
AVRUPA GALAKSİSİ’NDE TÜRKİYE YILDIZI...
Bahadır Kaleağası’nın Doğan Kitap’tan (0212 449 60 06) çıkan kitabının adı bu…
”Dünya-Avrupa-Türkiye ekseninde Türkiye hangi yöne gidecek?” sorusuna cevap arayan, üstelik bunu da derin araştırmalarla ve somut örneklerle destekleyen bir kitap olmuş.
Kaleağası, AB kavramını okuyucunun kafasında netleştirmenin ötesinde Türkiye’nin bu düzlemedeki yerini de cok başarılı bir şekilde konumlandırıyor. AB alanında verilen eserlere büyük bir artı koyacak olan bu kitap sadece konuyla ilgili okuyuculara değil aynı zamanda akademisyenlere de ışık tutacak cinsten.
Kaçırmayın derim…
Paylaş