Paylaş
Şu sıralarda, konumu itibarıyle son derece güç ve sıkıntılı olan çok kişi sayabilirim, ancak biri var ki, durumu kimselere benzemiyor.
Genelkurmaş Başkanı Org. İlker Başbuğ’dan söz ediyorum.
Ergenekon soruşturması, kurumlar arasında en çok Türk Silahlı Kuvvetlerini rahatsız etti. Pek açık seçik söylenmiyor, ancak satır aralarında TSK mensupları suçlanıyor. İma ederek veya dolaylı şekilde, muvazzafolsun, emekli olsun askerin sorumluluğunadikkat çekiliyor.
Genelkurmay Başkanlığı bir kaç kesiminkıskacına alınmış durumda.
- ERGENEKON’a inanan kesim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin şu veya bu biçimde bu olayın içinde bir rol oynadığına kesin gözüyle bakıyor. Susurluktan bu yana, askerin gölgesinin kalkmadığı belirtiliyor ve mutlaka hesap sorulması isteniyor.
- LAİK KESİM ise, Genelkurmay’ı gelişmeler karşısında hareketsiz kalmakla suçluyor. Hele laik kesimin bir bölümü var ki, çok daha sert. Askerin yıllardır atıl kaldığını, aktif şekilde müdahele etmesi gerekirken, gelişmelerde seyirciliktenileri gidemediğini söylüyor, Türkiye’nin elden gittiğini iddia ediyor.
- TSK KADROLARI ise, bu gidişe ateş püskürüyor. Hem Ergenekon soruşturmasının geldiği nokta, hem de ülkedeki gelişmeler, muzaffaf subayları son derece rahatsız ediyor. Hele emekli komutanlarının gözaltına alınmalarını, sivil bir savcı tarafından sorgulanmalarını kabullenemiyorlar.
- EMEKLİ ASKERLER de aynı şekilde ateş püskürüyor. Emekli silah arkadaşlarının gözaltına alınması büyük tepki yarattı. Bu tepkiler, Orduevlerindeki sert tartışmalar veya aralarında düzenledikleri toplantılarla da sınırlı kalmıyor. Genelkurmay’a kadar uzanan, yüksek sesli konuşmalar yapılıyor.
- MEDYA’da da Genelkurmay hem sağdan, hem soldan eleştiri alıyor. Adeta çapraz ateşe tutulmuş bir durum var. Tabii tüm sorumluluk dönüp dolaşıp Genelkurmay 1 inci başkanı olan Org. İlker Başbuğ’un kapısının önüne yığılıyor.
TSK, YASAL SÜRECİ ENGELLEMİYOR...
Genelkurmay Başkanının bütün bu farklı görüşler arasında bir denge unsuru bulması gerekiyor.
Her şeyin başında Genelkurmay, Ergenekon soruşturmasını engelleyen veya yasal süreçte ayak sürüyen bir kurum konumuna düşmek istemiyor. Yasalar ne gerektiriyorsa yapılıyor. Komutanların gözaltına alınmasına itiraz edilmiyor. Ellerinde gerekli yasal evrakla gelen polis, kapı dışarı edilmiyor.
Ancak bunun kurum içinden ve dışından gelen tepkileri de çok ağır oluyor. Hele komutanların bir yerden bir yere sürüklenir gibi götürülmeleri, bu tip muamelenin sadece sivillere uygulanmasına alışmış askerlerdeki yankılarına rağmen, Org. Başbuğ tutumunu değiştirmiyor. Ergenekon soruşturmalarına sorun yaratmıyor, ancak zaman zaman Başbakan düzeyinde ve kapalı kapılar ardında “ince ayar yapakla” yetiniyor.
DAHA BAŞKA NASIL BİR TEPKİ GÖSTEREBİLİR?
Ayrıca, Genelkurmay başka nasıl bir tepki gösterebilir ki?
Askerin müdahalesini isteyen ve körü körünebu seçeneğin en iyi seçenek olduğuna inananlar “daha aktif bir tutum istiyoruz” diyorlar, ancak bugünkü ortamda, artık eski tipmüdahale döneminin kapandığını ya göremiyor veya görmek istemiyorlar.
Bu arada Genelkurmay Başkanının Ergenekon veya gözaltına alınan komutanlarla ilgili herhangi bir sözü veyadayanışma gösterisi de, TSK’nın silah arkadaşlarını korumak için harekete geçtiği şeklinde yorumlanıyor.
İşte böylesine güç bir süreçten geçiliyor.
ASKER ŞEFFAFLAŞIRSA TÜM DENGELER DEĞİŞİR
Acaba başka hiçbir seçenek yok mu?
Kamuoyunun bir bölümünün gözündeki kuşkuları gidermek ve bu gidişi değiştirmek için ne yapılabilir?
Herhalde şu aşamada yapılacak en yanlış adım, Ergenekon olayına istediğiniz kadar inanın veya inanmayın, bu davayı engelleme anlamına gelecek tutumlar takınmaktır. İşte o zaman, TSK’nın saklamak istediği birşeylerin bulunduğu izlenimi doğar. Bu yönde bir hareket başlarsa da, kimseler prestij erozyonunun önünü alamaz. Böyle bir tehlike mevcuttur ve bu nedenle Org. Başbuğ’un iktidarla ilişkilerini, kamuoyu önündeki demeçlerle yürütmek istememesi çok doğru bir yaklaşımdır.
Peki, sadece bu kadarı yeterli mi?
Yüksek sesle ve alenen konuşmamak, varsa eleştirileri kapalı kapılar ardında ortaya koymak, gidişi değiştirebilir mi? Zira unutmayalım ki, bu dava uzun sürecek ve daha çok kazı yapılacak. Belki de yeni deliller bulunacak.
Herhalde Org. Başbuğ’u en çok meşgul eden de budur. TSK içine girilen süreçten yıpratmadan nasıl çıkarılabilir?
Benim bu konuda önerim var. Ancak okurlarımın görüşlerini de bekliyorum. Belki ortak bir yaklaşımda buluşabiliriz.
Yazın bana, bekliyorum...
Paylaş