Paylaş
“Bu fırsat kaçırılmamalı” cümlesini hala duyuyoruzve hala geçerliğinikoruyor. PKK terörünü bitirmek ve Kürt sorununda ilerleme sağlamak için gereken koşullar hiçbir zaman böylesine olumlu bir noktaya gelmemişti.
Ankara’da ilk defa iktidarı elinde tutanlar ile Çankaya aynı görüşte. Farklı yönlerebakmıyorlar. Görüş ayrılıkları yok. TSK’da komuta düzeyi de yine ilk defa, ayrıntılarda olmasadahi, genel çizgilerde iktidar ile uyuşum içinde. PKK terörünü yok etmek için, artık adım atılması gerektiğine inanıyorlar.
Uluslararası koşullar, terörün bırakılması ve Kürt sorununun siyasi yöntemlerle çözülmesi için hiçbir zaman bu kadar kararlı olmamıştı. ABD ve Avrupa “artık yetti” diyor ve Kuzey Irak ve Kürdistanyönetimi de, yineilk defa,Türkiye ile arasındaki PKK sorununun engel olmaktan çıkmasını istiyor.
PKK yönetimi de, bu işin artık silahla çözülemeyeceğini kabul ettiğini söylüyor, ancak pazarlığı sıkı götürmek istiyor. Hem örgütün üst düzey yöneticileri, hem de hapisteki PKK’lıları kurtarmaya çalışıyor.
ÖCALAN’IN AĞUSTOS AYINDA YAPACAĞI AÇIKLAMA, PKK TERÖRÜNDE VE KÜRT SORUNUNDA TARİHİ BİR DÖNEMEÇ OLUŞTURABİLECEĞİ GİBİ, HERŞEYİ SUYA DA DÜŞÜREBİLİR.
İşte böylesine bir ortamda, Öcalan’ın Ağustos açıklaması bekleniyor. PKK kaynaklarına göre, Öcalan bundan sonrasıyla ilgili bir “yol haritası” çizecek. Ankara’dan beklentilerini ve PKK’ya önerilerini belirtecek.
Öcalan’ın bu açıklamasına önem veriliyor. Gelişmelerin, bu açıklamadan sonra daha hızlanabileceği sanılıyor.
İmralı’dan gelecek olan “yol haritası” süreci hızlandırabileceği gibi, tam aksine durumu daha da karıştırabilecektir.
Öcalan’ın önereceği adımlar, PKK açısından adeta bir Anayasa gibi benimsenecek ve örgütün içinde ne kadar görüş ayrılıkları yaşanırsa yaşansın, bu yol haritasını değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Öcalan’ın kendi dengeleri de son derece karmaşık.
Bir yanda bazı gerçekler var.
PKK’nın bu işi “silahla mı, yoksa silahsız mı götüreceğine” karar vermesi gerekiyor. Ancak bu karar verilirken de, karşılığındabirşeylerin elde edilmeden koskoca bir terör örgütünün fişinin çekilemeyeceğine inanılıyor.
Öte yanda, Türkiye’nin değişen bir tutumu var.
Ankara, uzun zamandır göstermediği kadar cesur adımlar atıyor ve bu yola devam edeceğinin de işaretlerini veriyor. Öyle bir noktaya gelindi ki, artıkher silahlı eylem, her kan dökülüşü, her suikastbu süreci sadece yavaşlatıyor. Ülkedeki demokratik güçlerin PKK alerjisi veya tepkileri Kürt sorununun çözümünde atılması beklenen adımları engelliyor.
Öcalan, son derece güç, karmaşık bir denklemle karşı karşıya. Ortaya abartılı,hiçbir iktidarın kamuoyunu kabul ettiremeyeceği isteklerle çıksa, bu süreci daha başlamadan durduracak. Boşyere kan dökülmeye devam edilecek. Yani “çözümsüzlük” isteyenlerin ekmeğine yağ sürülecek.
Kendi kamuoyunun beklentilerini tatminedecek isteklerde bulunmadığı taktirde de, bu defa Kürt cephesini kaybedebilecek.
“PKK SİLAH BIRAKSIN. ASKERİN ÖNÜNE ÇIKMASIN.KAN DÖKMESİN. BARIŞÇIL ADIMLARA FIRSAT VERİLSİN.
Böylesine kritik bir noktaya gelindiğinden dolayı olacak, Öcalan Ağustos açıklaması öncesinde, avukatlarıaracılığıyla kamuoyunun nabzını tutuyor. Bu sorunla ilgilenen çevrelerde yaşayan, farklı görüşte olsa dahi, Kürt sorunu hakkında çaba harcayanlara “Siz ne dersiniz? Ne tavsiye edersiniz” sorusunu sorduruyor.
Avukatlar, sadece dinliyorlar ve herhalde görüştüklerini ortak noktalarını toplayın İmralı’ya iletecekler.
Yüzlercesine olduğu gibi, bana da geldiler.
Bu köşe’deaçıkça yazdıklarımı tekrarladım:
“... Artık silahla, kan dökerek bir yere varılamaz. Aksine, Kürt sorunundaki eksikliklerin giderilmesini isteyenler dahi, PKK terörünetepki gösterdiklerinden dolayı susuyorlar. PKK, Kürt sorununun çözümünü engelleyen bir noktaya geldi... PKK elini tetikten çekmeli, güvenlikgüçlerinin önüne çıkmamalı. Kan dökülmesi durmalı. Eğer Kürt kökenli vatandaşlarımızın talepleri varsa, TBMM’de ve siyasi alanda ortaya konmalı. Kürt sorununu PKK değil ancakdemokratik güçler çözebilir...”
Gerçekten de, PKK terörü, bu ülkeninliberal-demokrat kesimini bıktırdı.Kürt sorununu, daha da zor bir sürece soktu. Artık yeni bir başlanğıç yapma ihtiyacı doğdu.
Bakalım Öcalan bu fırsatı nasıl değerlendirecek?
Paylaş