Paylaş
Bugün çoğumuz bir riyakarlık oyunu sergileyeceğiz. Birbirimize çiçekler atacağız. Ramazan Bayramı’nın mutluluk getirdiğinden söz edeceğiz. Kardeşlikten, birbirimizi ne kadar sevdiğimizden bahsedeceğiz…
Oysa bütün bunlar yalan.
Kimsenin umurunda değil.
Bayrammış veya değilmiş, yine aynı yaşam tarzını sürdüreceğiz.
PKK, toplumu biraz daha kışkırta bilmek için planları yapacak. Sağa sola bomba koymaya, birkaç insanımızı daha şehit etmeye çalışacak.
Toplumun bir bölümü, PKK’yı lanetleme adına, karşısına gelen Kürt kökenli vatandaşa hakaret edecek, DTP binalarına saldıracak.
Diğer bir bölümümüz, dindarlık adına açıkça dincilik yapacak. Mahalle baskısını, şehir ve iktidar baskısına dönüştürecek.
Biz böyleyiz.
Böyle bir ortamda da kalkıp, ilkokul müsameresine senaryo yazar gibi “mutluluklardan, bayramların insanları nasıl değiştirdiğinden” söz etmek artık garip geliyor.
İyisimi, herkes kendi bayramını yaşasın. Kendi düşündüğü gibi, inandığı gibi hareket etsin.
Ben seyahate çıkıyorum.
Ailemi topladım, hep birlikte günlük yaşam kavgasının dışına çıkacağız. Unuttuğumuz eski günlerimizi anacağız.
Özetle, hasret gidereceğiz.
Tavsiye ederim, çok iyi geliyor.
Nice mutlu bayramlara efendim.
ÖZEL ŞİRKETLERİN BAŞARILARI…
Önceleri pek ciddiye alınmadılar, ancak özel hava yolları kısa sürede büyük başarı kazandılar. Herkesin beklediği, özellerin bir bir rötar yapacakları verdikleri sözleri tutmayacaklarıydı. Oysa bugün bakıyorum da, özel hava yollarımız beklentilerimizin ötesine geçtiler.
Pegasus’un dinamizmine, yolcuya verdiği heyecana bakın. Fiyat indirimleriyle tüm sektörün dikkatini çekmesini bildi.
Atlas, şimdiye kadar şimdiye kadar gidilmez dediğimiz istasyonlara uçmaya başladı. Geniş ağı ile her yerde karşımıza çıkıyor.
Onur Air, birkaç talihsiz olay nedeniyle dikkatleri üstüne çekti; ancak kısa sürede toparlanmasını bildi.
Tümü çok dikkatli. Yolcularına büyük titizlik gösteriyorlar. İtinalılar. Tek sorun,koltuk araları THY’daki kadar geniş değil. Onu da sineye çekmek zorundayız, zira THY’na oranla daha ucuz uçurtuyorlar.
Hepsine teşekkürler
İyi ki varlar…
İKİ BAKAN, İKİ FARKLI TUTUM
Geçen haftaki Türkiye- AB konferansından size söz etmiştim. 50’ye yakın yerli yabancı Bakan, Parlamenter, uzman ve gazeteci katılmıştı. İçlerinde iki Bakan vardı ki, başkalarına örnek olacak bir tutum sergilediler.
ÇOK İNANDIRICIYDI
Mehmet Şimşek’i ilk defa dinledim. Katılımcılara Türkiye’yi ve AKP politikalarını anlattı. Yazılı ve önceden hazırlanmış kağıtlardan okumadı. İrticaları İngilizce konuştu. Mantık yapısı güçlüydü. Son derece inandırıcıydı. Finans dünyasından geldiği besbelliydi. Muğlak değil, çok netti. Henüz klasik politikacı olmadığını gösterdi. Dinleyicileri çok etkiledi.
BAŞINDAN SONUNA ORDAYDI…
İsveç’in eski Başbakanı ve şu andaki
Ne yanıt aldım biliyor musunuz; “İçerde sizleri dinlediğim sürece yeni şeyler öğrendim. Türkiye’yi daha iyi tanıdım”
Bizim bakanların kulaklarını çınlattım.
Doğrudur, şöhret ve güç (ister para, ister siyasi güç) insanları farklılaştırıyor. Ne giyseler daha güzel, ne deseler daha akıllıymış gibi görülüyor.
Ancak, şöhret ve güç bittiği gün, sökülen rütbeler gibi, tüm yakışıklılık ve akıllılık da gidiveriyor.
DEMİRKIRAT REKOR KIRIYOR
İnsan kendini ve ne yakın çalışma arkadaşını över mi?
Evet, hak ediyorsa övülür.
Hiç tevazuya gerek yok. Bu büyük bir başarıdır.
Belgesel toplam 10 bölümden oluşan, 8 saat 43 dakikalık benzersiz bir sözlü tarih çalışması. Hatırlar mısınız bilmem Demirkırat iki yılda tamamlanmış 1990–1991 yıllarında TRT’de gösterilmişti. Türkiye 27 Mayıs’tan 47 yıl sonra, Cumhuriyet tarihinin ilk darbesiyle ve o dönemde yaşananlarla ilk kez yüzleşiyordu. Belgesel üzerine tartışma programları düzenlendi, hakkında kitaplar yazıldı.
Son bölümü yayınlandığı gece, binlerce insan Menderes’in anıt mezarına yürümüş ve saygı duruşunda bulunmuştu.
Belgeselde, Türkiye’de demokrasiye geçişin adımlarının atıldığı 1930’lardan 1960’taki ilk askeri müdahaleye kadar olan dönemin öyküsünü bulacaksınız. Türkiye’nin bu en tartışmalı döneminde yaşanan siyasi kavgaları, Demokrat Parti’nin doğuş, yükseliş ve çöküşünü, 27 Mayıs ihtilalinin gelişme süreci, iç pazarlıklarını ve bu süreçte yol almış kişilerin ve tanıkların kendi anlatımlarıyla izleyeceksiniz.
İnsanlar ve toplumlar, hatalarını kabul ettikleri oranda büyürler. Bunun için de bir vicdan muhasebesinden çekinmemelidirler.
Bu belgeselin özellikle son bölümü; toplumumuzun kendi vicdanıyla hesaplaşması, bazı acı gerçekleri görüp kabul etmesine yöneliktir.
27 Mayıs müdahalesi hakkında herkesin değişik görüşleri olabilir, ancak tek kabul edilemeyecek yönü, siyasi idamlardır. İdam kendi başına çözüm getirmediği gibi, hele siyasi idamın affedilecek hiçbir yönü yoktur. Demirkırat, başından sonuna kadar demokrasiyi ve sivil çözümü desteleyen, demokratik uygulamalardan, uzlaşı ve hoşgörüden ayrıldığında toplumların nasıl krize girdiklerinin altını çizen ve askeri müdahalenin çözüm getirmediğini, aksine başka yeni sorunlar yarattığını ortaya koyan bir belgeseldir.
Bu çalışmanın temel hedefi, demokrasiyi savunmak olmuştur. Tek amacımız, yakın tarihimizin bu en önemli ve en tartışmalı dönemini karşılıklı tarafların görüşlerini de ekleyerek, mümkün olduğu kadar dengeli, gerçekçi ve tarafsız biçimde yansıtmaktır.
Eğer çocuklarınızın, torunlarınızın Türkiye’nin yakın tarihini öğrenmelerini istiyorsanız, hiç tereddüt etmeyin. Bundan daha güzel bir bayram hediyesi, daha anlamlı bir doğum günü armağanı olamaz.
Bizler de böyle bir eseri gerçekleştirmiş olmaktan gurur duyuyoruz.
Paylaş