Paylaş
Hrant Dink’in halka açık ilk duruşmasında yaşananlar, kelimenin tek anlamıyla yüz kızartıcıydı. Bir çok yönden de insanın içini kabartan, hayret ettiren açıklamalar dinledik.
Herşeyin başında, Ogün Samast ve Erhan Tuncel ile Yasin Hayal’ın avukatlığını yapan Fuat Turgut arasındaki diyalog herhalde yargı tarihimize geçecek nitelikteydi. Alaycı konuşmalar, işlenen cinayetten adeta gurur duyan sanıklar.
Buna nasıl izin verilebilir ?
Nasıl olur da, cinayet işlediklerini inkar dahi etmeyen bu insanlar, yaptıklarını bu kadar hafife alabilirler. Mahkeme heyetiyle ve dinleyicilerle böylesine alay edebilirler. Bu manzarayı gören başkaları, cinayet işleseniz dahi farklı muameleye tabii tutulabilecekleri sonucunu çıkartmazlar mı ?
Yargı, Pazartesi günü, sanıkların bu tutumlarından dolayı yara almıştır.
İkinci nokta, Yasin Hayal’ın eniştesi Coşkun İğci’ nin açıklamalarıydı.
İğci, Yasin’in planlarını duyduktan sonra Jandarmayı defalarca uyardığını söyledi.
İnsanın tüylerini diken diken eden sözler. Jandarmaya ihbar yapılıyor ,buna rağmen jandarma oralı olmuyor. “Burası jandarma bölgesi ve Yasin sürekli gözlemimiz altında “diyor. İnanılır gibi değil.
İnsan kendi kendine “eğer gerçekten bir Ergenekon varsa, eğer gerçekten bir derin devlet kavramı yaşatılıyorsa, işte örnek ortada “ demesi geliyor.
Üçüncü nokta ise, Yasin Hayal’ın tuvalet penceresine çıkıp “ Yaşayın Büyük Birlik Partisi- Yaşasın Alperen Ocakları”diye bağırması ve duruşma salonun da da, BBP’ nin Genel Başkanı Yazıcıoğlu’nu övücü sloganlar atmasıydı.
Bu gelişme, Hrant’ ın öldürülmesiyle, BBP’ nin ilişkisi olduğunu sonucunu çıkartmaz.Ancak, ne olursa olsun, Hayal’in bu tutumuna karşılık, Yazıcıoğlu ve BBP’nin bir açıklama yapması gerekir. (Bu yazı yazıldığı sırada henüz bir açıklama yapılmamıştı) Unutmayalım ki, Hayal’in bu sözleri BBP açısından büyük bir talihsizliktir. Kamu oyunun gözünde bu parti hakkında kuşkuların doğmasına neden olur.
Sonuç olarak,hem kolluk görevlilerine, hem deyargı mensuplarına seslenmek istiyorum. Sık sık ,yargının yıpratılmaması gerektiğini söyler ve eleştirilerden şikayetçi olurlar.
Ancak, asıl bu tip olaylar yargıyı yıpratmaktadır.
Dink cinayetindeki gibi Jandarma ve Emniyetin tutumu güvensizliği arttırmaktadır.
Bizlere kızmayı bırakın, sizler kendi mesleğinize sahip çıkın.
* * *
ŞİMDİ SON KARARI, ÖNCE ERDOĞAN, SONRA DA TRT VERECEK…
Suna Kıraç Kültür Merkezi tam suya düşmek üzereydi ki, İstanbul Belediye Başkanı Topbaş’ın müdahalesiyle kurtarıldı. İnan Kıraç, 200 milyon dolarlık Kültür Merkezinin yıllardan beri bürokrasinin elinde sürünmesinden artık bıkma noktasına gelmiş vesonunda “Artık yeter, benden bu kadar” demişti ki, Büyükşehir Belediye Başkanı araya girdi. Olaya el koydu ve TRT ile bizzat konuşarak, İstanbul için son derece önemli bir prestij kaynağı olacak projenin direkten dönmesini sağladı.
Topbaş, İnan Kıraç iledüzenlediği ortak basın toplantısında, TRT ile ilke olarak anlaştığını açıkladı. Anlaşılan, TRT Genel Müdürünü aramış veanlaşmayı sağlamış. Aslında TRT’nin cebine bu satıştan 14 milyon dolar girecek . Belediye tepebaşındaki bölgeyi sınırsız değil, 49 yıllığına Kıraç Vakfına verecek.. Büyükşehir Belediyesi ayrıca TRT’ye de stüdyoları için ayrı bir yer gösterecek.
Basına sızan haberlere göre, TRT Genel Müdürü, bu dosyayıson kararı verecek olan Yönetim Kuruluna götürmeden önce , Başbakan Erdoğan ile de konuşup, onun da onayını almak istiyormuş. Zaten bu nedenle, pazartesi günkü basın toplantısına katılmak istememiş.Aslında buna gerek yok. Zira Başbakan daha ilk başından beri bu projeyi destekliyor ve mutlakagerçekleşmesini istiyor, ancak yeni Genel Müdür bu onayı, herhalde bir de kendi kulağıyla duymak istedi.
Anlayacağınız, Başbakan Genel Müdüre randevu vermezse, proje yine gecikecek. Her şey Başbakanın iki dudağı arasında.
Tabii bütün bu gecikmeler, Kıraç Vakfının aleyhine işliyor. İki yıl önce inşaatına başlansa daha ucuza mal olacakken, şimdi başta demir fiyatları olmak üzere, fiyatlar öylesine tırmanıyor ki, 200 milyon dolarlık bütçenin 300 milyon dolarlara ulaşacağına mutlak gözüyle bakılıyor.
İnan Kıraç, eminim bu projeyi ortaya attıklarından dolayı bin pişmandır. Ancak geri adım atmaya da gönlü el vermiyor. İstanbul’un kültür yaşamına hayat verecek olan “Suna Kıraç Kültür Merkezi” komedisinde son aşamaya gelindi.
Son ümit Başbakan’nın TRT Genel Müdürüne randevu vermesinde…
Biraz ayıp olacak ancak, acaba bu randevu için de, Belediye Başkanı Topbaş mı araya girmeli dersiniz…
Paylaş