Paylaş
Sorduğum soru son derece net: AKP kapatılarak ve Erdoğan yasaklanarak mı laik düzem daha iyi korunur, yoksa uyarı mekanizması işletilerek AKP’ye ihtarda bulunmak mı daha akılcı bir tutumdur.
Anayasa Mahkemesi yakında kendi kararını verecek ve hepimiz bu sonucu kabul edeceğiz.
Bu konuyu daha önce de işlemiştim, ancak öylesine önemli ki, tekrarlamak istiyorum. Aklımdan geçen bazı düşünceleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Futbol kulübü tutar gibi,taraftar olmayı biran için bir kenara bırakmak ve yüksek sesle tartışmak istiyorum.
Acaba, laik sistemimizi korumanın en iyi yolu, AKP’yi ne pahasına olursa olsun kapatmak mıdır? Bunun başka bir yolu yok mudur ?
Laik kesimin bir bölümü şu görüşü öne sürüyor:
“Bu siyasi bir davadır. Anayasa Mahkemesi de siyasi bir karar verecektir. Parti kapanacak ve Erdoğan yasaklanacaktır. Bu da gereklidir. Başka türlü bu tehlikeden kurtulunamaz. Şimdi kapatılmazsa, ilerde hiç birşey yapılamaz...”
Acaba ?
Gerçekten de en iyi çözüm, kapatma mıdır?
Hele, Akp kapansa dahi yerine başka bir partinin kurulacağı besbelliyken…
Hele yasaklansa dahi, Erdoğan’ın bağımsız seçilip yeniden Başbakanlık koltuğuna oturabileceği ortadayken….
Yani eninde sonunda, yine aynı tas aynı hamama döneceğimizi bilmemize rağmen neden en zorlayıcı, en cezalandırıcı, en yaralayıcı yöntemi tercih ediyoruz?
AKP ve Erdoğan, kan revan içinde bir kavgadan çıkıp, tekrar iktidar olduğunda, daha hırslı ve daha bilinçli şekilde hareket etmeyeceğine kim güvence verebilir ? Unutmayalım ki, kapatma kararı nükleer silaha benzer. Bir defa kullanabilirsiniz. Patlamanın etkilerinden kurtulanlar çok daha sert tepkiyle ve hatta intikam almak için kollarını sıvarlar. Değişecek koşullar onların işine yarar. Yepyeni bir Anayasa hazırlayarak, farklı kişilerden oluşacak bir Anayasa Mahkemesiyle, daha fanatik yerel yöneticilerle iktidarı ele alacak olan yeni ekibi nasıl durdurabilirsiniz ?
Çok zordur. Bu senaryonun sonu felaketle sonuçlanabilir. Laik düzeni koruyalım derken, demokrasiyi de laikliğimizi de kaybedebiliriz.
Bu olasılığı mutlaka düşünmemiz gerekiyor.
Şimdi isterseniz gelin, bir de madalyonun ters tarafına bakalım. Başka bir yaklaşımla, farklı bir sonuç alınıp alınamayacağını tartışalım.
* * *
AKP’YE SADECE İHTAR VERMEK DAHA ETKİLİ SONUÇ GETİRMEZ Mİ?
Anayasa Mahkemesi hepimizi şaşırtıp, kapatma kararı yerine , AKP’ye ihtar cezası vermekle yetinse acaba, nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalabiliriz?
Bu soruyu da gelin düşünelim.
Gerçekten de artık siyaset konuşuyoruz.
Laik sistemi koruma ve kollama mücadelesi yapılıyor. Ancak mücadele öyle noktalara götürülmeye başlandı ki, doğrusu düzeni koruyalım derken, herşeyi kaybetmekten ürkenlerin sayısı giderek artıyor.
Sağduyulu laikler biran durup düşünüyor ve çıkış yolu arıyor.
Anayasa Mahkemesinin vereceği karara kimse karışamaz. 11 yargıcın kaldıracakları eller, hepimizin günlük yaşamını etkileyecek. Daha önce de yazmıştım. Aslında haksızlık ediyoruz. Siyasetin çözemediğini, yargıçlarımızın sırtına yüklüyoruz.
Gelelim bundan sonrasına...
Anayasa Mahkememiz, türban’ın Üniversitelere girmesini laik düzene bir tehdit olarak gördü ve Anayasa değişikliğini iptal etti. Böylece, artık bir daha bu konu açılamayacak. Yani, son derece gereksiz şekilde ortaya atılan bir konu, hiç değilse uzunca bir süre için kapanmış oldu.
Bu anlamda laik düzene yönelik herhangi bir tehlike kalmadı.
AKP yönetimi, bu konudaki kırmızı çizgiyi açıkça gördü.
Şimdi acaba, olayın üstünde tekrar zıplayıp “bu kadar ceza yetmedi, unutamayacakları gibi bir ders almalılar” deyip, bir de kapatma kararı mı, yoksa sadece bir uyarıyla yetinmek mi bu ülke’nin çıkarına daha uygun olur.
Hangisi, ülkedeki toplumsal barış açısından daha iyidir ?
AKP gereken mesajı almamış gibi davranır ve ilerde yeniden yasaların arkasından dolanarak aynı yaklaşımını sürdürürse, Yargıtay Başsavcısı yine orada olacak, Anayasa Mahkemesi de aynı kadrosuyla kalacak.
Bakıldı ki, bu parti kırmızı çizgiyi silmek istiyor, gizli gündemde ısrar ediyor, o zaman yeniden dava açılabilir. Yeniden yargı süreci başlatılabilir.
Şimdi iki seçenekten birini tercih etmemiz gerekiyor.
Ya kavga ve ne zaman nerede biteceği bilinmeyen bir sürece girilecek veya AKP’ye yeni bir şans verilecek. Lütfen demokrasi, hukuk filan gibi deyimlerin arkasına saklanmayalım ve önümüzde bizi bekleyen tehlikeleri gerçekçi şekilde görelim.
Üstelik bu değerlendirmeyi, hem AKP’liler, hem de muhalefet partileri yapmalılardır. Gözü kara şekilde,yangına körükle gitmenin hiç gereği yok.
Paylaş