Kriz, her kesimi besliyor...

Bugün yine bazı okurlarımı fena halde sinirlendireceğim. Zira, şu anda yakın tarihimizin en sakin döneminden geçtiğimizi, örnekleriyle anlatacağım ve kriz yaşamaktan nasıl memnun olduğumuzu, her kesimin krizli günlerden nasıl da nemalandığını göstereceğim. Asabınız bozulacaksa, okumayın. Merak ediyorsanız okuyun...

Haberin Devamı

Bugün bazı okurlarımı fena halde sinirlendireceğim. Doğruyu söyleyeceğimden dolayı sinirleneceklerini bildiğimden dolayı, tepkileri göğüslemeye hazırım. Aksini ispatlayamayacaklardır. Aksine, içlerinden benim için "haklı" diyeceklerdir. Zira onlar da benim kadar, kriz içinde yaşamaktan hoşlanıyorlar ve ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır.

Yalan mı ?

Kriz içinde yaşamaya bayılıyoruz .

Krizin her kesime başka bir yararı oluyor. Muhalefet bu sayede iktidara yüklenebiliyor. Sesini yükseltip, ülkenin nasıl bir uçuruma sürüklendiğini anlatabiliyor.

Medya, dünyanın en abuk sabuk komplo teorilerini yazıp çiziyor ve incir çekirdeğini doldurmayacak bir konu etrafından tüm enerjisini harcıyor. Gazeteler manşet sıkıntısı çekmiyor. En çok da TV'lerdeki tartışma programları bundan yararlanıyorlar.

Haberin Devamı

Kamuoyu da memnun. Bu sayede, evlerdeki sohbetler hararetleniyor ve hayatımız renkleniyor!

Kriz olmadığı zaman ise, adeta rahatsız oluyoruz. Mutlaka birşeyler bulup buluşturuyor ve bir bardak suda fırtına koparıveriyoruz.

Sorarım size, söyle bir geriye baksak ve geçmiş yıllarla bugün yaşadıklarımızı bir karşılaştırsak, acaba nasıl bir sonuç çıkar?

1950-60'lardaki korkunç solcu ve irticacı avlarını- kaynayan sokakları, askeri darbeyi bir düşünün...

1970'lerde hergün 25 kişinin öldürüldüğü, kurtarılmış bölgelerin kurulduğu, büyük kargaşaların yaşandığı yılları, 1980'lerdeki işkenceleri, idamları...1990'lardan 2007'ye kadarki çalkantı süreçleri, büyük ekonomik krizleri, korkunç enflasyonlu yılları hatırlayın ve bir de bugünlere bakın...

Eğer hatırlayamıyorsanız, fazla çaba harcamayın ve şu sıralar CNN TÜRK'te her akşam saat 21.00'de yayınlanan Son Darbe: 28 Şubat belgeselini izleyin yeter.

Kriz neymiş görün...

28 Şubat belgeseli 1992-2002 yılları arasındaki o karanlık yılları, tanıklarıyla, görüntüleriyle anlatıyor.

Şimdi bir de dönüp bugüne bakalım.

Ak Parti iktidarının beğenmediğim birçok icraatı var. Son derece gereksiz uygulamaları, ince  ayar yapayım derken, bir çuval inciri mahvettiği yaklaşımları var. Demokrasiye uymayan yaklaşımlar, fikir özgürlüğüne ters düşen politikalar hepimizin canını sıkıyor .

Haberin Devamı

Ancak hakkını verelim,  büyük resme bakıp, ülkenin bugünkü durumunu geçmişle karşılaştırdığımız zaman, yakın tarihin en rahat sürecinin yaşandığını görüyorsunuz .

Ekonomik yönden Avrupa yıkılırken, Türkiye sağlam duruyor.

Orta Doğu sarsılırken, Türkiye sağlam duruyor.

Herşey güllük gülistanlık değil... Demokrasi istediğimiz kadar gelişmiyor... Gelir paylaşımı hala dengesiz... Kabul, ancak madalyonun öbür yüzüne baktığımızda da karamsarlığa gerek olmadığına inanıyorum.

BU GECE, ÜNLÜ MGK TOPLANTISINI İZLEYECEKSİNİZ...

Son Darbe : 28 Şubat belgeselinin bu geceki bölümü, hepimizi 28 şubat 1997 gününe götürecek . Bilmem hatırlar mısınız, hani saatlerce süren ve büyük bir krizle noktalanan MGK toplantısı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, belki de yakın tarihimizde görülmemiş bir uygulamasını izleyeceksiniz.

Haberin Devamı

İlk defa, seçilmiş bir Başbakan açıkça yerden yere vuruluyor. Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın suçlamalarını , kabinenin diğer üyeleri de dinlemek zorunda kalıyorlar .

Dünkü yazımda da değinmiştim, Erbakan başkaldırmıyor. "Siz kendi işinizi yapın, siyasete karışmayın" demiyor veya diyemiyor. Bu tutumun altında da, Erbakan'ın "darbe yapacaklar" kuşku ve kaygısı yatıyor. Oysa onun niyeti kavga etmek, darbeyle karşı karşıya kalmak değil. Nitekim, bu toplantıdan çıktıktan sonra, "Çok iyi bir toplantı oldu. Kimse kimseyle tartışmadı. Herşeyi medya uyduruyor " demesinin nedeni de bu ...

DEVLET NİHAYET SUÇUNU İTİRAF EDEBİLDİ ...

Nihayet oldu ...

Haberin Devamı

Nihayet Devlet, Hrant Dink cinayetinde suçunu itiraf edebildi.

Tabii gerçek sorumlular deÄŸil, onlar hala saklanıyorlar . Hala kurtulabileceklerini sanıyorlar .Â

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olaya el atmasa ve Devlet Denetleme Kurulu harekete geçirilmeseydi, Emniyetçiler ve İstihbaratçılar hala gizlendikleri yerlerde saklanabileceklerdi.

Ä°lk defa, doÄŸrular resmi bir rapora girdi.

Hrant Dink'in göz göre göre öldürüldüğünü, bu cinayetin Trabzon ve İstanbul polisinin, Jandarmanın bilgisi dahilinde işlendiği ortaya çıkarılıyor. İstihbaratçılar bu olaya nasıl göz yumdukları anlatılıyor.

İçim nasıl rahatladı, bilemezsiniz.

Şimdi merakla savcıların ne zaman harekete geçeceklerini bekliyorum .

Haberin Devamı

İçişleri Bakanlığı hala seyirci mi kalacak, yoksa mertçe ortaya çıkıp doğru dürüst yeni bir inceleme başlatacak mı ?

Yazarın Tüm Yazıları